Kürsi Ne Demek?

Kür­si: Al­lâh’ın kud­ret ve aza­me­ti. Ar­şın al­tın­da­ki gök ta­ba­ka­sı. Yük­sek­çe otur­ma ye­ri. Top­lu­lu­ğa hi­tab et­mek için çı­kı­lan yük­sek­çe yer anlamlarına gelir.

KÜRSİ (DİNİ) KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

İsrâ ve Mîraç olarak ifâdelendirilen bu büyük ikram-ı ilâhî, bütün beşerî perdeler kaldırılarak idrâk üstü ve tamamen ilâhî ölçülerle gerçekleşen bir lutuftur. Beşerî mânâda mekân ve zaman mefhumu kalkmış, milyarlarca insan ömrüne sığmayacak kadar uzun bir yolculuk ve müşahedeler, çok az bir zaman içinde vukû bulmuştur. Âlemleri, kürsîyi, arşı ve sidretü’l-müntehâ’yı aşmış, ru’yetullâh tecellîsine mazhar olarak Rabbiyle vasıtasız bir şekilde mükâleme gibi müstesnâ bir nîmete nâil olmuştur.

*****

Süleymân -aleyhisselâm-’a “kürsî” verildi. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e “Âyetü’l-Kürsî” verildi. Âyetü’l-Kürsî, cennet hazînelerindendir; şeytanlar ondan kaçar.

*****

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, vahyin tekrar başlamasını şöyle anlatır:

“Ben (birgün) yürürken birdenbire semâdan bir ses işittim. Başımı kaldırdım. Bir de baktım ki, Hirâ’da bana gelen melek (Cebrâîl), semâ ile arz arasında bir kürsî üzerinde oturmuş. Pek ziyâde ürperdim. (Evime) dönüp:

«Beni örtün, beni örtün!» dedim.

(Ben, üzerimi örttürmüş bir hâlde iken, Cebrâîl -aleyhisselâm- geldi.) Allâh Teâlâ, (onun vâsıtasıyla bana):

“Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)! Kalk, (artık azâb ile) inzâr et! Rabbini yücelt! (Yâni onun yüceliğini tekbîr ile terennüm eyle ve herkese bildir!) Elbiseni temizle! (Yâni zâhirini ve bâtınını temiz tut; güzel ahlâk ile ahlâklan!) Kötü şeylerden uzak dur!” (el-Müddessir, 1-5) âyetlerini inzâl buyurdu.

*****

Kalb ve onun mânevî varlığının adı olan gönül, insanın saâdet ve selâmetini teminde bu kadar ehemmiyetli

olduğu içindir ki, başkası tarafından incitilmesi bütün tasavvuf erbâbınca çok ağır bir cürüm sayılmıştır. Nitekim Hazret-i Mevlânâ gönül incitenleri şöyle îkâz eder:

“Senin bir saman çöpü kadar değer vermediğin yıkık gönül, Arş’tan da üstündür, Kürsî’den de, Levh’ten

de, Kalem’den de!.. Hor bile olsa gönlü hakîr tutma! O, horluğuyla gene de üstünler üstünüdür. Yıkık gönül, Allâh’ın nazar ettiği varlıktır. Onu yapan can ne mubârektir. Kırılmış, iki yüz parça olmuş gönlü tâmir etmek, Allâh katında birçok hayır hasenâttan daha yeğdir...

İslam ve İhsan

AYETEL KÜRSİ OKUNUŞU - AYETEL KÜRSİ DUASI ARAPÇA OKU VE DİNLE - TÜRKÇE ANLAMI MEALİ TEFSİRİ

Ayetel Kürsi Okunuşu - Ayetel Kürsi Duası Arapça Oku ve Dinle - Türkçe Anlamı Meali Tefsiri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.