Günahlarımızın Bağışlanması İçin Tek Şart

Bir gönül, Allah ile beraberlik zirvesine ne nisbette yakınsa, ibadetleri de o nisbette seviye kazanır.

Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana tâbî olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Âl-i İmrân, 31)

Âlemler Sultanı Efendimiz;

–Dünya gafletine dûçâr olmamak için “Esas hayatın âhiret hayatı olduğunu” telkin ederek dâimâ âhireti terviç etti. Ümmetinin de bu minvâl üzere olmasını istedi.

–Zühd ve riyâzat hâlinde yaşadı. Gösterişe, süse ehemmiyet vermedi. O –sallallahu aleyhi ve sellem- Rabbine kalb-i selîm götürebilmenin derdinde oldu.

–Her zaman ihlâs ve takvâ üzere yaşadı.

–İhsan ve murâkabe hassâsiyetini hiç kaybetmedi.

–İlâhî kudret ve azamet tecellîleri karşısında; haşyet, acziyet, hiçlik hissiyâtı içinde oldu.

–Beşerî münasebetlerde nezâket, zarâfet, edep ve hayâ, O’nun hayatıyla zirveleşti.

–Gönlünde bütün mahlûkâta karşı engin bir şefkat ve merhamet vardı.

–İbadetlerdeki huşû ve vecd hâli ise bambaşka idi.

Nitekim Hazret-i Âişe –radıyallahu anh- Vâlidemiz şöyle buyuruyor:

“Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- namaza durduğu zaman, yüreğinden kazan kaynamasına benzer bir ses duyulurdu. Ezan okunduğu zaman, Allâh’ın huzûruna çıkacağı için etrafındakileri âdeta tanımaz hâle gelirdi.” (Ebû Dâvûd, Salât, 157; Nesâî, Sehv, 18)

Âlemler Sultanı Efendimiz ne güzel buyurmuştur:

“Namazında ölümü hatırla. Çünkü bir kişi ölümü hatırlayarak namaz kılarsa, o namaz kâmil ve güzel olur. Namazını, son namazını kıldığını düşünen kimse gibi kıl. Sonunda özür dilemeni gerektirecek her şeyden de uzak dur.” (Deylemî, Müsned, I, 431)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi 137. Sayı, Temmuz 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.