İsrail'in Açlık ve Kıtlığı Dayattığı Gazze Şeridi'nde Son 24 Saatte 1'i Çocuk 14 Filistinli Açlıktan Hayatını Kaybetti

İsrail'in kıtlığı dayattığı Gazze Şeridi'nde son 24 saatte 1'si çocuk 14 Filistinlinin daha açlıktan hayatını kaybettiği, açlık nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının 147'ye çıktığı bildirildi.

Filistin haber ajansı WAFA'ya göre, Gazze kentindeki Şifa Hastanesi'nde 7 aylık Muhammed İbrahim Ades isimli bebek, şiddetli açlık ve bebek mamasının bulunamaması nedeniyle yaşamını yitirdi.

Filistin Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Munir el-Burş, X hesabından yaptığı paylaşımda, Gazze'de açlıktan hayatını kaybedenlere ilişkin bilgi verdi.

"Gazze'de açlık can almaya devam ediyor." diyen Burş, son 24 saatte 1'si çocuk 14 kişinin daha açlık kaynaklı yaşamını yitirdiğini aktardı.

Burş, Gazze'de açlıktan ölenlerin sayısının 88'i çocuk 147'ye yükseldiğini kaydetti.

Gazze'de açlıktan hayatını kaybeden Filistinlilere işaret eden Burş, "Bu sayılar sadece bir istatistik veri değil; vicdan sahibi olan herkes için bir yardım çığlığıdır." ifadesini kullandı.

Burş, İsrail'in yardım girişini engellemesine vurgu yaparak, "Açlık, Gazzeli çocukları dünyanın gözü önünde katlederken; bebek maması ve yiyecek ise kilometrelerce uzakta. Bu sessizlik ne kadar sürecek?" ifadelerine yer verdi.

İsrail'in ablukasına işaret eden Burş, "Bu abluka tam bir soykırıma dönüşmeden önce Gazze'de kalan canları kurtarın." şeklinde yardım çağrısı yaptı.

Gazze'deki hükümet: 40 binden fazla 1 yaş altı bebek "yavaş ölüm" riski altında

Gazze'deki hükümetin Medya Ofisinden yapılan açıklamada ise İsrail'in 150 gündür bebek maması girişini engellediği Gazze'de on binlerce bebeğin hayatının tehlikede olduğu belirtildi.

İsrail'in insani yardım girişini kısıtlayan ablukası altındaki Gazze'de bebeklerin hayatını tehdit eden "eşi benzeri görülmemiş bir insani felaketin" eşiğinde olduğu kaydedildi.

Açıklamada, "Boğucu ve suç teşkil eden abluka sebebiyle Gazze Şeridi'nde 40 binden fazla bir yaş altı bebek yavaş ölüm riski altında." ifadesi kullanıldı.

İsrail'in 2 Mart'tan bu yana kapalı tuttuğu Gazze'nin sınır kapılarının derhal açılması ve bebek maması ile insani yardımların acilen bölgeye ulaştırılması çağrısı yapıldı.

Gazze'ye İsrail'in uyguladığı abluka nedeniyle "kaybedilen her masum candan işgalci İsrail'in yanı sıra onu destekleyen devletler ve uluslararası toplum da" sorumlu tutuldu.

BM: Gazze'de her 3 kişiden biri günlerdir yemek yemedi

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher da İsrail'in saldırıları ve ablukası altındaki Gazze Şeridi'ndeki duruma ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Gazze'de dünyanın gözleri önünde insani kriz yaşandığının altını çizen Fletcher, gıda yardımına ulaşmaya çalışan halkın vurulduğunu ve çocukların açıktan "eriyip gittiğini" ifade etti.

Fletcher, Gazze'de her 3 kişiden birinin günlerdir yemek yemediğini bildirerek "Yardımlar engellenmemeli, geciktirilmemeli veya saldırı altında dağıtılmamalıdır." ifadelerini kullandı.

Yardım konvoylarının sınırdan hızlı geçiş izni alması ve gıda yardımı için toplanan insanlara yönelik saldırıların sona ermesi gerektiğini belirten Fletcher, kalıcı ateşkesin sağlanmasının zorunluluğunu hatırlattı.

