Kur’an Okumanın Ecri

Kur’an-ı Kerim okumanın fazileti ile ilgili hadis-i şerifler.

Enes bin Mâlik -radıyallahu anh- rivâyet eder:

Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- Übeyy bin Kâ’b’a hitâben: “Allah bana Beyyine sûresini muhakkak sana okutmamı emretti.” buyurdu.

Bunun üzerine Übeyy: “Ya Rasûlallah Allah benim adımı da açıktan andı mı?” diye sordu. Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem-: “Evet, andı!” diye tasdîk buyurdu. Bunun üzerine Übeyy bin Kâ’b sevincinden, sürûrundan ağladı. (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, 10 / 22)

İşte bu hâdis-i şerîf, Übeyy bin Kâ’b -radıyallahu anh’ın Cenâb-ı Hak -azze ve celle- tarafından nâil olduğu iltifât-ı sübhâniyesine hiçbir ashâbın iştirâk etmediği âlî bir menkıbedir. Bu cihetle Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- Übeyy bin Kâ’b’a çok hürmet ederdi ve ondan istifade ederdi ve seyyidü’l müslimîn yani Müslümanların efendisi derdi.

KUR’AN OKUMANIN FAZİLETİ

Müşârün ileyh Hazrecîlerden, Neccâr oğullarındandır. Hazret-i Ömer –radıyallahu anh- teravih namazını cemaatla kıldırmaya memur etmişlerdir. Bu Beyyine Sûresi’ni Übeyy’e okutması şüphesiz ki ona tâlim içindir. Bu sûrenin sâir ashabdan mümtâz olarak Übeyy bin Kâ’b’ın okumasının sebebi de Übeyy’in ashâb-ı kurrâdan olup Kur’ân’ın elfâz ve vücûh-ı kırâatine ziyâde ihtimâmındandır. Nitekim Hadîs-i şerîfte: “Ümmetimin Kur’ân’ı en güzel kırâat edeni Übeyy bin Kâ’b’dır” buyurulmuştur. Âişe -radıyallahu anhâ-’dan Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-’ in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: “Kur’ân’ı ezberleyerek okuyan hâfızın benzeri vahiy getiren melek gibidir.” Yani fazîlette ikisi beraberdir, diye tercüme edilmiştir. Kur’ân’ı hâfız olmayarak okuyan ve bu sûretle okumak kendisine zorluk veren kimse için de iki ecir vardır: Biri Kur’ân’ı okumak ecri, diğeri zorluk, zahmet çekmek ecridir. (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, 11 / 248)

Ebû Mes’ûd Bedrî -radıyallahu anh-’dan rivâyete göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır: “Her kim Sûre-i Bakara’nın âhirinden iki âyeti bir gecede okursa o iki âyet o kimseye kifâyet eder.” Yâni  Âmenerrasûlü’den nihâyetine kadar bir kimse bir gecede okursa onun sevabı o kimse için kifâyet eder, demektir. Yahut ins ü cinnin şerrinden mahfûz kalmak için kâfîdir, demektir. Bu âyet-i celîlede kemâlât-ı insâniyenin esâsı beyân olunmuştur. Cenâb-ı Allah’a meleklere, kitaplara ve rusül-i kirâma îmân beyân buyurulmuştur.

“Rusül-i kirâmın getirdiği ahkâmın cümlesini işittik, itâat ettik.” mânâsındaki ayet-i celile ifadesiyle ubûdiyete işâret buyurulmuştur. Ve ahvâl-i âhirete müteallik mağfiret talebine devam lüzûmu için de

وَاِ لَيْك الْمَص۪ير انَكَ رَبَّنَا غُفْرَ buyurulmuştur.

Binâenaleyh biz mü’minlerin tevbe ve istiğfara devam etmelerine işarettir.

Husûsiyle ikinci âyet-i celîle mühim duâları ihtivâ etmektedir.

“Ey bizim Rabbimiz! Biz nisyan ve hatâ ederek kusur eder isek o kusurumuz sebebiyle bizi muâhaze etme! Bizden evvel geçen ümmetlere tahmil ettiğin ağır teklifleri bizim üzerimize de yükleme, tâkatimiz olmayan şeyi bize tahmil etme! Ya Rabbî! Bizim kusurlarımızı affet ve bizim hatâlarımızı setreyle! Bize lütuf ve merhamet et! Çünkü sen bizim Mevlâmız ve yardımcımızsın. Ya Rabbî! Bize kavm-i kâfirîn üzerine nusret ver!” demektir.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Musahabe-2, s.30, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KUR'AN OKUMANIN BEYİN ÜZERİNDEKİ ŞAŞIRTAN ETKİSİ

Kur'an Okumanın Beyin Üzerindeki Şaşırtan Etkisi

KUR'AN OKUMANIN BEYİN ÜZERİNDEKİ ŞAŞIRTAN ETKİSİ

Kur'an Okumanın Beyin Üzerindeki Şaşırtan Etkisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.