Güneş Tutulunca Kılınacak Namaz

Güneş tutulunca kılınan "Küsûf Namazı" hakkında kısaca bilmemiz gerekenler...

Küsûf, Arapça’da güneş tutulması demektir.

Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ (r.a) şöyle anlatır:

Küsûf yani Güneş tutulması esnâsında kardeşim Hz. Âişe’nin yanına vardım. Namaz kılıyordu. İnsanları korkulu bir hâlde görmüştüm, bu sebeple kardeşime:

“‒Bu insanlara ne oluyor, neden korkuyorlar?” dedim.

Güneş tutulduğunu anlatmak için başıyla semâya doğru işâret etti. Bir de baktım ki bütün insanlar namaza durmuş. Âişe (r.a): “Sübhânallâh!” dedi. Ben:

“‒Bu mühim bir hâdise ve ilâhî azametin alâmetlerinden biri mi?” diye sordum. Başıyla “Evet” diye işâret etti. Bunun üzerine ben de namaza durdum. Rasûlullah (s.a.v) kıraati pek ziyâde uzattığı için üzerime baygınlık geldi. Yanımdaki kırbadan başıma su dökmeye başladım.

Namazdan sonra Nebiyy-i Ekrem Efendimiz Allah’a hamd ü senâ edip şöyle buyurdular:

“‒Şimdiye kadar bana gösterilmeyen şeylerin tamamı şu namaz kıldığım esnâda bana arzedildi. Cennet ve Cehennem bile gösterildi. Bana, sizin kabirlerinizde, Mesîh-i Deccâl (yüzünden çekilecek) imtihanlara benzer veya ona yakın bir imtihan geçireceğiniz vahyedildi. Kabre konan kimseye:

«‒Bu adam (yâni Rasûlullah [s.a.v]) hakkındaki fikrin nedir?» diye sorulacak. Mü’min yahut yakîn sâhibi olan kimse:

«‒O Zât-ı Şerîf, Muhammed’dir, Allah’ın Rasûlü’dür. Bize apaçık deliller ve hidâyet getirdi. Biz de O’nun dâvetine icâbet ettik ve izinden yürüdük. O, Muhammed (s.a.v)’dir!» diyecek ve bu sözünü üç kere tekrâr edecek. Bunun üzerine kendisine:

«‒O hâlde yat da rahatına bak! Güzel bir şekilde uyu! O (Zât-ı Şerîf’in nübüvvetine) yakînen îmân ettiğini açıkça gördük!» denilecek.

Kabre giren kimse eğer münâfık ise veya kalbinde şek varsa (o suâle):

«‒Ben ne bileyim? İşittim, öteki beriki bir şeyler söylüyordu, ben de onlar gibi söyledim!» cevâbını verecek.” (Buhârî, İlim, 24)

Diğer tarikten gelen hadiste şu ilave vardır:

Namazın akabinde Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdular:

“Cennet bana yaklaştı. O kadar ki, eğer uzansaydım salkımlarından bir tanesini alıp size getirebilirdim. Cehennem de bana o kadar yak­laştı ki: «Ey Rabbim, ben de onlarla beraber miyim?» dedim. Orada bir kadın gördüm. Bir kedi onu tırmalayıp duruyordu. «Buna ne oluyor?» diye sordum. «Bu kadın o kediyi açlıktan ölünceye kadar hapsetti. Kadın ona yiyecek vermedi, kendi kendine yerin haşerelerinden yemesi için de salıvermedi» dediler.” (Buhârî, Ezân, 89)

İslam ve İhsan

KÜSUF VE HUSÛF NAMAZI NASIL KILINIR?

Küsuf ve Husûf Namazı Nasıl Kılınır?

NAFİLE NAMAZLAR NELERDİR?

Nafile Namazlar Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.