Fletcher, İsrail'in Gazze'ye insani yardım girişi için bazı adımlar atma kararına ilişkin, kıtlığı ve felaket boyutlarına ulaşan sağlık krizini önlemek için çok büyük miktarda yardıma ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

İsrail ordusu, uyguladığı ablukayla insanlık felaketine yol açtığı ve açlıktan ölümlere neden olduğu Gazze Şeridi'nde, uluslararası baskı nedeniyle insani yardım girişi için bazı adımlar atacağını öne sürmüştü.

İsrail'deki "1948 Arapları" liderleri soykırım ve açlığı protesto için açlık grevinde

Öte yandan, Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberine göre, İsrail vatandaşı Filistinlileri temsil eden çatı örgüt Yüksek Arap Takip Komitesi Başkanı Muhammed Bereket, 1948 topraklarındaki Filistinli liderlerin açlık grevine girdiğini söyledi.

Bereket, grevin Yafa Arap İşleri Derneği binasında üç gün boyunca devam edeceğini belirtti.

Gazze Şeridi'nde yaşayan Filistinlilerin yaklaşık yüzde 80'inin Yafa ve çevresinden zorla göç ettirilen mülteciler olduğuna dikkati çeken Bereket, dolayısıyla grev merkezi olarak Yafa'nın seçilmesinin "sembolik" bir anlam taşıdığını vurguladı.

Bereket, açlık grevine Yüksek Arap Takip Komitesi üyeleri, siyasetçiler, akademisyenler, halk temsilcileri, İsrail Meclisindeki Arap milletvekilleri ve savaş karşıtı İsrailli aktivistlerin katıldığını aktardı.

Açlık grevinin salı günü ABD'nin İsrail Büyükelçiliği önünde yapılacak oturma eylemiyle sonlandırılacağını kaydeden Bereket, Filistin halkını da kitlesel eylemlere çağırdı.

Bereket, Gazze'deki Filistin halkına yardım ulaştırma girişimlerinin İsrail tarafından engellendiğini belirterek, "Halkımıza yardım etmeye hazırız ancak işgal buna izin vermiyor." dedi.

İsrail vatandaşı Filistinlilerin, Filistin halkının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayan Bereket, baskı, gözaltı ve tehditlere maruz kaldıklarını söyledi.

Öte yandan Yüksek Arap Takip Komitesi saat 18.00'de Yafa'daki Arap İşleri Derneği binası yakınındaki Gazze Parkı'nda düzenlenecek protestoya katılım çağrısında bulundu.

Komite ayrıca pazartesi gününü, "Gazze'deki Filistin halkıyla dayanışma için açlık grevi ve oruç günü" ilan etti.

Gazze "açlıktan" ölüyor

İsrail'in saldırıları ve insani yardım girişini kısıtlayan sıkı kuşatması altındaki Gazze Şeridi, açlığın yayıldığı, su, ilaç, tıbbi gereçler ve hijyen malzemesinin bulunamadığı insani felaketi yaşıyor.

Başta çocuklar olmak üzere, Gazze Şeridi'nde açlık nedeniyle ölümler artıyor.

Yerel ve uluslararası çevreler İsrail'in "açlığı ve susuzluğu silah olarak" kullandığını belirtiyor.

Sivil altyapıyı da tahrip ederek Gazze'nin yüzde 88'ini yıkan İsrail ordusu, sürgün emirleriyle yerinden ettiği Filistinlileri sık sık barındıkları bölgelerde hedef alıyor.

Nüfusu yaklaşık 2,3 milyon olan Gazze'de İsrail saldırıları ve sürgün emirleriyle yerinden edilenlerin sayısının 2 milyona ulaştığı, çok sayıda kişinin defalarca yerinden edildiği belirtiliyor.

Temel malzemelerden yoksun bir şekilde yerinden edilen Filistinliler, derme çatma çadırlarda veya aşırı kalabalıklar içinde hijyen malzemelerinin eksikliğinde lavaboların bile yetersiz olduğu, bulaşıcı hastalıkların yayıldığı okullarda hayatta kalmaya çalışıyor.

İsrail ordusu ise günlük düzenlediği saldırılarla yerinden edilenlerin çadırları ve barındığı sivil noktaları bombalıyor.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda en az 59 bin 821 Filistinli hayatını kaybetti, 144 bin 851 kişi de yaralandı.

