Karada Yaşayıp Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar

Karada yaşayıp eti yenen ve yenmeyen hayvanlar hangileridir? Eti yenmeyen hayvanlar ile ilgili ayetler nelerdir? Etinin yenilip yenilmemesi ihtilaflı olan hayvanlar hangileridir?

Kur’an-ı Kerîm’de yeryüzünde ne varsa hepsinin insan için yaratıldığı,[1] göklerde ve yerde bulunan her şeyin insanın emrine verildiği bildirilir.[2] Yine etleri yenebilen hayvanların Kur’an’da tek tek sayılması yerine iyi ve temiz şeylerin helâl, pis şeylerin ise haram kılındığı ifade edilmekle yetinildiği görülür.[3]

ETİ YENMEYEN HAYVANLAR İLE İLGİLİ AYETLER

Kur’an-ı Kerîm’de eti yenmeyecek hayvanlarla ilgili olarak şöyle buyurulur:

“Allah size yalnız ölmüş hayvan etini, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Kim darda kalırsa, sınırı aşmadan ve başkasının hakkına da saldırmadan bunlardan yemesinde, kendisi için bir günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.” [4]

“Ölmüş hayvan eti, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar; henüz canlı iken kestikleriniz müstesna olmak üzere boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, bir hayvan tarafından boynuzlanmış ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanarak ölmüş olan hayvanlarla; dikili taşlar (putlar) adına boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı.” [5]

“De ki: “Bana vahyolunanlarda, leş veya akmış kan yahut domuz eti-ki bu gerçekten pistir-veyahut günah işlenerek, Allah’tan başkası adına kesilen hayvandan başka, onu yiyecek bir kimse için, haram kılınmış bir şey bulamıyorum…” [6]

Birinci âyette üç türlü hayvan etinin haram kılındığı bildirilmektedir: Ölü hayvan eti, domuz eti ve Allah’tan başkası adına boğazlanmış hayvan eti. İkinci âyette bunlar tekrar edildiği gibi, ayrıca “boğulmuş, vurularak öldürülmüş, yüksekten yuvarlanıp ölmüş veya bir hayvan tarafından boynuzlanıp öldürülmüş olan hayvanların eti ile yırtıcı hayvanın artığından ibaret olan” altı madde ilk âyetteki “ölmüş hayvan eti” kapsamına girer. Dikili taşlar (putlar) adına boğazlanmış hayvanlar da ilk âyetin son maddesi kapsamındadır.

Yukarıda sayılan grupların dışında kalan hayvanların etlerinin yenilip yenilmemesi, “temiz olanların yenmesi, pis sayılanların da yasaklanması” ilkesine göre gerek hadis, gerekse fakihlerin ictihatları ile belirlenmiştir. Âyette; “O peygamber onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri de haram kılar” [7] buyurulur. Bu âyetle Hz. Peygamber’e verilen “pis şeyleri haram kılma” yetkisi; insana zarar verebilecek pis şeylerle beslenen hayvanları içine aldığı gibi, tabiatı gereği insanın iğrendiği tüm hayvanları kapsar. Ancak insan yaratılışının pis ve iğrenç sayma ölçüsü iklim, çevre ve kültür anlayışına göre değişebildiği için, âyet ve hadislerde adı veya niteliği açıkça belirtilmeyen hayvanların kimileri üzerinde görüş ayrılığı meydana gelmiştir.

ETİ YENEN VE YENMEYEN HAYVANLAR

Âyet ve hadislerin ışığında eti yenen ve yenmeyen hayvanlar aşağıdaki gruplarda toplanabilir:

a) Azı dişleriyle kapıp avlayan, parçalayan ve kendisini savunan hayvanların etleri yenmez. Domuz, kurt, ayı, aslan, kaplan, pars, sincap, samur, maymun, sansar, sırtlan, fil, köpek, kedi, keler, tilki, gelincik gibi dört ayaklı hayvanlar bu gruba girer. Azı dişleri olduğu halde başkasına saldırmayan bir hayvanın eti ise yenilebilir. Deve gibi. Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre Allah Elçisi şöyle buyurmuştur: “Azı dişi olan her yırtıcı hayvanın yenilmesi haramdır.” [8]

Kur’an’da tür olarak yasaklanan tek hayvan domuzdur.[9] Yahudilere ceza olmak üzere bütün tırnaklı hayvanlar ve hayvanların iç yağları yasaklanmış,[10] Tevrat’ta domuzun murdar olduğu belirtilip etinin yenmesi ve ölüsüne dokunulması yasaklanmıştır.[11] İncil’de domuz çeşitli yerlerde aşağılandığı halde,[12] etinin yenmesini yasaklayan açık bir ifade yoktur. Hıristiyanlığı bu yönde köklü alışkanlıkları olan toplumlara benimsetebilmek için Pavlus, domuz etini yasaklayan ifadeleri İncil’den çıkarıp; “ağızdan giren şeyler değil, ağızdan ve kalpten çıkan şeyler insanı kirletir ve çarşıda satılan her şey yenebilir.”[13] demiştir. Onun sözüne uyan Hıristiyanlık, yeme içme sınırını çok geniş tutmuştur. Buna bağlı olarak domuz eti de helâl sayılmıştır.

