İlim Öğrenmek İçin Gece Çalışmak Doğru mu?

Gece geç saatlere kadar ilim öğrenmek için çalışmak doğru mu? Peygamberimiz gece vakti ilim öğretir miydi? Bu konuyla ilgili hadisler nelerdir? Bu hadislerden ne anlamalıyız? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Abdullah bin Ömer (r.a) şöyle buyurur:

Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v) âhir hayâtında bir defasında bize Yatsı’yı kıldırmışlardı. Selâm verince ayağa kalkıp:

«‒Bu geceyi görüyorsunuz ya, işte bu geceden îtibâren yüz sene sonra, bugün yeryüzünde olanlardan hiç kimse kalmayacaktır.» buyurdular.” (Buhârî, İlim, 41)

Abdullah bin Abbâs (r.a) şöyle buyurur:

“Bir gece Nebiyy-i Muhterem (s.a.v) Efendimiz’in zevcelerinden teyzem Meymûne binti’l-Hâris (r.a)’nın evinde kaldım. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) o gece (nöbeti sebebiyle) teyzemin odasındaydı. Nebiyy-i Mükerrem (s.a.v) Mescid’de Yatsı’yı kıldırdıktan sonra odasına teşrîf ettiler. Dört rekât namaz kıldıktan sonra uyudular. Sonra kalkıp:

«‒Çocuk uyudu mu?» buyurdular veya buna benzer bir söz söylediler. Sonra (namaza) durdular. Ben de sol taraflarına durdum. Beni sağ taraflarına geçirip beş rekât kıldılar. Ondan sonra da iki rekât kıldılar. Ondan sonra uyudular. O kadar ki horultularını duydum. Ondan sonra namaz (kıldırmak üzere Mescid)e çıktılar.” (Buhârî, İlim, 41)

BU HADİSLERDEN NE ANLAMALIYIZ?

Uzanıp uyuduktan sonra abdest almadan namaz kılabilmek, hasâis-i nübüvvettendir. Zirâ Peygamberlerin gözleri uyusa da kalpleri uyumaz.

Teheccüd namazı, herkesin gücü nisbetinde kılabileceği çok mühim bir sünnet-i müekkededir. Efendimiz (s.a.v) bazen 8, bazen 12 rekât kılmışlardır. Vitir namazını da umûmiyetle teheccüdden sonra edâ eylemişlerdir.

Normalde yatsı namazından sonra konuşmak yasaklanmıştır. Zira mü’minlerin vakitlice yatıp teheccüde ve sabah namazına kalkmaları lâzımdır. Hadîs-i şeriflerden bu yasağın herhangi bir hayır ihtivâ etmeyen konuşma ve oyalanmalar için olduğu anlaşılıyor. İlim ve hayır işleri için îcâbında yatsı namazından sonra konuşup bazı faaliyetlerde bulunmak câizdir. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.v) yatsı namazından sonra bazen ashâbına ders vermiş, İbn-i Abbâs (r.a) da Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in gece ibâdetlerini, sünnetlerini ve hallerini öğrenebilmek için sabaha kadar uykusuz kalmıştır.

İslam ve İhsan

İLİM ÖĞRENENLERİN ÜZERİNDEKİ VAZİFE

İlim Öğrenenlerin Üzerindeki Vazife

KIYAMETE YAKIN İLİM AZALIR CAHİLLİK ARTAR

Kıyamete Yakın İlim Azalır Cahillik Artar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.