İsrailli insan hakları örgütleri: İsrail, Gazze Şeridi'nde soykırım işliyor

İsrailli insan hakları örgütleri "B'Tselem" ve "İnsan Hakları için Doktorlar" İsrail'in Gazze Şeridi'nde 22 aydır işlediği soykırımı ortaya koyan "Soykırımımız" raporuna ilişkin Kudüs'te basın toplantısı düzenledi.

"İnsan Hakları için Doktorlar" örgütünden Dr. Daphna Shochat, yaptığı konuşmada, kapsamlı ve derinlemesine araştırmalara dayanan raporun tek bir sonuca ulaştığını bunun da "İsrail, Gazze'de soykırım işliyor." olduğunu söyledi.

"İnsanlar yiyecek bulmaya çalışırken vurularak öldürülüyor"

B'Tselem'in İcra Direktörü Yuli Novak, Gazze'de 22 aydır olup bitenlerin tanımının "soykırım" olduğunu vurguladı.

Gazze’ye saldırıların başladığı günden bu yana siyasi ve askeri kademeden "kimsenin masum sayılmadığı Gazze'yi aç bırakmak, yok etmek ve yerle bir etmek" gibi tam olarak ne yapmak istediklerini açıkça belirten açıklamalar duyduklarını belirten Novak, "Tam da söyledikleri gibi orduyu tam da bunu yapmak için gönderdiler." dedi.

Duyurdukları raporun bir yardım çağrısı olduğu kadar bir uyarı da olduğunu söyleyen Novak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gazze'de durum her geçen gün daha da kötüleşiyor. Bombalamalar devam ediyor. Çocuklar açlıktan ölmeye devam ediyor. İnsanlar yiyecek bulmaya çalışırken vurularak öldürülüyor veya tıbbi yardım eksikliğinden ölüyor.

Aynı zamanda, İsrail kontrolü altındaki tüm bölgelerde Filistinlilerin hayatları için çok gerçek bir tehlike de mevcut. Batı Şeria'da eşi benzeri görülmemiş bir şiddete ve İsrail'in Gazze'de kullandığı aynı uygulamaların bir yansımasına tanık oluyoruz."

Söz konusu durumun hiç de şaşırtıcı olmadığını vurgulayan Novak, "Rejim aynı rejim. Ordu aynı ordu. Ve Filistinlilere koruma sağlayacak ne yerel ne de uluslararası bir mekanizma var." uyarısında bulundu.

Novak, İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırımın İsrail işgali altındaki diğer bölgelere yayılması tehlikesinin de olduğuna dikkati çekti.

İsrail'in Gazze'deki hastanelere saldırıları eş güdümlü kampanyanın kanıtı

İsrail İnsan Hakları İçin Doktorlar Örgütü Direktörü Dr. Guy Shalev, Şifa, E--Ehli Baptist, El-Avde, Kemal Advan, Nasır, Endonezya ve Avrupa hastaneleri dahil olmak üzere Gazze'deki sağlık kuruluşlarına yönelik saldırıların "eş güdümlü bir kampanyanın" kanıtı olduğunu vurguladı.

"İsrail, başından beri hastaneleri meşru askeri hedefler olarak göstererek, dünyanın hiçbir yerinde asla hoş görülmeyecek saldırıları meşrulaştırdı." ifadelerini kullanan Dr. Shalev, "İsrail, Hamas'ın hastaneleri askeri amaçlarla kullandığını iddia etti ancak bu iddialar doğrulanmadı." diye konuştu.

Dr. Shalev, 1500'den fazla sağlık çalışanının öldürüldüğünü ve 300'ünün İsrail güçleri tarafından alıkonulduğunu söyleyerek "Bu dehşetin ortasında, meslektaşlarımız ve dostlarımız, Gazze'deki sağlık çalışanları, kendileri doğrudan saldırı altındayken hayat kurtarmak için kahramanca hareket ediyorlar. Onları desteklemek, korunmalarını sağlamak ve hesap verebilirlik ve adalet konusunda ısrarcı olmak bizim görevimiz." ifadelerini kullandı.

"İsrail, Filistin toplumunu yok etmek için bilinçli şekilde çalışıyor"

İsrailli insan hakları örgütü B'Tselem Sözcüsü Kerim Cibran, Gazze Şeridi'nde yaşanan soykırımın İsrail siyasi ve askeri yönetim kademesi tarafından açıkça ilan edilen politikanın ürünü olduğunu belirtti.