b) Tırnak ve pençeleriyle kapıp avlanan, tırmalamayan ve düşük yaratılışlı olan kuşların etleri de haram veya tahrimen mekruhtur. Kartal, akbaba, atmaca, çaylak, kuzgun, karga, yarasa, şahin gibi kuşlar bu niteliktedir. Tırnaklı olduğu halde bununla hayvanları avlamayan bir kuş ise yenilebilir. Güvercin gibi. Hz. Peygamber, yırtıcı hayvanların (zî nâb; ağzının dört yanında uzun ve sivri dişleri olan hayvanlar) ve yırtıcı kuşların (zî mihleb; pençesi ile avını parçalayan kuşlar) etlerinin yenmeyeceğini bildirmiştir.[14]

c) Yaratılış bakımından iğrenç olan, insana tiksinti veren hayvanların etleri de haramdır. Fare, yaban faresi, yılan, akrep, kene, kurbağa, kara ve deniz kaplumbağası, arı, kara sinek, sivrisinek, köstebek, kirpi, bit, pire ve diğer haşerat bunlardandır.

Ancak insana tiksinti verme iklim, bölge ve kültüre göre değişebilir. Nitekim Abdullah İbn Abbas (ö.68/687) ve Hâlid İbn Velîd (ö.21/641), Hz. Peygamber’le birlikte Hz. Meymûne’nin evinde yemeğe oturduklarında, önlerine ev sahibesinin bir yakınının Necid tarafından getirdiği kızarmış bir keler konulmuştu. Allah’ın Elçisi yemeyince, İbn Abbas’ın “bu hayvanın eti haram mıdır?” diye sorması üzerine; “hayır, fakat bizim taraflarda olmayan bir yemektir, hoşuma gitmediği için yemiyorum” cevabını vermiştir. Sonra Hâlid (r.a) önüne çekerek bu yemeği yemiş ve Rasûlullah (s.a.s) de bir şey dememiştir.[15]

d) Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar. Bir hayvan kesilirken veya ava silahla ateş edilirken besmele çekilmesi gerekir. Besmelenin unutulması zarar vermez, ancak kasten terk edilirse hayvanın eti yenmez. İmam Şâfi’ye göre hayvanı keserken besmele çekmek müstehaptır. Bu sırada besmele çekilmezse, eti yenilirken çekilen besmele de yeterli olur.[16] Bir de putlar adına veya bir insanı ululamak amacıyla kesilen hayvanın eti de yenmez. Kur’an’da şöyle buyurulur: “Size ne oluyor da, üzerine Allah’ın adı anılan şeyden yemiyorsunuz?” [17] “Üzerine Allah’ın adı anılmayan şeyi yemeyin. Çünkü bu, hiç kuşkusuz bir yoldan çıkıştır.” [18]

ETİ MÜBAH OLAN HAYVANLAR

Bunların dışında kalan hayvanlar ise mübahtır.

Sığır, manda, deve, koyun, keçi, tavşan, geyik, ceylan, dağ keçisi, yabanî sığır, zebra, zürafa, tavuk, kaz, ördek, hindi, deve kuşu, bağırtlan kuşu, güvercin, bıldırcın, serçe, keklik, sığırcık, balıkçıl kuşu ve çekirge bunlar arasındadır. Bunların bir kısmı Kur’an’da açıklanmış,[19] diğerleri de “iyi ve temiz şeyler” kapsamında değerlendirilmiştir. Bunların yırtıcı olmadığı, pençeleriyle kapıp avlanmadığı ve kendilerini savunmadıkları da açıktır.[20]

Saksağan, kumru ve bülbülün etleri esasen helâl olmakla birlikte, bunların etini yiyenlere bir afet isabet edeceğine dair toplumda bir kanaat bulunduğundan bunları yemek güzel görülmemiştir.

ETİNİN YENİLİP YENİLMEMESİ İHTİLAFLI OLAN HAYVANLAR

Şâfilere göre sırtlan, keler, tilki, at, kirpi gibi hayvanlar helâl; kırlangıç, tavus, hüdhüd, papağan ve baykuş gibi hayvanlar ise haramdır.

