Kuba Mescidi Nerededir?

Kuba Mescidi nerededir? Kuba Mescidi'nin İslam tarihindeki yeri, önemi ve fazileti nedir? Kuba Mescidi ne zaman yapıldı? Özellikleri nelerdir? Kuba Mescidi hakkında kısaca bilgiler...

Kubâ Mescidi Hz. Peygamber (s.a.s)'in, düzenli olarak Cumartesi günleri, zaman zaman da Pazartesi günleri ziyaret etmeyi âdet haline getirdiği bir mesciddi. Oraya bazen binekli olarak bazen yaya gider ve namaz kılardı. Bir hadîs-i şeriflerinde bunu müslümanlara da tavsiye ederek şöyle buyururlar: "Kim güzel bir şekilde abdest alır, sonra Kubâ Mescidine gelir ve orada namaz kılarsa onun için umre sevabı vardır" (ibn Mâce, ikâme, 198; Tirmîzi, Sâlat, 242).

Kuyuları ve hurma bahçeleriyle meşhur verimli bir vaha üzerinde kurulmuş olan ve adını buradaki bir kuyudan alan Kubâ, hicret sırasında Mekke yolu üzerinde Medine’ye 6 mil mesafede bulunan bir köydü. Hicretten sonra Medine'nin gelişimine paralel olarak süratle büyümüş ve şehrin mahallelerinden birisi haline gelmiştir. Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in "cennet pınarlarından bir pınar” diyerek övdüğü Gars ve yüzüğünün düşürüldüğü Erîs kuyuları da burada bulunmaktadır.

  • Kuba Mescidi Nerededir ve Ne Zaman Yapıldı?

Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Mekke'den yola çıkıp on bir günlük yolculuktan sonra Kubâ’ya ulaşınca, Evs'in bir kolu olan Amr b. Avf oğullarından Külsûm b. Hidm'in evinde misafir kaldı; genişliğinden dolayı daha uygun gördüğü Sa'd b. Heyseme'nin evinde de ashabıyla sohbet etti. Kubâ’da kısa bir süre kalan Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, inşaatında kendisinin de bizzat çalıştığı ilk mescidi yaptırdı.

  • Kuba Mescidi'nin Özellikleri Nelerdir?

Kubâ'ya gelen ilk muhacirler, Amr b. Avf oğullarına ait bir hurma kurutma yerini mescid haline getirmişlerdi. Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- burayı genişleterek Kubâ Mescidi’ni inşa etti. Mescid-i Kubâ’nın ilk hali kare şeklinde bir düzlüğü çevreleyen dört duvardan ibaretti. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kıblenin Kâbe’ye çevrilmesinden (623) sonra Mescid-i Kubâ'yı yeniden inşa etmiştir. Bu sırada ön duvar ve ona paralel dizilen yedi sütun üstüne bir tavan yapılmıştır. Mescidin güneyinde Külsûm b. Hidm ile Sa'd b. Hayseme’nin evleri bulunmakta ve Sa'd'ın evinden mescide bir kapı açılmaktaydı. Müslümanlar Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in misafir kaldığı bu evleri de ziyaret ederlerdi. Sa'd b. Heyseme'nin evinde Resûlul-lah’ın namaz kılarak ashabıyla sohbet ettiği yer 1985'te gerçekleşen son imara kadar korunmuş, bu genişletmede Kubâ Mescidi’ne dahil edilmiştir.

  • Kuba Mescidi'nin Fazileti ve Önemi

Kubâ Mescidi’nde namaz kılmayı umreyle eşdeğer gören (İbn Mâce, "İkâmet", 197; Tirmizî, "Mevâkıtü'ssalât", 125) Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medine'de bulunduğu zamanlar cumartesi, bazan da pazartesi günleri ve Ramazan'ın 17. günü Mescid-i Kubâ’ya giderek namaz kılar, burada verilen Kur’ân derslerini denetler, kendisine sorulan soruları cevaplandırırdı.

Kur’ân'da sözü edilen, ilk günden takvâ üzerine kurulduğu belirtilen mescidin” (et-Tevbe 9/108) Kubâ Mescidi olduğu kabul edilir. Burada kastedilenin Mescid-i Nebevî olduğu da rivayet edilmektedir. Mescid-i Kubâ, Hz. Osman -radıyallâhu anh- ve Velîd b. Abdülmelik zamanında yapılan genişletmelerden sonra kare şeklinde 32 x 32 m. ebadına ulaştı. Daha sonra çeşitli dönemlerde onarım ve tamiratlar geçiren Mes-cid-i Kubâ'nın tavan ve minaresi 1543'te Kanûnî Sultan Süleyman tarafından yıktırılarak yeniden yaptırıldı. 1699’da mescidin eskiyen duvar ve minaresini yenileten II. Mustafa da mescidin dışına bir sebil ve abdest alma yerleri yaptırdı. Su ihtiyacını karşılamak için buradaki kumlukta derin kuyular kazdırdı. II. Mahmud zamanında 1829'da gerçekleştirilen imar esnasında Kubâ Mescidi'nin kare şeklindeki ebadı 40 x 40 m. olarak tasarlanmış, duvarları yenilenmiş, üstü düz ahşap tavan yerine sütunlar üzerinde kemerlere oturan ve basık yarımküre kubbelerden oluşan bir tavanla örtülmüştür. Ayrıca arka kısımdaki çift sıra sütunlu revak tek sıraya düşürülmüş, böylece yapı İstanbul’daki selâtin camilerinin revaklı düzenine benzetilmeye çalışılmıştır.

  • Kuba Mescidi Yeniden İnşa Edildi

1985’te tamamen yıkılıp yeniden inşa edilen mescid, sosyal tesislerden oluşan müştemilâtıyla beraber 13.500 m.2'likbir alana ulaşmış, 10.000’den fazla insanın aynı anda ibadet edebilmesi sağlanmıştır. Önde yer alan kapalı kısımda 12 m. çapında altı büyük kubbe ile 6 m. çapında elli altı küçük kubbe yer almaktadır. Renkli mermerlerden geometrik desenlerle kaplanmış avlunun üç tarafında 6 m. çapında elli altı küçük kubbenin örttüğü revaklar yer alır. Mescidin avlusuna iki yanda ikişer, kuzey duvarında bir taçkapıdan girilir. Dikdörtgen planlı yapının dört köşesinde 47 m. yükseklikte birer minare yapılmıştır. Bu inşaat esnasında kullanılan mermerler Türkiye'den götürülmüştür. Yapıda yaklaşık 1200 m. kûfî, 200 m. celî sülüs kuşak yazısını Türk hattat Haşan Çelebi yazmış, kalem işi süslemeleri de Mustafa Çelebi yapmıştır.

İslam ve İhsan

SALAVAT NEDİR, NASIL GETİRİLİR?

Salavat Nedir, Nasıl Getirilir?

MESCİDİ NEBEVİ NEDİR, NEREDE? MESCİDİ NEBEVİ'NİN ÖZELLİKLERİ

Mescidi Nebevi Nedir, Nerede? Mescidi Nebevi'nin Özellikleri

MEDİNE NEREDEDİR, ÖNEMİ NEDİR?

Medine Nerededir, Önemi Nedir?

EBUBEKİR MESCİDİ NEREDE?

Ebubekir Mescidi Nerede?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.