Nikâh ile İlgili Hükümler

Evlenmenin hükmü nedir? İki bayram arasında nikah kıyılır mı? Nikâhın sahih olması için gerekli olan şartlar nelerdir? İslâm hukukunda nikâh ile ilgili hükümler...

Medeni bir sözleşme olan nikâh, bir yönü ile de ibadet sayılır. Çünkü aileyi kuran bağ nikâhtır. Aileye ise dinimiz büyük önem vermiştir. Zira aile hem insanın huzur bulduğu bir ortam, hem soyun devamı için bir vesile, hem de zina gibi fert ve toplumu felakete götüren çeşitli kötülükleri önleyen bir kurumdur.

Evlenmek, peygamberlerin de sünnetidir.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

“Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimi uygulamayan benden değildir. Evleniniz, ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla kıvanç duyarım.” (İbn Mâce, “Nikâh”, 1.)

NİKÂH İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

Evlenmenin Hükmü

İnsanın meşru olmayan ilişkilerde bulunması ihtimali karşısında evlenmek vacib, yani zorunlu bir görevdir. Buna karşılık aile haklarına riayet edilemeyeceği ve haksızlık yapılacağı kanaati ağır basınca da mekruhtur. Bunların dışındaki durumlarda ise evlenmek sünnettir.

Nikâhın Sahih Olmasının Şartları

Nikâh, icap ve kabul ile gerçekleşir. İcap, evlenecek olanlardan birinin, mesela erkeğin kadına, “seni eş olarak nikâhladım” demesi, kabul de, kadının buna cevap olarak, “Ben de eş olarak sana varmayı kabul ettim” sözüdür.

Nikâhın sahih olması için gerekli olan şartlar şunlardır:

Kadın, kendisiyle evlenmek haram olan kadınlardan olmamalıdır. Kendileriyle evlenmek haram olan kadınlar şunlardır:

  1. Anne. Anne veya baba tarafından olan büyük anneler.
  2. Kız, oğlun ve kızın çocukları yani torunlar.
  3. Kız kardeş. Kız ve erkek kardeşin kızları.
  4. Hala, yani babanın kız kardeşi.
  5. Teyze, yani annenin kız kardeşi.
  6. Eşin annesi, yani kaynana.
  7. Üvey kız. Kendisiyle birleşilen eşin başka kocadan olan kızı.
  8. Oğlun eşi, yani gelin.
  9. Baldız. İki kız kardeşin biriyle evli olan, boşanmadan veya karısı ölmeden baldızı ile evlenemez. Evli olan kadın. Boşanmadan veya kocası ölmeden bir başkasıyla evlenemez.
  10. Puta, ateşe, yıldıza tapanlar.

Ehl-i Kitap yani Hristiyan ve Yahudilere gelince, bunların kadınları ile evlenmek caizdir. Ancak Müslüman kadınların, ister Yahudi, ister Hıristiyan olsun, Müslüman olmayanlarla evlenmeleri caiz değildir.

  1. Süt anne.
  2. Süt kız kardeş

Süt Kardeşliği

Bir çocuk iki yaşına kadar annesinden başka bir kadını emecek olursa, o kadın, onun süt annesi ve o kadının emzirdikleri de süt kardeşleri olurlar.

Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyrulmuştur:

“Sizi emziren sütanneleriniz (de) size haramdır.” (4/Nisâ, 23.)

Süt Kardeşliğin Gerçekleşmesinin Şartları

a) Emen çocuk iki yaşını geçmemiş olmalıdır.

İki yaşından sonraki emmelerin bir hükmü yoktur.

b) Emziren, kadın olmalıdır.

Çocuğun bir erkeğin memesini emmesiyle süt kardeşliği olmaz.

c) Süt, ağız ve burundan mideye inmelidir.

Kulağa veya yaraya akıtılan yahut şırınga ile önden veya arkadan verilen sütün bir hükmü yoktur.

Sütün, memeden verilmesiyle herhangi bir kaptan içilmesi arasında bir fark yoktur. Önemli olan her ne suretle verilirse verilsin, sütün ağız veya burun yoluyla mideye inmesidir. Çocuk memenin ucunu ağzına alır ve sütün midesine inip inmediği bilinmezse, bununla süt kardeşliği sabit olmaz.

d) Süt, başka bir şeyle karıştırılmış olmamalıdır.

Süt başka bir sıvı ile karıştırılacak olursa çok olana itibar edilir, süt fazla veya eşit ise süt hükmü sabit olur, sıvı fazla ise süt kardeşliği oluşmaz.

Şayet süt, bir yemeğe karıştırılacak olursa bununla da süt kardeşliği sabit olmaz.

Emilen sütün miktarı az olsun çok olsun —hatta bir defa da emilmiş olsa— süt kardeşliği gerçekleşmiş olur.