Mâlikî bilginlerin bir kısmına göre aslan, kaplan gibi yırtıcı hayvanların etlerini yemek helâl, bir kısmına göre ise mekruhtur. Mâlikî mezhebinde meşhur olan görüşe göre şahin, kartal gibi yırtıcı kuşların ve pislikle beslenen kuşların yenmesi de mekruhtur. Bu bilginler Kur’an’da yalnız domuzun haram kılınması, âyetteki genel iznin hadisle sınırlanamayacağı ilkesini esas almışlardır.[21]

Tilki; Ebû Yûsuf ve Muhammed’e, Şâfiler’e, bir rivayette Hanbelîler’e ve bazı Mâlikîler’e göre helâldır.

Ayı; Hanefî ve Şâfiler’e göre haram, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre helâldir.

Zürafa; Şâfilerde mutemed görüşe göre haram, diğer üç mezhebe göre ise helâldir.

Tavus kuşu ve papağan; Şâfi mezhebinde haram, diğer üç mezhepte helâldir.

Kirpi; Hanefî ve Hanbelîler’de haram, Şâfi ve Mâlikîler’de helâl sayılmıştır.

AT ETİ HELAL MİDİR?

At, eşek ve katır eti; eşek ve katır etinin haramlığı konusunda görüş birliği vardır. At eti ise, Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e, Hanbelîler’e ve fakihlerin çoğunluğuna göre helal sayılmıştır. Delil şu hadistir. Câbir (r.a)’ten şöyle demiştir:

“Resûlullah Hayber savaşında eşek etini yasakladı, at etini yemeğe izin verdi.” [22] Ebû Hanîfe at etini mekruh sayarken, Mâlikî mezhebinde at etini haram ve tenzihen mekruh sayanlar vardır. Dayandıkları delil, “Allah; atı, katırı ve eşeği bunlara binmeniz ve süs için yarattı.” [23] âyeti ile, Hz. Peygamber’in at, katır, eşek etini ve azı dişi bulunan her yırtıcı hayvanın etini yasaklayan hadisidir.[24]

Hayvanın sütü dört mezhebe göre, etinin hükmüne tâbidir. İnsan eti saygınlığı yüzünden haram kılındığı için, kadının sütü, süt emme çağında olan (en çok iki buçuk yaşında) çocuk için helâl olur. Atın sütü için etine kıyasla haram veya mekruh denilmişse de, mezhepte sahih kabul edilen görüşe göre mübahtır. Çünkü at eti pis (habîs) sayıldığı için değil, savaş aracı sayıldığı için yasaklanmıştır.

Günümüzde yukarıda belirtilen hayvanların etlerinin insanın ruh ve beden sağlığı açısından, tıb ve veterinerlik bilimlerince incelenip laboratuar sonuçlarının ortaya konulması gerekir. Böylece İslâm’ın yasak kılma gerekçelerinin bilimsel kontrolü de yapılmış olur.

Dipnotlar:

[1] bk. Bakara, 2/29. [2] bk. Câsiye, 45/13. [3] bk. Mâide, 5/5; A’râf, 7/157. [4] Bakara, 2/173. [5] Mâide, 5/3. İslâm’daki bu yasakların Hıristiyanlıktaki durumu için bk. Resullerin İşleri, XV, 20, 29, XXI, 25; Domuzun haram oluşu için bk. Ahd-i Atik, Levililer, XIV, 7, Tensiye, XI, 8; Matta, V, 17-19. [6] En’âm, 6/145. [7] A’râf, 7/157. [8] Müslim, Sayd, 15, 16; Ebû Dâvud, Et’ime, 32; Tirmizî, Sayd, 9, 11. [9] Bakara, 2/173. [10] En’âm, 6/146. [11] Tesniye, 14/8. [12] bk. Matta, 7/6; Markos, 5/11-14. [13] Matta, 15/11, 18; Korintoslular’a Birinci Mektup, 10/25. [14] Müslim, Sayd, 15, 16; Ebû Dâvud, Et’ime, 32; Tirmizî, Sayd, 9, 11. [15] Buhârî, Zebâih, 33. [16] Buhârî, Zebâih, 15, 21, Tevhîd, 13; Ebû Dâvud, Edâhî, 13, 19. [17] En’âm, 6/119. [18] En’âm, 6/121. [19] Mâide, 5/1; Hac, 22/28, 30. [20] bk. Hamdi Döndüren, “Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar” mad., Şamil İslam Ans. II, 126, 127. [21] Komisyon, İlmihal, II, 39. [22] Buhârî, Zebâih, 28, Megâzî, 38, Nikâh, 21; Müslim, Nikâh, 30, Sayd, 23, 25, 30, 37. [23] Nahl, 16/8. [24] A. İbn Hanbel, Müsned, I, 147, 244, 289, IV, 89, 90, 127.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA HELAL VE HARAMLAR

İslam’da Helal ve Haramlar

ETİ YENEN VE YENMEYEN HAYVANLAR

Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar

ETİ YENİLMESİ CAİZ OLAN VE OLMAYAN KARA HAYVANLARI

Eti Yenilmesi Caiz Olan ve Olmayan Kara Hayvanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.