Hangi Anne, Ciğerpâresi Evlâdını Ateşe Atabilir?

Sînesi şefkat dolu bir annenin en büyük vazifesi, evlâdını cehennem ateşinden koruyabilmesidir. Hangi anne, ciğerpâresi evlâdını ateşe atabilir? O zaman çocuklarımıza karşı ilk vazifemiz ne olmalıdır? Anne, baba olarak üzerimize düşen vazifeler...

Kontrolsüz internetin kirli sokakları, televizyonların mülevves kanallarındaki ahlâka zehir saçan programları, bunlar birer mânevî yangındır. Her iki cihânı tutuşturan yangınlar.

Bir annenin en büyük muhabbeti, evlâdına süt vermektir. Lâkin eğer evinde bir yangın çıksa, çocuğuna süt vermeyi bırakıp derhâl onu söndürmeye koşar. Çünkü eğer koşmazsa, ne anne kalır ne de evlât!..

Bu temsilde süt vermek, evlâdın maddî ihtiyacıdır. Yangın ise, annenin ve evlâdının mânevî dünyasında azap alevlerinin tutuşmasıdır.

Sînesi şefkat dolu bir annenin en büyük vazifesi, evlâdını cehennem ateşinden koruyabilmesidir.

Hangi anne, ciğerpâresi evlâdını ateşe atabilir?

Lâkin mânevî yangınları görebilmek için, îmân ile bakmak zarûrîdir. Çünkü dünyada imtihan sebebiyle var olan şeytânî tezyinat, gafil bakışlara o yangınları gerçek hüviyetiyle göstermez.

Hadîs-i şerîfin beyân ettiği üzere;

“Cehennem ateşi, (dünyada) nefse hoş ve câzibeli görünen şeylerle çevrelenmiştir.” (Buhârî, Rikāk, 28)

Yabancı kültür istîlâsı da nefse hoş gelen şeylerle doludur. Dînen yasak olan içki, uyuşturucu, kadın-erkek ihtilâtı, fâiz, kumar, âhiretten gaflet hâlinde aşırı eğlence, israf ve marka iptilâsı… Bütün bunlar; gövde gösterisi, gurur ve kibir alâmeti çirkin davranışlardır.

Bunlar zâhir gözüyle, yaldızlı, parlak ve câzibedar görünse de; mânâ gözüyle birer cehennem çukurudur. Korkunç birer uçurum kenarıdır.

Hayâyı yerle bir eden ve aileyi çökerten her türlü kadın-erkek karışık lâubâlî ortamlardan, küfür ve inkârın konuşulduğu, fısk ve fücûrun alenen işlendiği perişan mekânlardan evlâtlarımızı korumalıyız.

Günümüzde ihtilât; yani kadın-erkek lâubâlî karışık ortamlar maalesef, ehemmiyetsiz ve normal görülmeye başlandı.

Bu hususta gaflet arttı. Hâlbuki yangınlar, küçük görülen kıvılcımlardan çıkar.

Zihnî beraberlik, küçük ve ehemmiyetsiz görülür; hâlbuki bir müddet sonra kalbî beraberliğe dönüşür. Çare; kötülükten, ateşten kaçar gibi uzak durmaktır. Şerre karşı tavır ve duruş sergilemektir.

Küfrün, fısk ve fücûrun zararları işlendikleri ortama, zehirli bir gaz yahut radyasyon gibi yayılmakta ve o gazdan, tesir almadığını zanneden kişi de zehirlenmektedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Ocak, Sayı: 179

 

İslam ve İhsan

ÇOCUK TERBİYESİNDE ANNENİN ROLÜ

Çocuk Terbiyesinde Annenin Rolü

ANNE BABALAR DİKKAT

Anne Babalar Dikkat

ANNE BABALARA ÖNERİLER

Anne Babalara Öneriler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.