Cibran, İsrail'in etnik temizliği "resmi savaş hedefleri" arasına koyduğunu vurguladı.

"İsrail, Gazze'deki Filistin toplumunu yok etmek için bilinçli ve koordineli şekilde çalışıyor." diyen Cibran, İsrail'in etnik temizliği "resmi savaş hedefleri" arasına koyduğunu belirtti.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde en az 58 bin Filistinliyi öldürdüğünü bunun toplam nüfusun yüzde 3'üne tekabül ettiğini belirten Cibran, mevcut tahminlerin öldürülen Filistinlilerin sayısından çok daha yüksek olduğunu belirtti.

Gazze Şeridi'nde 2 bin 200 ailenin İsrail saldırılarıyla tamamen yok olduğunu aktaran Cibran, Gazze nüfusunun yüzde 93'ünün ciddi gıda ve güvenlik sıkıntısı çektiğini, bunlardan 244 bininin ise felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya kaldığını aktardı.

Uluslararası Af Örgütü: İsrail'in "taktiksel ara" duyurusu yetersiz, acil ve sürekli ateşkes sağlanmalı

Londra merkezli örgüt, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail'in saldırıları altındaki Gazze'de halkın soykırıma maruz kaldığını vurguladı.

Açıklamada, "İsrail, kasıtlı olarak tasarladığı felaketle karşı karşıya kalan Filistinlilere soykırım uygularken Gazze'de ilan ettiği 'taktiksel ara' son derece yetersiz. Acil ve sürekli bir ateşkes sağlanmalı, İsrail’in soykırımına son verilmelidir." ifadeleri kullanıldı.

Gazze'deki Filistin halkının 21 aydır maruz kaldığı ölüm, yıkım ve acının boyutuna dikkati çekilen açıklamada, geçici ve taktiksel araların yalnızca kısa süreli soluklanmalar sağladığı, ancak kalıcı çözüm sunmadığı vurgulandı. Açıklamada, Gazze Şeridi boyunca insani yardıma ve hareket özgürlüğüne yönelik tüm kısıtlamaların derhal kaldırılması çağrısında bulunuldu.

Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğündeki mevcut insani yardım sisteminin yeniden tesis edilmesi gerektiğine değinilen açıklamada, İsrail'in dayattığı ve yardımı bir silah gibi kullanan "acımasız, silahlandırılmış yardım modeli"nin ortadan kaldırılması gerektiği bildirildi.

"Dünya, İsrail'in Filistinlilere yönelik ihlallerini tekrar görmezden gelmemeli"

Uluslararası toplumun, Gazze'deki Filistinlilerin öldürülmesi ve açlığa mahkum edilmesine karşı kararlı şekilde harekete geçmesinin, hem ahlaki hem de hukuki yükümlülük olduğu vurgulanan açıklamada, İsrail'in uluslararası hukuka tam olarak uyması çağrısı yapıldı.

Açıklamada, İsrail'in tüm geçiş kapılarını sürekli insani yardım için derhal açması ve sivillerin korunmasını garanti altına alması gerektiğinin altı çizilerek, şunlar kaydedildi:

"Dünya, İsrail'in Filistinlilere yönelik ihlallerini yeniden görmezden gelmemeli. Gazze'deki Filistinlileri fiziksel olarak yok etmek için temel altyapının büyük ölçüde tahrip edilmesi, toplu cezalandırma ve soykırım eylemleri, tüm dünyaya zarar veren uluslararası hukukun ciddi ihlalleridir."

UNRWA, BM üyelerine harekete geçme çağrısında bulundu

Birleşmiş Milletler'de (BM) düzenlenen Filistin meselesine barışçıl bir çözüm bulunması ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans'ın açılışında UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini adına açıklama yapıldı.

Açıklamada, konferans devam ederken Gazze’de yaşamın yok edildiğine dikkati çekilerek, "Çocuklar da dahil olmak üzere sivillerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesinden tüm nüfusa dayatılan insan eliyle açlığa kadar her gün bildirilen dehşet verici olaylar karşısında hepimiz dehşete kapılıyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Sahadaki UNRWA çalışanlarının Gazze'deki halkı "Ne ölü, ne canlı, yürüyen cesetler gibi" olarak tanımladığı aktarılan açıklamada, UNRWA çalışanlarının da günde sadece küçük bir öğünle hayatta kalmaya çalıştığı ve iş başında açlıktan bayıldığı belirtildi.

