Hz. Hatice’nin (r.anha) Aziz Hatırası

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) büyük kerimesi Zeyneb’in (r.anha) zevci Ebû’l-Âs bin Rebî’nin esirlikten kurtulup İslam ile şereflenmesine vesile olan Hz. Hatice validemizin aziz hatırası...

Rasûlullah sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem Efendimiz’in büyük kerimesi Zeyneb radıyallahu anha’nın zevci Ebû’l-Âs bin Rebî esir edilince; fidyesinin verilmesi için haber göndererek Zeyneb radıyallahu anha’nın gerdanlığını istemişti ki bu gerdanlık Hz. Hatîce validemiz tarafından düğün hediyesi olarak verilmişti.

ÜMMETİN ANNESİNİN AZİZ HÂTIRASI

Hazret-i Hatîce radıyallahu anha’nın ber-güzârı olan gerdanlığının böylece dellâl elinde gezer satılık mal gibi bedel-i mescidlerini tâmire liyâkatları olamaz.

Binâenaleyh onlar ne kadar iyi amel işleseler yok mesâbesinde ve kendileri ebediyyen cehennemdedirler. Çünkü küfürle işlenen amelde fâide olmaz, zira amelin esası imândır. Diğer âyet-i celilede dahî mescidin tamirine ehil olanları beyan etmek üzere:

“-Allah’ın mescidlerini tamir etmek, Allah’a ve yevm-i ahirete îman edip namazını kılan ve vâcib olan zekâtını veren ve din uğrunda hiç kimseden korkmayıp ancak Allah’tan korkan kimselere mahsustur. İşte şu evsâfı câmi olan kimseler ibâdet-i ilâhiyyeyi edâ ve tarîk-i esâret olarak meydana çıkması Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in yirmi beş senelik hatıratını hatırlatmış ve mübarek gözleri yaşarmış ve ashâbına bakarak:

- Bir vâlide hatırasını kızına bırakmak icâb etmez mi? Rey ü tensib ederseniz Zeyneb’in esirini salıveriniz, bedelini de geri çeviriniz” buyurmuştu.

Ashâb-ı kirâm da bu halden pek müteessir olmuşlardı. Ashâbın cümlesi kabûl ettiklerinden gerdanlık Zeyneb’e iâde olunmuştu.

Tahliye olunan Ebû’l-Âs, Mekke’ye avdet etmiş, esâretten kurtulduğunda Müslüman olmamıştı. Ve Zeyneb’i de Medine’ye göndermişti. Zengin bir tacir olan Ebû’l-Âs birkaç sene sonra Sûriye’ye giderek ticaret malları ile dönerken Müslümanlar tarafından yakalanmış ve malları müsâdere edilmiş; fakat Zeyneb radıyallahu anha’ya ilticâ ettiğinden kendisine bütün malları iâde olunmuştu. Bu ikinci lûtuf, Ebû’l-Âs’ın Müslümanlığa karşı duyduğu muhalefeti bertaraf etmiş, o da Mekke’ye dönerek hesaplarını görmüş, sonra İslâmiyet’i kabul ederek şu sözleri söylemiş idi.

“Sizin mallarınızı heder etmek için Müslüman olduğumu söylemenizi istemediğimden işte geldim, hesaplarınızı gördüm, ondan sonra gidiyorum!”

Esirlerden Ebû Azzet’il-Cümehî nâm şâir-i meşhur ki şiirinden başka sermayesi yok idi. Fîmâ ba’d ehl-i İslâm aleyhinde bulunmamak şartıyla bilâ bedel salıverildi. Yine esirlerden Muttalib ibn-i Hantab ile Saffî bin Rifâa dahi böyle meccânen âzad buyuruldu.

EBÛ LEHEB’İN HÂLİ

Mevâhib’de naklolunduğuna göre; Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’i Doğduğunda Ebû Leheb’in cariyesi Süveybe emzirmiştir. Efendisine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in velâdetini beşaret ettikte Ebû Leheb de onu azad eylemişti. Ebû Leheb vefat ettikten sonra bir gece vâkıa ru’yada gördüler.

“Yâ Ebâ Leheb halin nedir?” dediler. Cevâben:

– Cehennemdeyim, amma Dûşenbe (Pazartesi) geceleri geldiği zaman azâbım hafifletilir. Parmaklarımın arasını emerim, su çıkar onu içerim, dedi. Sebebi budur ki, Dûşenbe (Pazartesi) gecesi Rasûlullah dünyayı teşrif ettiğinde Süveybe gelip bana haber vermişti. Ben de âzâd etmiş idim Hak Teâlâ onun mukabelesinde Dûşenbe geceleri azabımı tahfif edip bu ihsanı kıldı.”

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Bedir Gazvesi ve Enfal Sûresi, s.87

İslam ve İhsan

HZ. HATİCE (R.A.) KİMDİR?

Hz. Hatice (r.a.) Kimdir?

PEYGAMBERİMİZİN AİLESİ

Peygamberimizin Ailesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.