İsrail, Gazze Şeridi'ni Kaçışı Olmayan Ölüm Kampına Çevirdi

Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger: "İsrail'in Gazze'ye kara harekatı başlatması sivil halkı da cezalandırmayı hedefleyen bir adım olacaktır. Sivillerin zorla güneye göç ettirilmesi açıkça onları ölüme göndermektir."

Uzmanlar, İsrail ordusunun birkaç gün önce Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yaşayan yaklaşık 1,1 milyon Filistinliden bölgenin güneyine geçmelerini istemesinin onları ölüme göndermekle eşdeğer olduğunu belirtiyor.

Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger ile Filistin asıllı İngiliz gazeteci Jehan Alfarra, İsrail'in Filistinlileri zorla Gazze Şeridi'nin güneyine gönderme planını değerlendirdi.

Prof. Dr. Kaya, İsrail'in attığı adımların sınır güvenliğini sağlama amacıyla bağdaşmadığını belirterek, İsrail ordusunca yapılan "güneye gidin" açıklamasının sivillerin canını korumak değil modern bir sürgün olduğunu söyledi.

İsrail ordusunun intikam duygusuyla sivilleri hedef alan saldırılar yapıp Gazze'de açıkça savaş suçu işlediğinin altını çizen Kaya, şu değerlendirmede bulundu:

"İsrail bölgede rasyonel bir çözümden çok uluslararası hukuk normlarına göre etnik soykırım suçu işliyor. Bu İsrail hükümetinin, bakanlarının ve siyasilerinin söylemlerinde de açıkça görülüyor. İsrail'in Gazze'ye kara harekatı başlatması sivil halkı da cezalandırmayı hedefleyen bir adım olacaktır. Sivillerin zorla güneye göç ettirilmesi açıkça onları ölüme göndermektir."

Kaya, İsrail'in bu uygulamalarına dünyadan ve uluslararası kuruluşlardan yeterli tepki gelmemesinin durumu daha da kötüleştirdiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Burada çok acı gelişmeler yaşanıyor. Gazzelilerin sürülmesinin ardından İsrail bölgeye kara operasyonu başlatabilir. İsrail'in güvenli bölge olarak sivilleri yönlendirdiği bölge günlerce bombalanmış, taş üstünde taş bırakılmamış bir yer. Modern dünyanın, devletlerin ve uluslararası kurumların gözü önünde bir dram yaşanıyor, suç işleniyor. İsrail ve siyonist ekol tam anlamıyla etnik soykırım yapıyor. İsrail savaş hukuku kurallarını da hiçe sayarak devlet terörüyle bunu gerçekleştiriyor. Ne yapacaksınız bütün Filistinlileri ortadan mı kaldıracaksınız?"

İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki sivilleri yerinden etmek için yalnızca güney bölgesine su vereceği yönündeki açıklamasına işaret eden Ülger, "Kuzeydeki halkın güneye gönderilmesi nüfus yoğunluğu, altyapı ve yaşama imkanları açısından zaten zor durumda olan Filistinliler için hayatta kalmayı imkansızlaştıracak. Bu topraklarda barışı ve düzeni sağlamanın tek yolu 1967 sınırlarında bağımsız iki devletli çözüm." görüşünü paylaştı.

Zorunlu göçü "ölüm yürüyüşü"ne benzetti

Filistin asıllı İngiliz gazeteci Alfarra da İsrail'in Gazze'deki sivilleri güneye sürme planının, 1948'de Filistinlilerin zorunlu göçe tabi tutulduğu "Nekbe"yi (Büyük Felaket) hatırlattığını kaydederek, "İsrail, Gazze'de 1 milyondan fazla Filistinliyi evlerinden sürmeye çalışıyor. Bu, siyonist milis güçlerinin 1948'deki Nekbe olayları sırasında sınır dışı ettiği Filistinli sayısından daha fazla." dedi.

Gazze'nin güneyinin bombardımanlarla yıkıldığına, bölgenin altyapısının bu kadar sivili kaldıramayacağına dikkati çeken Alfarra, şu değerlendirmede bulundu:

"Gazzelilerin çoğu zaten bombardımandan kaçmak için defalarca yer değiştirdi. Aileler çocuklarıyla sürekli saldırıların hedefi oldu. İsrail, Gazze'dekilerin güneye gitmesini, aralıksız bombardımanların, mahallelerin yok edilmesinin, gıda, su, elektrik ve yakıt kesintilerinin ardından istedi. Bu neredeyse imkansız. Bölgede 1 milyondan fazla Filistinliyi taşıyacak kadar araç ve yakıt yok."

Alfarra, İsrail'in Filistinlilere uygulamak istediği zorunlu göçü, "ölüm yürüyüşü" şeklinde niteleyerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu insanların kilometrelerce yiyecek ve su olmadan yürümeleri mi bekleniyor? Eğer giderlerse nereye gidecekler ya da nerede kalacaklar? Gazze halihazırda dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden. Gidilmesi çağrısında bulunan güney de benzeri görülmemiş şekilde bombalandı. Han Yunus'ta aileler uykularında öldürüldü. Filistinliler için hiçbir yer güvenli değil. İsrail, Gazze Şeridi'ni kaçışı olmayan bir ölüm kampına çevirdi."

İsrail-Filistin çatışması

İsrail ordusu, 13 Ekim'de abluka altındaki Gazze'nin kuzeyinde yaşayan yaklaşık 1,1 milyon kişiden bölgenin güneyine geçmelerini istemişti.

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail'e "Aksa Tufanı" adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı.

Gazze'den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.

Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi'ne saldırı başlatmıştı.

Gazze'den düzenlenen saldırılarda 299’u asker 1309 İsraillinin öldüğü, 3 bin 968 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı.

Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail'in saldırılarında Gazze'de 2 bin 778 kişinin öldüğünü, 10 binden fazla kişinin yaralandığını duyurmuştu.

İşgal altındaki Batı Şeria'da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 59 Filistinlinin öldüğü, yaklaşık 1250 kişinin yaralandığı belirtilmişti.

İsrail'in saldırılarında ayrıca 11 gazeteci yaşamını yitirmişti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.