Hüdâyi Hazretleri 1. Ahmed'in Cenazesini Yıkadı mı?

1. Ahmed Hân’ın cenâzesinin yıkanması için mürşidi Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri dâvet edildi. Bu davete Hüdâyi Hazretleri şu şekilde cevap verdi...

Sultan 1. Ahmed Han'ın cenâzesinin yıkanması için mürşidi Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri dâvet edildi. Ancak:

“–Sul­tâ­nımı çok severdim. Dayanamam. İhtiyarlığım sebebiyle beni mâzur görün!” buyurdu.

Talebelerinden Şâban Dede’yi gönderdi. Şeyhülislâm Hoca­zâde Mehmed Çelebi’nin kıldırdığı cenâze namazından sonra, kendi yaptırdığı Sultanahmed Câmii yanındaki türbesine defnedildi.

Rahmetullâhi aleyh!..

Sultan 1. Ahmed Hân’ın çocuk yaşta pâ­di­şah olmasına rağmen gösterdiği dirâyet ve kâbiliyetleri, dikkate şâyandır. Vücutça gâyet kuvvetli idi. Çok iyi binici, atıcı ve silahşördü. Bu meziyetleri, oğullarından Genç Osman ve Dördüncü Murad’a intikâl etmiştir.

Ceddi Yavuz Sultan Selîm Han gibi sâde giyinirdi. Gece yatarken de, uykunun rehâvetine dalmamak için kıldan yapılmış bir hırka giyinirdi. Halkın arasına girer, büyük bir tevâzû içerisinde onların dertleri ile ilgilenirdi.

Ülkesinin genişliği ve Dün­ya coğrafyası üzerindeki mevkiinin ehemmiyeti, onu nefs çukuruna düşürüp mağlûb edemedi.

“Bahtî” mahlası ile yazdığı dîvânı, 1. Ahmed Hân’ın mâneviyat ve sanattaki mertebesini göstermeye kâfîdir.

Kâbe’nin örtüleri, onun devrinde İstanbul’da îtinâ ile dokunup Mek­ke’ye gönderilmeye başlanmıştır. Bu örtüler o zamana kadar Mısır’da do­kun­maktaydı.

I. Ahmed Han, bu hizmete ilâveten ayrıca İstanbul’da kurdurduğu husûsî atölyelerde Kâbe için altınoluklar yaptırmıştır.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.