Kader ve Kazaya İnanmanın Faydaları

Kader ve kazaya iman etmenin faydaları nelerdir?

Kadere inanan insan, kâinatta her şeyin Allah’ın takdiri ve yaratmasıyla meydana geldiğini, ancak kendisine de bir seçme hürriyeti ve iş yapma gücü verildiğini bilir. Bu inanca sahip olan bir kimse, hayatta başarıya ulaşmak için bütün gücü ile çalışır, hiçbir şeyden yılmaz. Çünkü insan, iradesini ve gücünü bir işi yapmaya yöneltirse o işi Allah’ın yaratacağına ve kendisini başarıya ulaştıracağına inanır.

İnsan kendi isteği ile yaptığı işlerden sorumlu tutulacağını bildiği için seçme hürriyetini iyi işlere kullanır. Cezayı gerektiren işlerden sakınır. Böylece kader inancı, insanın hem çalışma gücünü artırır, hem de kişiye sorumluluk duygusu kazandırır.

Kadere inanan bir kimse çalışmalarında başarılı olamadığı veya bir felâketle karşılaştığı durumlarda karamsarlığa düşmez, morali bozulmaz. Çünkü, Allah’ın her işinde bir gaye ve hikmet olduğunu, insanın sınırlı güce sahip bir varlık olarak yaratıldığını, gücünün yetmeyeceği işlerden sorumlu olmayacağını bilir ve Allah’ın takdirine boyun eğer, ona sığınır. Bu inanç, insana rahatlık verir, üzüntüsünü giderir.

Kader inancı bize, kâinatta her şeyin bir plân dahilinde ve bir gayeye yönelik olarak varedildiğini, her şeyin bir sebebi olduğunu öğretir.

Bu inançla insan hayatta başarıya ulaşmanın yollarını ve sebeplerini araştırarak üzerine düşen görevleri yerine getirmeye çalışır.

RIZIK

Canlıların yiyip içtiği ve faydalandığı şeylere rızık denir. Bütün canlı varlıkların rızkını veren Allah’tır. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Yer yüzünde yaşayan bütün canlıların rızkı ancak Allah’a aittir.”[1]

Allah herkesin rızkını takdir etmiş, belirlemiştir. Ancak rızkı arayıp bulmak insana aittir. İnsanın görevi, rızkını Allah’ın emrine uygun olarak helal yollardan kazanmaktır. İnsan rızkını nasıl isterse Allah onu verir. Rızkını kazanırken iradesini kötüye kullanan ve haram yiyen bunun cezasını görür.

ECEL

İnsanı yoktan vareden, yaşatan Allah, insanın ne kadar yaşayacağını da takdir etmiştir. Ömür, insanın doğumundan ölümüne kadar geçen sınırlı zamandır. Ecel, ömrün bittiği, dünya hayatının sona erdiği vakittir.

Herkesin ne kadar yaşayacağını, ne zaman, nerede ve nasıl öleceğini Allah takdir etmiştir. Ölüm sebebleri ne olursa olsun, ecel birdir, değişmez. Ecel denilen belirli vakit gelince insan ölür, Ecel’in değişmeyeceğini yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildiriyor:

“Artık onların eceli gelince onu ne bir saat geciktirebilirler, ne de öne alabilirler.[2]

Bize düşen görev: Sağlığımızı korumak, hayatımızı tehlikeye düşürecek şeylerden sakınmak, sınırlı olan dünyadaki zamanımızı boşa geçirmemek, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışmaktır.

İnsan, ömrünün ne zaman biteceğini, ecelinin ne zaman geleceğini bilemediğinden görevlerini vaktinde yapmalı, geleceğe bırakmamalıdır.

TEVEKKÜL VE ÇALIŞMAK

Tevekkül, yapacağımız herhangi bir iş için bütün gücümüzle çalışıp elimizden geleni yaptıktan sonra, sonucu Allah’tan beklemektir.

Bunu bir misal ile açıklayalım:

Tarlasından iyi bir ürün almak isteyen bir çiftçi; önce tarlayı güzelce sürüp tohumu eker, gübresini atar, gerekirse sulamasını da yapar. Ekinin zararlılardan korunması için her türlü tedbiri de aldıktan sonra gerisini Allah’a bırakır, O’na güvenir. Çünkü çiftçi, elinden geleni yapmıştır. Artık ekinin büyümesi ve ürün vermesi için Allah’a güvenecek, sonucu O’ndan bekleyecektir. Gerçek tevekkül budur.

Yoksa hiç çalışmadan bir işin oluvermesini istemek ve sonucunu Allah’tan beklemek, tevekkül değildir. Müslümana yakışmayan yanlış bir düşüncedir.

Devesini dışarda bağlamayıp salıveren ve Allah’a tevekkül ettim diyen bir kişiye peygamberimiz (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Önce deveni bağla, sonra tevekkül et.”[3] Peygamberimizin bu mübarek sözlerinden anlaşılıyor ki müslüman önce elinden geleni yapacak, sonra Allah’a tevekkül edecektir.

Namaz kılmak, oruç tutmak nasıl dinî bir görev ise, geçimini sağlamak için çalışıp kazanmak da ibadet değeri taşıyan bir görevdir.

Yüce Allah:

“Namaz kılınınca yeryüzüne dağılın ve Allah’ın fazlından nasibinizi arayın.”[4] buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimiz de:

Helâl kazanç aramanın farz olduğunu bildirmiştir.[5] Hz. Ömer şöyle demiştir: “Hiç biriniz rızkını aramaktan vazgeçip Allah’ım bana rızık ver demesin, biliyorsunuz ki, gökten ne altın yağar ne de gümüş.”[6]

Görülüyor ki, çalışmak dinimizin emri, müslümanın görevidir. Bir işi başarmak için önce elimizden geleni yapacağız, bütün gücümüzle çalışacağız. Sonra bizi başarıya ulaştırmasını Allah’tan bekleyeceğiz, O’na güveneceğiz.

[1]   Hûd sûresi, 6.

[2]   Nahl sûresi, 61

[3]   Keşfu’l-Hafa,  c. 1, s. 144

[4]   Cuma sûresi, 10.

[5]   Keşfu’l-Hafa  c. 3, s. 46.

[6]   Şerhu Ayni’l-İlm,  c. 1, s. 182.

İslam ve İhsan

KADER VE KAZANIN TANIMI KISACA

Kader ve Kazanın Tanımı Kısaca

KADERE İMANIN FAYDALARI

Kadere İmanın Faydaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.