Kösem Sultan Kimdir?

Kösem Sultan, Osmanlı Devlet yönetiminde etkin bir rol oynamış Haseki Sultan ve Valide Sultan'dır. Osmanlı Padişahı I. Ahmed'in eşi, padişah IV. Murad ve I. İbrahim'in annesidir.

Osmanlı tarihinin en güçlü kadın sultanlarından birisi olarak kabul edilir. Hayatı romanlara, tiyatro oyunlarına, opera eserlerine konu oldu. Valide-i Muazzama, Sahibet-ül Makam, Valide-i Kebire sıfatlarıyla da anılan Kösem Sultan, oğulları IV. Murad ve İbrahim ile torunu IV. Mehmed döneminde uzun yıllar devlet yönetiminde etkili olmuş bir Hanım Sultan'dır.

KÖSEM SULTAN'IN SOYU

Hayatının ilk yılları hakkında yeterli bilgi edinemediğimiz Kösem Sultan’ın Ortodoks bir papazın kızı olduğu ve büyük ihtimalle Bosna taraflarından getirildiği tahmin edilmektedir. Asıl adının Mahpeyker olduğu sultan, halk arasında Kösem adı ile nam salmıştır.

SARAY AKŞAMI

1589 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Saraya geldiğinde güzelliği ile Sultan I. Ahmet’in dikkatini çekerek onun hasekisi oldu ve oğullarını doğurmaya başlaması ile de sarayda giderek ön plana geldi.  Eşi I. Ahmet ölümcül humma hastalığına yakalanınca oğullarını saltanata hazırlayarak çeşitli faaliyetlere girişti. Saltanat sisteminde büyük değişikliğe yol açmayı göze alarak I. Ahmet’in kardeşi, Mustafa’yı tahta çıkardı ve bu dönem zarfında 6 yıl kadar Eski Saray’da kaldı.

Oğlu IV. Murat 1623 yılında tahta çıkınca istediği gücü elde etti ve Eski Saray’dan Topkapı Saray’ına büyük bir törenle valide sultan olarak geldi.  Oğlu Murat 12 yaşında olduğu için Kösem Sultan’da devlet idaresinde söz hakkı kazandı.

KÖSEM SULTAN'IN SULTAN İBRAHİM DÖNEMİ YÖNETİME ETKİSİ

Oğlu İbrahim’in cülusu Kösem Sultan’ın yeniden eski gücüne kavuşmasını sağladı özellikle Sultan İbrahim’in zihni problemleri onun sorumluluğunu da arttırdı.  Fakat gün geçtikçe Sultan İbrahim’in ruhi sıkıntıları arttı ve annesini dinlemez oldu. Cariyelerinin ve gözdelerinin tesiriyle annesini saraydan uzaklaştırarak İskender Çelebi Bahçesi’nde onu ikamete mecbur bıraktı. Yalnız padişahın çılgınca isteklerinin gün geçtikçe artması onun tahttan indirilmesine neden oldu. Devletin ileri gelen isimleri, annesi Kösem Sultan’dan izin alarak Sultan İbrahim’i tahtan indirdi ve Kösem Sultan’da böylece saraya geri döndü. Torunu Mehmet’i taht için hazırladı ve cülus gerçekleşti. Oğlu İbrahim ise kapatıldığı oda da boğduruldu.

KÖSEM SULTAN'IN SULTAN MURAT DÖNEMİ YÖNETİME ETKİSİ

Torunu Murat’ın 7 yaşında olması, annesi Hatice Turhan Sultan’ın genç ve tecrübesiz olması nedeni ile iktidarın kendisinde kalmasını olağan karşılayan Kösem Sultan, halbuki geleneğe göre Eski Saray’a giderek köşesine çekilmeli yetkiler Turhan Sultan’da olmadı idi.  Yalnız Kösem Sultan bunu yapmayarak devlet işlerine karışmaya devam etti ve arkasında büyük bir güç toplamaya çalıştı. Buna karşılık Hatice Turhan Sultan’da Kösem Sultan aleyhinde çalışmalar yürütmeye başladı.

Kendisi için tehdit olan Turhan Sultanı ve oğlunu öldürtmek isteyen Kösem Sultan, ağalar ile plan yaptı yalnız bu plan Turhan Sultan’a gidince durum Kösem Sultan’ın aleyhine döndü. Daha çabuk davranan Turhan Sultan, Süleyman Ağa’yı görevlendirdi ve Kösem Sultan’ı odasında öldürttü. 1651 yılında sultanın cenazesi Eski Saray’a götürüldü ve Sultan Ahmet Camii haziresinde eşi I. Ahmet’in yanına defnedildi.

KÖSEM SULTAN'IN HAYIR İŞLERİ

Bir devre damgasını vuran Kösem Sultan’ın pek çok da geliri bulunmaktaydı. Bu kazancını cömertçe dağıtan sultan, hatta hapishanelere giderek borçluların borçlarını öder onları kurtarırdı. Onun sadat ulufesi adı ile tesis ettiği hayır işlerinden 200 fakir yararlanıyordu. Bunun yanında pek çok da eser yaptıran sultanın Kıbrıs dahil bazı yerlerde vakıfları da vardır.

Kaynak: Mücteba İlgürel, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt 26, 2002

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.