Hz. Ömer’in (r.a.) İmrediği Şehit

Sonradan katıldığı Uhud Savaşı’nda gösterdiği yiğitlikle takdir kazanan Vehb Bin Kabus El-Müzenî’nin (r.a.) şehadeti.

Vehb Bin Kabus El-Müzenî radıyallahu anh Adnânîler’in bir kolu olan Müzeyne kabilesindendir. Müzeyneliler hicretten hemen sonra Müslümanlarla iyi ilişkiler kurmuş, 5 (626) yılında da 400 kişilik bir heyetle Medine’ye gelip topluca Müslüman olmuşlardı. Kabilenin daha önce İslâm’ı kabul eden bazı fertleri çeşitli gazvelerde yararlık göstermiştir; Vehb Bin Kabus ile yeğeni Hâris Bin Ukbe radıyallahu anh bunların en meşhurlarındandır.

VEHB BİN KABUS’UN (R.A.) KAHRAMANLIĞI VE ŞEHADETİ

Vehb Bin Kabus radıyallahu anh ile biraderzadesi Haris İbn-i Akd radıyallahu anh Uhud vak’asından haberdar olmadıkları halde sırf Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’i ziyaret için Cebel-i Müzeyne’den kalkıp Medine’ye gelmişler iken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Uhud Gazası’na teşrîfini haber alınca derhal Medine’den çıkıp orduy-ı Hümayuna geldiler.

O vakitte ise daha yeni İslâm askerleri münhezim olmuş idiğinden, hemen harp meydanına girip merdane cenge başladılar. İşte o vakit Vehb Bin Kabus radıyallahu anh’den görülen mertlik ve bahadırlık doğrusu her iki taraf askerlerine de hayret verdi. Hatta iki defa Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in üzerine hücum eden fırkalara karşı çıkıp düşmanları geri çevirdi. Sonra üçüncü bir fırkanın hücumunda Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Ya bunlara kim karşı çıkacak?” diye sordu.

Vehb Bin Kabus radıyallahu anh:

– “Yine ben, ya Rasûlallah!” diye cevap verdi.

Fahr-i kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri Vehb’in radıyallahu anh bu sözünden memnun olarak:

“Ya Vehb! Kalk ve cennet ile mübeşşer ol!” diye buyurdu.

Vehb Bin Kabus’un radıyallahu anh aksâ-yı emeli ise huzûr-ı Nübüvvette şehâdet rütbesine nail olmak idiğinden o fırkaya karşı vardı. Ve onu da vurup geri çevirdi. Ve fakat kendisi de şehit olarak muradına erdi. Radıyallahu anh.

Sonra Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Vehb’in radıyallahu anh cenazesi yanına vardı. Rûhuna selam ve dua etdikten sonra:

“Ben senden hoşnûdum” buyurdu. Onun için Ömerü’l Farûk radıyallahu anh:

“Kâbus oğlu gibi ölmeyi canıma minnet bilirim” der idi.

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

UHUD SAVAŞI’NIN SEBEPLERİ VE SONUÇLARI

Uhud Savaşı’nın Sebepleri ve Sonuçları

UHUD ŞEHİTLERİ

Uhud Şehitleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.