Açıklamada, Gazze’deki insani yardım ekibinin hissettiği yorgunluk, kaygı ve yalnızlığın tarif edilemez boyutta olduğu ifade edilirken, "Yaşananlara yönelik öfke ve kınama sözleri artık yeterli değil. Derinleşen açlığı durdurmak ve tüm esirlerin serbest bırakılmasını sağlamak için uzun süredir gecikmiş bir ateşkesin derhal uygulanması gerekiyor." vurgusu yapıldı.

"Milyonlarca insanın kaderi sizin ellerinizde"

İşgal altındaki Filistin topraklarındaki durumun da endişe verici şekilde kötüleştiği uyarısı yapılan açıklamada, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Gazze’deki yıkımı daha da ağırlaştıran bu tabloya ek olarak, Batı Şeria’nın ilhakı artık açıkça ilan edilmiş bir siyasi hedef haline gelmiş durumda. Aynı şekilde, UNRWA’nın Batı Şeria’daki faaliyetlerinin sona erdirilmesi de siyasi bir amaç olarak ortaya kondu. UNRWA operasyonlarını sonlandırmaya yönelik çabaların insani bedeline şimdiden tanık oluyoruz."

Açıklamada, UNRWA’nın ve sunduğu hizmetlerin çökmesinin işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi’ni daha da zayıflatacağı ve Gazze’de üstlenebileceği olası herhangi bir rolü tehlikeye atacağının altı çizildi.

Ajansın çöküşünün bu konferansın hedefleriyle tamamen çelişen biçimde siyasi bir çözüme ulaşma çabalarını baltalayacağı uyarısı yapılan açıklamada, UNRWA'nın her zaman geçici bir kurum olarak tasarlandığı anımsatıldı.

Açıklamada, UNRWA'nın hala varlığını sürdürmesi ve gerekli olmasının, siyasi bir çözüme ulaşmadaki uzun vadeli başarısızlıklardan kaynaklandığı görüşüne yer verildi.

Barışın siyasi anlaşmalarla başlayabileceği ancak yalnızca insan haklarının hayata geçirilmesi ve insan onurunun eğitim, sağlık ve sosyal kalkınma yoluyla korunmasıyla sürdürülebileceği belirtilen açıklamada, "Eğer amacımız Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulmak ise, UNRWA bu yolda büyük bir değerdir. Gerçek anlamda, süreye bağlı bir siyasi süreç, ajansın hükümet benzeri hizmetlerini güçlendirilmiş ve hazırlıklı kamu kurumlarına devretmesine imkan tanıyacak. Bu süreç tamamlanana kadar ise Filistinlilerin mülteci statüsünün, kolektif tarihinin ve kimliğinin koruyuculuğunu sürdürecektir." denildi.

Açıklamada, BM üyesi ülkelere harekete geçme çağrısında bulunularak, "Milyonlarca insanın kaderi sizin ellerinizde." uyarısı yapıldı.

BM raporuna göre Gazze nüfusunun tamamı yüksek seviyede akut gıda yetersizliğiyle karşı karşıya

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), BM Dünya Gıda Programı (WFP), Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Sağlık Örgütü, (DSÖ) "2025 Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme" başlıklı raporunu yayımladı.

Raporda, 2024'te dünya nüfusunun yüzde 8,2'sinin (yaklaşık 673 milyon kişi) açlıkla karşı karşıya kaldığı bildirilirken, bu oranın 2023'te yüzde 8,5, 2022'de ise yüzde 8,7 seviyesinde olduğu hatırlatıldı.

Yapılan 673 milyon kişilik tahminin, 2023'e göre 15 milyon, 2022'ye göre ise 22 milyonluk bir düşüşe işaret ettiği bildirildi.

Raporda, küresel olarak açlığın azaldığına ancak Afrika ve Batı Asya'da ise arttığına işaret edildi.

Açlıkla ilgili Güney Asya ve Latin Amerika'da kayda değer iyileşmelerin görüldüğü belirtilirken, Asya'da 2022'de yüzde 7,9 olan yetersiz beslenme yaygınlığının, 2024'te yüzde 6,7'ye (323 milyon kişiye) gerilediği vurgulandı.

Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde ise 2020'de yüzde 6,1 ile en yüksek seviyeye yükselen yetersiz beslenme yaygınlığının 2024'te yüzde 5,1'e (34 milyon) düştüğünün altı çizildi.