Süt Emmenin Hükmü

Süt emmenin hükmü, birkaç konu dışında soyun hükmü gibidir. Yani bir kimse soyca kimlerle evlenemiyorsa, süt emme yönünden de onlarla evlenemez.

Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Soyca haram olanlar, süt emme yönünden de haram olurlar.” (Buhârî, “Nikâh”, 20, Müslim, “Nikâh”, 1.)

Bu konuda kural şudur:

Emenin kendisi emzirenin soyuna, emzirenin kendisi ise emenin nefsine haramdır.

Buna göre bir kadını emen çocuk, emdiği kadın onun süt annesi olur. Bu kadının kendisinden önce ve sonra emzireceği bütün çocuklar da onun süt kardeşi olurlar.

  1. Bir kimse annesi ile kız kardeşi ve kardeşleriyle evlenemeyeceği gibi, süt anne ve süt kardeşleriyle de evlenemez.

Ancak, bir kimse çocuğunun, süt annesiyle, süt kız kardeşi ile ve süt halasıyla evlenebilir.

  1. Nikâhın sahih olmasının bir şartı da nikâh geçici olmamalıdır.

Muvakkat nikâh ile mut’a nikâhı belli bir süre için yapılan nikâhlar olup hiç birisi caiz değildir.

İslamiyet’ten önce bu şekilde nikâh vardı. Peygamberimiz (s.a.v.), toplumda yaygın olan bu uygulamayı —bir kısım âdetlerde olduğu gibi— birden kaldırmamış, bazı savaşlarda kendisine yapılan başvuru üzerine buna izin vermişti. Fakat bu izin uzun sürmemiş, Mut’a nikâhı kesin olarak ve ebediyen yasaklanmıştır.

Peygamberimiz (s.a.v.) konu ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

“Ey insanlar! Ben size kadınlarla mut’a nikâhı hususunda izin vermiştim. Ama artık Allah bunu kıyamet gününe kadar haram kılmıştır. Kimin yanında böyle kadınlardan biri varsa hemen onu göndersin ve onlara (bu nikâh karşılığında) verdiğiniz hiçbir şeyi geri almayın.” (Müslim, “Nikâh”, 3.)

Ayrıca Buhârî’nin Ali b. Ebî Tâlib’den (ra.) rivayet ettiği üzere, Peygamberimiz (s.a.v.) Hayber günü kadınların mut’a suretiyle nikâh edilmesini ve ehlî merkeplerin etinin yenilmesini yasaklamıştır. (Buhârî, “Meğâzî”, 38.)

Mut’a nikâhının haram olduğunda “Şi’a” hariç, İslam âlimleri söz birliği hâlindedir.

Esasen evlilik birkaç günlüğüne cinsî arzuların tatmin edilmesinden ibaret değildir. Evlilik, aile yuvası kurmak, bu yuvada huzura ermek, soyun sağlıklı bir şekilde çoğalmasına ve devamına katkıda bulunmaktır. Bu üstün gayeler, mut’a nikâhında yoktur. Bunun için de haram kılınmıştır.

  1. Nikâh sözleşmesi şahitsiz olmamalıdır.

Nikâhta en az iki şahidin bulunması şarttır. Şahitsiz kıyılan nikâh ise sahih ve geçerli değildir.

Sonuç olarak, evlenmelerine engel bir durum olmayan kadın ile erkeğin kendi arzu ve istekleriyle şahitler huzurunda evlendiklerini beyan etmeleriyle evlenme gerçekleşmiş, tescili ile de işlem resmen tamamlanmış olur.

Karı-Koca Hakları

Nikâh, bu sözleşmeyi yapan karı kocaya birtakım hak ve görevler yükler.

Karı kocanın karşılıklı haklarıyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

“Erkeklerin hanımları üzerinde bulunan hakları gibi kadınların da kocaları üzerinde meşru çerçevede hakları da vardır. Şu kadar ki erkeklerin onlar üzerindeki hakları bir derece daha fazladır.” (2/Bakara, 228.)

Peygamberimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:

“Dikkat edin, sizin karılarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır.”

“Sizin karılarınız üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimseleri minderinize oturtmamaları ve sevmediğiniz kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat ediniz, onların da sizin üzerinizdeki hakları, giyim ve yiyeceklerini iyi bir şekilde sağlamanızdır.” (Tirmizî, “Rıdâ”’, 11.)

Karının Hakları

  1. Mehir: Evlenme sırasında erkeğin kadına ödediği veya ödeme yükümlülüğü altına girdiği para veya mal demektir ve kadının hakkıdır.
  2. Nafaka: Kişinin, bakmakla yükümlü olduğu kimselerin yiyecek, giyecek ve mesken giderlerini karşılaması demektir.

