İnsanı Harekete Geçiren Etkenler

Varlıklar arasındaki dengenin anlaşılması için ne kadar da uzun yılların geçmesi gerekiyor. Çocukluk, gençlik derken ihtiyarlık zamanları gelip çatıyor, sızlanmaların da arkası kesilmiyor.

Bütün varlıkların uyması gereken genel kanunlar vazife dairesinde anlaşılabilir. Akıl, tecrübe, bilgi, yaşanmış hikmetlerden çıkarılan vazifelerin sıralaması zamanla değişse de salih amelin önemi hiçbir zaman bitmez. İnsanı harekete geçiren temel saikleri sıralayacak olursak şu tablo karşımıza çıkar; itikadi vazifeler, kulluk vazifeleri, bedeni vazifeler, ruhi vazifeler.

KULLUK VAZİFELERİ

İman yolculuğunda insan, ilgi, şüphe, zan, inanç ve iman basamaklarının aşmakla uğraşırken kulluk vazifeleri devreye girmekte günah-sevap ikilemi hayatımızı yönlendirmektedir. Kulluk vazifelerimizin hülasası şunlardır, günde beş vakit namaz kılmak, yılda bir ay ramazan orucu tutmak, zenginliğe ulaşanların zekat vermesi, hac ve güzel ahlakın huy edinilmesi.

BEŞ ŞEY GELMEDEN BEŞ ŞEYİN KIYMETİNİ BİLİN

Bedeni vazifelerimiz için şu mübarek hadis yeterli bilgiyi veriyor. “Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini bilin, ölüm gelmeden hayatın, hastalıktan önce sıhhatin, meşguliyetten önce boş vaktin, ihtiyarlıktan önce gençliğin, fakirlik gelmezden önce zenginliğin.”

Ruhi vazifelere gelince bunların geniş bir alanda insanı etkilediğini görüyoruz. Hissi, zihni, iradi boyutlarıyla hayatımızı düzenleyen ruhun mahiyeti meçhul olmakla beraber tesirleri göz önünden hiç gitmiyor ki bu da yaratılış sırrı olsa gerek. Duyan, anlayan ve karar veren insanın hâlâ ruh nedir diye soru sormasını bir an önce anlayıp çözüme kavuşturması gerekir.

İnsanın yüzlerce yıllık kültür birikiminden hareketle şu hikmetleri paylaşmak gerekir: Ruhu diri tutabilmenin temel kanunları açık, net, anlaşılabilir şekilde insani varlığımıza katılabilirse hikmet tecelli edecek, gönüllerin muradı hâsıl olacaktır. Bu da şu şekilde sağlanacaktır: Ruhu vehim ve aslı olmayan şeylerden temizlemek, doğru ve sağlam bilgilerle süslemek, iyi huylara alıştırmak, doğru ve temiz bir inanca sahip olmak.

Ruhi kuvvetleri terbiye ve insanın ahlakça yükselmesi için Kuranı Kerim bizlere şunları hatırlatıyor:

  • Doğru ve sağlam bir iman.
  • Duygularımızla işimizi kuvvetlendirmek.
  • Bilgi sahibi olmak.
  • İlmin yerinde kullanılması için iradeyi bulup harekete geçirmek.

Kelimeler arasında gezinip dururken biz de Aşçı Mehmet Dede’nin şu dizeleriyle hakikati dile getirelim.

“Derdi, ateşi, belası sızdırıp saf eder amma.

Bu ilahi ameliyeye tahammül ne kadar güç.”

Kaynak: Ali Büyükçapar, Altınoluk Dergisi, Sayı: 388

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.