2030'a kadar 512 milyon kişinin kronik olarak yetersiz besleneceği tahmin ediliyor

Raporda, bu bölgelerdeki olumlu eğilimin, uzun süreli gıda krizlerinden etkilenen birçok ülke dahil Afrika ve Batı Asya'da açlık oranlarının istikrarlı artışıyla keskin bir tezat oluşturduğuna yer verildi.

Afrika'da açlıkla karşı karşıya kalan nüfusun oranı 2024'te yüzde 20'yi aşarak 307 milyon kişiyi etkilerken, aynı yıl Batı Asya'da nüfusun tahmini yüzde 12,7'sinin (39 milyondan fazla kişi) açlıkla karşı karşıya kalmış olabileceği tahmin edildi.

Raporda, 2030'a kadar 512 milyon kişinin kronik olarak yetersiz besleneceği, bu sayının neredeyse yüzde 60'ının Afrika'da olacağı kaydedildi.

Bu durumun BM tarafından belirlenen ve açlığın sona erdirilmesini amaçlayan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 2'ye ulaşmanın ne kadar büyük bir zorluk içerdiğini gözler önüne serdiğine işaret edildi.

Raporda, 2023-2024 arasında orta veya şiddetli gıda güvensizliğinin küresel yaygınlığının yüzde 28,4'ten 28'e düşerek 2,3 milyar insanı etkilediğine işaret edilerek, "Bu sayı, Kovid-19 pandemisi öncesindeki 2019'a göre 335 milyon, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin kabul edildiği 2015'e göre ise 683 milyon daha fazla." denildi.

Gıda fiyatlarında enflasyon yaşandı

Raporda, 2021-2023 arasında gıda fiyat artışının nedenleri ve sonuçlarının yanı sıra bunun gıda güvenliği ve beslenme üzerindeki etkisine de yer verildi.

Raporda, gıda fiyatlarındaki enflasyonunun, pandemi sonrası gıda güvenliği ve beslenmedeki toparlanmayı engellediği belirtilerek, 2020'den bu yana, küresel gıda fiyat enflasyonunun sürekli olarak manşet enflasyonu geride bıraktığı hatırlatıldı.

Düşük gelirli ülkelerin, artan gıda fiyatlarından özellikle ağır şekilde etkilendiğine yer verildi.

Gazze'deki nüfusun tamamı yüksek düzeyde akut gıda güvensizliği yaşıyor

Raporda, 2024'te 53 gıda krizinin yaşandığı ülke ve bölgede yaklaşık 295 milyon kişinin yüksek düzeyde akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya kaldığına vurgu yapılarak, bunlardan 35 milyondan fazlasının Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) ölçeğine göre acil durum olarak adlandırılan 4.seviye, yaklaşık 2 milyonunun ise felaket olarak bilinen 5. seviyede olduğu kaydedildi.

Yüksek düzeyde akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olan insan sayısının en fazla olduğu beş ülkenin, Nijerya, Sudan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Bangladeş ve Etiyopya olduğu kaydedildi.

Nüfusun en büyük oranının yüksek düzeyde akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olduğu ülkelerin ise Filistin (Gazze Şeridi), Güney Sudan, Sudan, Yemen ve Haiti olduğu bildirildi.

Gazze Şeridi'ndeki nüfusun yüzde 100'ü, Güney Sudan ve Sudan'da yaşayanların yarısından fazlası, Yemen ve Haiti nüfusunun ise neredeyse yarısının yüksek düzeyde akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekildi.

Raporda, 5 ülke ve bölgede yaklaşık 2 milyon kişinin 2024'te IPC ölçeğine göre 5. seviye açlıkla karşı karşıya bulunduğuna, bunların yarısından fazlasının (1 milyon 106 bin 900) Gazze Şeridi'nde olduğuna verildi.

Bu rakamın, 2023 sonunda tahmin edilen 576 bin kişinin neredeyse iki katı olduğuna işaret edilirken, bunun, IPC tarihinde herhangi bir ülke veya bölgede kaydedilen en yüksek sayı olduğunun altı çizildi.

