Kısaca Peygamberlere İman Nedir?

Kısaca peygamberlere iman nedir?

Allah -celle celâlühü-, emirlerini, yasaklarını, hükümlerini kullarına bildirmek için görevlendirdiği seçkin insanlara “peygamber” denir.

Bu zâtların Allah -celle celâlühü- tarafından peygamber olarak insanlara gönderildikleri, Allâh’ın izni ile başkalarının yapamayıp kendilerinin yaptığı olağanüstü işlerle yani “mûcizelerle” sabit olmuştur. Peygamberlik, tamamen Allah -celle celâlühü- vergisi olup, çalışmakla elde edilmez.

PEYGAMBERLER İKİYE AYRILIR

Peygamberler “rasûl” ve“nebî” olmak üzere ikiye ayrılır:

1- Rasûl: Yeni bir kitap, yeni bir şeriat (din) ile bir ümmete gönderilen pey- gamberlere “rasûl” denir.  Mûsâ  -aleyhisselâm- ve  Peygamberimiz  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gibi.

2- Nebî: Yeni bir kitap ve yeni bir şeriat ile gönderilmeyip, kendisinden önceki peygamberin şeriatı ile amel eden peygamberlere “nebî” denir. Harun -aleyhisselâm- gibi.

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem -aleyhisselâm- ile son peygamber, bi- zim Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem- arasında sayılarını bilemediğimiz ne kadar peygamber gelip geçmiş ise, hepsi haktır ve Allah -celle celâlühü- tarafından gönderilmiştir ve Allâh’ın kullarıdır. Bu şekilde îman etmek farzdır.

PEYGAMBERLERİN 7 ORTAK SIFATI

Bütün peygamberlerde bulunan ortak sıfatlar vardır, 7 tanedir:

1- Sıdk: Doğru olmak Bütün peygamberler, fıtraten doğru söz- lüdür, aslâ yalan söylemezler.

2- Emânet: Güvenilir olmak Peygamberler her konuda güve- nilir kimselerdir. Allah -celle celâlühü-’ne, kullarına ve emanetlerine hıyanet et- mezler.

3- Fetânet: Zeki olmak Peygamberler son derece zeki ve akıl- lıdırlar.

4- İsmet: Günahsız olmak demektir. Peygamberler gizli ve açık bütün günahları işlemekten uzak olmuşlardır.

5- Adalet: Adaletli olmak Peygamberler vazifelerinde her za- man adaletli olmuşlardır.

6- Tebliğ: Allâh’ın hükümlerini ümmetlerine ulaştırmaları Bü- tün peygamberler Allâh’ın emirlerini gizlemeden ümmetlerine ulaştırmışlar- dır.

7- Erkek olmak: Allah -celle celâlühü- peygamberlik görevini hiçbir zaman kadınlara vermemiştir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.