İrade Nedir?

İrade ne demek? Kaç çeşit irade vardır? İnsan iradesi ile ilgili ayetler nelerdir? İnsanlar gerçekten de özgür iradeye sahip midir? İnsan iradesi ve fiildeki rolü...

Sözlükte “seçmek, istemek, yönelmek, tercih etmek ve karar” anlamlarına gelen irade terim olarak “insanın önüne gelen seçeneklerden birini kendi isteğiyle tercih etmesi” olarak tanımlanabilir.

Ehl-i Sünnet’e göre kader “mutlak” ve “mukayyet” olarak ikiye ayrılır. Mutlak kader Allah’ın iradesiyle gerçekleşen kaderdir. Kulun sorumluluğu ise mukayyet kadere girer. Çünkü bu kategorideki fiiller, kulun dilemesi ve azmetmesiyle Allah tarafından yaratılır.

Allah’ın ve İnsanın İradesi

Ehl-i sünnete göre Allah’ın iradesi ezelidir, sonsuzdur ve sınırsızdır. İlahî irade herhangi bir şeye bağlı veya bağımlı değildir. İnsanın iradesi ise sonlu ve sınırlıdır. Beşerî irade zamanla ve mekânla olduğu gibi diğer beşerî iradelerle de bağlantılıdır. Kâinatta meydana gelen her olay ve varlık, Allah’ın tekvinî (yaratma) iradesi ile meydana gelir. Kul da Allah’ın kendisine tanıdığı sınırlar içinde kendi fiilini seçer. Kulun fiilinde hür olması demek, fiili yaparken herhangi bir baskı altında olmadığını kabul etmesi demektir.

İnsan İradesi ve Fiildeki Rolü

Ehl-i sünnete göre insanlar, fiillerinde gerçek bir irade hürriyetine sahiptirler. Çünkü insan bu gerçeği her an hissetmektedir.

Yüce Allah, insanların irade sahibi, dilediğini yapabilir bir varlık olmasını takdir buyurmuş ve onları bu güç ve kudrette yaratmıştır. Bu sebeple insanlar kendi istek ve iradeleriyle bir şey yapıp yapmamayı veya iki seçenekten birini tercih etme hakkına sahiptirler. İnsanın cezayı ve mükâfatı hak etmesi, belli işlerden sorumlu olması bu hür iradesi sebebiyledir. Fiilin meydana gelişinde kulun hür iradesinin etkisi vardır. Fakat fiillerin yaratıcısı Allah’tır. Allah kulların iradeli fiillerini onların iradeleri doğrultusunda yaratır. Bu, Allah’ın buna mecbur ve zorunlu olmasından değil, adetullah ve sünnetullah adı verilen ilahi kanunu yani kaderi bu şekilde düzenlemesindendir. Bu durumda fiili tercih ve seçmek (kesb) kuldan, yaratmak (halk) Allah’tandır. Kul iyi veya kötü yönden hangisini seçer ve iradesini hangisine yöneltirse, Allah onu yaratır. Fiilde seçme serbestisi olduğu için de kul sorumludur. Hayır işlemişse mükafatını, şer işlemişse cezasını görecektir.

İnsanın hür bir iradeye sahip olduğunu ve bu iradesinden dolayı sorumlu ve yükümlü bulunduğunu gösteren ayetler vardır.

“Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim.”[1]

“Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör.”[2]

“Biz ona iki yol (iyi ve kötü) gösterdik.”[3]

“Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.”[4]

“Kim iyi bir iş yaparsa lehine, kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara asla zulmedici değildir.”[5]

“Yaptıklarına karşılık olarak onları ortadan kaldırır. Birçoğunu da bağışlar.”[6]

O halde insana düşen, Allah’ın kulu olarak sorumluluğunu bilip, güzel, doğru ve hayır ameller işleyip, yanlış, kötü, çirkin ve şer davranışlardan uzaklaşmak ve böylece ahirette en güzel mükâfatlara nail olmaktır.

[1] Şems sûresi, 7-8. ayetler

[2] İnsan sûresi, 3. ayet

[3] Beled sûresi, 10. ayet

[4] Şems sûresi, 9-10. ayetler

[5] Fussilet sûresi, 46. ayet

[6] Şûrâ Sûresi, âyet 34.

İslam ve İhsan

AHİRETE İNANMAK İMANIN ŞARTLARINDANDIR

Ahirete İnanmak İmanın Şartlarındandır

MÜKÂFÂT VE MÜCÂZÂT NEDİR?

Mükâfât ve Mücâzât Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.