"Fon kesintileri, 10 milyonlarca insanın hayati destekten mahrum kalması anlamına geliyor"

Raporda görüşlerine yer verilen DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, son yıllarda bodurluğun azaltılması ve sadece anne sütüyle beslenmenin desteklenmesi konusunda önemli ilerlemeler kaydedildiğini belirtti.

Ghebreyesus, "Ancak milyonlarca insanı gıda güvensizliği ve yetersiz beslenme yüklerinden kurtarmak için hala yapılması gereken çok şey var. Bu rapor, cesaret verici bilgiler sunmanın yanı sıra eksikliklerin nerede olduğunu, kimlerin geride kaldığını, herkesin sağlıklı ve besleyici bir diyete erişebilmesini sağlamak için çabalarımızı nereye yönlendirmemiz gerektiğini de gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu.

WFP İcra Direktörü Cindy McCain ise açlığın endişe verici seviyelerde seyretmeye devam ettiğini ancak bununla mücadele için gereken fonun azaldığını kaydetti. McCain, şunları kaydetti:

"WFP geçen yıl 124 milyon insana hayat kurtarıcı gıda yardımı ulaştırdı. Bu yıl ise yüzde 40'a varan fon kesintileri, 10 milyonlarca insanın sağladığımız hayati destekten mahrum kalması anlamına geliyor. Genel gıda güvensizliği oranlarındaki küçük azalma memnuniyet verici olsa da çaresiz durumdaki insanlara kritik yardım sağlamadaki sürekli başarısızlık, bu zorlukla elde edilen kazanımları kısa sürede yok edecek ve dünyanın istikrarsız bölgelerinde daha fazla istikrarsızlığa yol açacak."

İsrail basınına göre Netanyahu, Gazze'nin bazı bölgelerini ilhak etme planını kabineye sundu

Haaretz gazetesinin haberine göre Netanyahu, Smotrich'i hükümette tutmak amacıyla güvenlik kabinesine ABD yönetiminin de onayladığı bir plan sundu.

Hamas'a Gazze'de ateşkesi kabul etmesi için bir kaç gün mühlet verileceği, bunun olmaması durumunda Gazze'nin bir kısmının aşamalı olarak ilhak edilmesini öngören planın hayata geçirileceği kaydedildi.

Smotrich, Gazze'ye insani yardım girişine izin verilmesi durumunda hükümetten çekilme sinyali vermişti.

İsrail Başbakanlık Ofisi'nden daha önce yapılan açıklamada, Gazze'ye insani yardım ulaşması için uluslararası kuruluşlar ile ABD ve Avrupa ülkeleriyle işbirliği yapıldığı iddia edilmişti.

Açıklamada, her gün 10.00 ila 20.00 saatleri arasında Gazze'de nüfus yoğunluğunun olduğu bölgelere saldırıların durdurulduğu, 06.00 ila 23.00 saatleri arasında yardım konvoylarının güvenli geçişini sağlayacak güvenli güzergahlar belirlendiği öne sürülmüştü.

Gazze'deki hükümet, İsrail'in girişine izin verdiği az miktardaki tırların çoğunu yağmalattığını bildirdi

Hükümetin medya ofisinden yapılan yazılı açıklamada, "Bugün Gazze Şeridi'ne en fazla 87 yardım yüklü tır girdi ve bunların çoğu, İsrail'in kasıtlı olarak oluşturduğu kaos ortamında yağmalandı." ifadesi kullanıldı.

İsrail ordusunun, bu süreçte "komplike bir katliam" işlediği kaydedilen açıklamada, önce tırların girişine karşı çıkıldığı, sonra aşiretlerden oluşan ve tırları korumakla görevli kişilerin hedef alındığı ve 11'inin öldürülmesinden sonra tırların girişlerine izin verildiği, böylelikle yardımların ordunun koruması altında hırsızların ve suç çetelerinin eline düştüğü aktarıldı.

Havadan indirilen yardımlara da değinilen açıklamada, bunların toplamda yarım tıra bile tekabül etmediği ve Et-Tuffah Mahallesi ile Cibaliya'da Filistinlilerin ulaşmasının mümkün olmadığı İsrail ordusunun kontrolündeki noktalara indirildiği kaydedildi.

Açıklamada, "Gazze'de yaşananların, İsrail'in bilinçli bir şekilde kaos ve açlığı yaymaya çalıştığının ve yardımların hak sahiplerine ulaşmasına kasten engel olduğunun net bir göstergesi olduğu" dile getirildi.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.