Gıda İsrafı 700 Milyon İnsanı Aç Bırakıyor

FAO Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü Gutu, dünya genelinde 700 milyondan fazla insanın açlıkla mücadele ettiğini belirterek "Gıdanın üçte biri üretim, taşıma ve gıda zincirinin çeşitli aşamalarında kaybediliyor ya da israf ediliyor." dedi.

FAO tarafından yayımlanan Dünyada Gıda Güvenliğinin ve Beslenmenin Durumu raporundan derlediği bilgilere göre, dünyanın "sıfır açlık" hedefine ulaşma konusunda hala ciddi şekilde geride olduğu ifade ediliyor.

Rapora göre, 2023 yılında dünya nüfusunun tahmini yüzde 28,9'u, yani yaklaşık 2,33 milyar insan, orta ya da yüksek düzeyde gıda güvencesizliği yaşadı. 2030'a gelindiğinde 582 milyon kişinin kronik yetersiz beslenme yaşayacağı öngörülüyor.

Açlığı, gıda güvencesizliğini ve yetersiz beslenmeyi sona erdirme hedefine ulaşmak için daha fazla ve etkin finansmana ihtiyaç duyulduğuna işaret edilen raporda, ihtiyaç duyulan finansman açığının birkaç trilyon dolara ulaşabileceği belirtiliyor.

Dünya Bankasının 16 Haziran'da yayımladığı güncel gıda güvenliği verilerine göre ise çoğu düşük ve alt-orta gelirli ülkede yerel gıda fiyatlarındaki enflasyon yüksek seviyelerde seyretmeye devam ediyor.

Şubat-mayıs döneminde düşük gelirli ülkelerin yüzde 76,5'inde, alt ve orta gelirli ülkelerin yüzde 54,5'inde, üst-orta gelirli ülkelerin yüzde 45’inde ve yüksek gelirli ülkelerin yüzde 14,5'inde gıda enflasyonu yüzde 5'in üzerinde gerçekleşti.

161 ülkeye ait verilerin analizine göre, ülkelerin yüzde 60'ında gıda fiyatlarındaki enflasyon, genel enflasyonun üzerinde seyrediyor.

"Yaklaşık 3 milyar insanın sağlıklı beslenme için finansal gücü yeterli değil"

Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu, dünyada gıda güvenliğinin durumunun umulduğu kadar parlak olmadığını, 700 milyondan fazla insanın açlıkla mücadele ettiğini ve yaklaşık 3 milyar insanın sağlıklı beslenme için finansal gücünün yeterli olmadığını vurguladı.

Bu bulguların, toplumların, ülkelerin ve bireylerin gelişimi açısından endişe verici olduğunu söyleyen Gutu, "Aslında herkesi doyuracak kadar gıda üretiyoruz. Ancak biliyoruz ki gıdanın üçte biri üretim, taşıma ve genel olarak gıda zincirinin çeşitli aşamalarında kaybediliyor ya da israf ediliyor. Bu nedenle, gıdanın nasıl üretildiği, saklandığı, taşındığı ve tüketildiği konularına dikkat etmemiz gerekiyor. Burada hepimize bir sorumluluk düşüyor çünkü soframıza gelen gıdanın sorumluluğu bize ait ve bunun bilincinde olmalıyız." dedi.

Gutu, gıdanın sadece yenilen bir şey ya da üretilen bir ürün olarak değil, aynı zamanda üretimi için toprak, su ve biyolojik çeşitlilik gibi kaynaklar gereken bir unsur olarak da görülmesi gerektiğini anlatarak, "Bu kaynaklar sınırsız değil. Dünya nüfusunun 2050'ye kadar 10 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Aynı kaynaklarla bu 10 milyar insanı nasıl besleyebiliriz? Bu yüzden, daha az kaynakla nasıl daha fazla üretim yapabileceğimize, yani aynı kaynaklarla ya da daha azıyla herkesi nasıl doyurabileceğimize, dair modern ve yenilikçi fikirler geliştiriyoruz. Bu noktada, örneğin bir damla suyu en verimli şekilde nasıl kullanabileceğimizi düşünmemiz gerekiyor." diye konuştu.

Birçok ülkenin sınırlarından geçen nehirler konusunda bölgesel işbirliğine odaklanılması gerektiğini ve su yönetimiyle ilgili siyasi meselelere duyarlı olunması gerektiğini belirten Gutu, "Biz FAO olarak, su tasarrufu sağlayan teknolojilerin nasıl işler hale getirileceğine ve ister büyük ister küçük ölçekli olsun çiftçiler tarafından nasıl benimsenebileceğine dair teknik konulara odaklanıyoruz. Aynı zamanda, doğa temelli ama insanların beslenmesi açısından da faydalı farklı çözüm yolları öneriyoruz. Bu da gezegendeki herkesi beslemeye yönelik bir başka yaklaşımımızı gösteriyor." ifadelerini kullandı.

"Gıda fiyatlarını değerlendirirken üreticilerin durumunun da dikkate alınması gerekir"

Viorel Gutu, gelecek dönemde gıda fiyatlarının gelişiminin piyasa arz ve talebine bağlı olduğunu ancak bazı bölgelerde bazı gıda ürün fiyatlarında yaşanan artışın bölgesel ve küresel genel enflasyonun doğal bir yansıması olduğunu dile getirdi.

Gıda fiyatlarını değerlendirirken üreticilerin durumunun da dikkate alınması gerektiğini ifade eden Gutu, "Burada asıl önemli olan, gıdanın herkes için erişilebilir ve karşılanabilir olması. İnsanlar gıdaya ulaşabilmeli ve onu satın alabilecek durumda olmalı. Gıdayı üretenleri de unutmamalıyız. Gıdanın ucuz olmasını isterken, bu ürünleri üretenleri de düşünmeliyiz. Gerçekten onların aç kalmasını ya da yoksulluk içinde yaşamasını mı istiyoruz? Kırsal bölgelerde yaşayan ve gıdayı üreten insanlar, muhtemelen toplumlarımızın en kırılgan kesimi. Onlara da önem vermeliyiz. Fiyatları konuşurken, gıda zincirinin tamamını, bu zincire dahil tüm insanları ve geçimini gıda üretiminden sağlayanları da göz önünde bulundurmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.

"Türkiye'nin kalkınma açısından çok büyük fırsatlara sahip olduğunu düşünüyorum"

Tarımsal üretimde Türkiye'nin rolüne dair de yorumda bulunan Viorel Gutu, Türkiye'nin tarımsal üretimde açıkça lider ülkelerden biri olduğunu ve bölgesinde de kesinlikle önde gelen bir konumda bulunduğunu dile getirdi.

Gutu, Türk ürünlerini bölgedeki raflarda her yerde görmenin mümkün olduğunu belirterek, "Türkiye'nin kalkınma açısından çok büyük fırsatlara sahip olduğunu düşünüyorum." açıklamasını yaptı.

Türkiye'nin ihtiyacı olan diğer ülkelere yardım etme sorumluluğuna işaret eden Gutu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Eğer Türkiye, büyüklüğüyle, yenilikçiliğiyle, üretim teknolojileriyle, yani modern ve ilerici her alanda, liderlik ediyorsa, o zaman bu yenilikleri kalkınmaya ihtiyaç duyan diğer ülkelere taşımayı da denemeliyiz. Biz de şu anda Türk hükümetiyle FAO-Türkiye ortaklık programları çerçevesinde tam olarak bunu konuşuyor ve hayata geçirmeye çalışıyoruz."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.