Nikâh işlemi tamamlanınca, kadının nafakası yani yiyecek, giyecek ve konutu normal ölçüler içinde kocaya aittir.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Annelerin beslenmesi ve giyimi, uygun bir şekilde babaya aittir.” (2/Bakara, 233.)

Koca üzerine borç olan eşinin nafakası, sosyal durumlarına uygun olmalıdır.

Ayrıca zengin olan kocanın karısına bir hizmetçi tutarak ev işlerini gördürmesi de kadının hakkıdır.

Kocanın Hakları

Kocanın hakları ve kadının da görevleri şunlardır:

  1. Kocasına saygılı olmak, onun meşru isteklerini yapmak, ailenin huzur ve düzenini bozacak davranışlardan sakınmak.
  2. Kocasına sevgi ile bağlanmak ve kadınlık görevini yerine getirmek.
  3. Ailenin namus ve şerefini korumak, kocasının evini ve malını muhafaza etmek, harcamalarını normal ölçülerde yapmak ve israftan sakınmak.

Karı koca karşılıklı hak ve görevlerine riayet ettikleri takdirde hem kendileri mutlu olur, hem de böyle mutlu bir yuvada yetişecek çocuklar, anneye babaya ve topluma saygılı olur.

Yıllarca sürecek bu beraberlik hep uyum içerisinde geçmeyebilir. Bazen birbirlerine karşı kusurları olabilir. Çünkü hatasız ve kusursuz insan olmaz. Ama önemli olan iyi niyet ve anlayış göstererek huzurun devamını sağlamaktır.

Konu ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Kadınlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.” (4/Nisâ, 19.)

Eşler, birbirlerinin kusurlarına sabretmeli, basit meseleleri büyüterek rahatsızlığa yol açmamalıdırlar.

Eşlerin çabalarına rağmen aile huzuru sağlanamaz ve yuvanın yıkılma tehlikesi baş gösterirse yapılacak iş hakemlere başvurmaktır.

Kur’an-ı Kerim’de konu ile ilgili olarak şöyle buyrulmuştur:

“Eğer karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur. Şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (4/Nisâ, 35.)

Hakemlerin iyi niyetli çabaları sonuç vermezse son çare boşanma ve ayrılmadır.

Boşanma meşru olmakla birlikte Cenab-ı Hakk’ın sevmediği bir helaldir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Allah katında helal olan şeylerin en sevimsizi eşini boşamaktır.” (Ebû Dâvûd, “Talak”, hadis no: 2178.)

“Meşru mazeret olmaksızın, kocasından, kendisini boşamasını isteyen kadına cennet kokusu haramdır.” (Tirmizî, “Talak”, 11.)

Nikâh ile İlgili Bazı Konular

  1. İki Bayram Arasında Nikâh

Bazı yerlerde, halk arasında bir inanç var. Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı arası kasdedilerek, “İki bayram arasında nikâh kıyılmaz” deniliyor. Bu sözün dinî bir dayanağı yoktur. Ancak bu, bir yanlış anlama sonucu ortaya çıkmıştır. Bu sebeple iki bayram arasında düğün yapmak ve nikâh kıymakta dinî yönden hiçbir sakınca yoktur. Hatta Peygamberimizin hanımı Hz. Âişe’nin nikâhı iki bayram arasında, Şevval ayında kıyılmıştır.

  1. Gebeliği Önlemek

Gebeliği önlemek demek, çeşitli sebeplerle çocuk istemeyen eşlerin tedbir alması demektir.

Sahabe-i kiramın bir kısmı ile bazı müctehid ve âlimler, gebeliği önleyici tedbirlere başvurmayı mekruh saymışlarsa da, ashab-ı kiramın, müctehid ve âlimlerin çoğunluğu bunu caiz görmüştür.

Evlenmenin gayelerinden birisinin ve hatta başta geleninin soyu devam ettirmek olduğu unutulmamalı ve devamlı kısırlığa yol açan önlemlerden sakınılmalıdır.

Ana rahmine intikal eden ceninin düşürülmesi veya aldırılmasına (kürtaj) gelince, bu, gebeliği önlemek gibi değildir. Burada bir insan çekirdeğinin yok edilmesi ve annenin sağlığı söz konusudur. Her ne kadar henüz dört aylık olmayan ceninin aldırılabileceğini söyleyen bazı âlimler varsa da, ciddi bir zaruret olmadıkça rahimdeki ceninin ilaçla düşürülmesi veya aldırılması (kürtaj) İslam âlimlerinin çoğuna göre caiz değildir. Dört aylıktan sonra çocuğu aldırmak ise haramdır, günahtır.

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet

İslam ve İhsan

NİKAH NE DEMEKTİR?

Nikah Ne Demektir?

İSLAM’DA NİKAH VE DÜĞÜN MERASİMİ

İslam’da Nikah ve Düğün Merasimi

NİKAH İLE İLGİLİ HADİSLER

Nikah ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.