Gazzeli Anneler, Kayıpların ve Mahrumiyetin Ortasında Ayakta Durarak Herkese Örnek Oluyor

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana soykırımı sürdürdüğü Gazze Şeridi'ndeki anneler, eşlerini kaybetmiş olsalar da dimdik ayakta durmanın ve çocuklarını en güzel şekilde yetiştirmenin mücadelesini veriyor.

Gazze'deki anneler, zorla yerinden edilme, açlık, susuzluk ve çadırlarda her türlü mahrumiyetle mücadele etmek zorunda kaldı. Yaşadıkları sıkıntıların en büyüğü ise eşlerini kaybetmeleri ve çocuklarıyla bir başlarına kalmaları oldu.

Her şeye ve tüm zorluklara rağmen hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeye çalışan Gazzeli kadınlar, karşılaştıkları sıkıntıları ve bunların üstesinden geliş biçimlerini gözler önüne serdi.

Ula Husu ile Vefa Ebu Ayta, dertlerini anlatan kadınlardan sadece ikisiydi.

KAYIP ÜSTÜNE KAYIP

Gazetecilik yapan Husu, saldırıların başından bu yana pek çok defa bir yerden bir yere göç ettiklerini, erkek kardeşi ile abisini kaybettiğini ve zorla yerinden edilme nedeniyle içinde bulundukları koşullardan ötürü ağabeyinin naaşını bile göremediğini belirtti.

Ağabeyinin Şifa Hastanesine gömüldüğünü, İsrail ordusu, Şifa'dan çekilince hastaneye gidip cesedini aramaya başladığını anlatan Husu, gösterdiği cesareti şöyle anlattı:

"Dört ay sonra ondan (abimden) küçük de olsa bir şey bulurum diye Şifa Hastanesine gittim hamdolsun ki naaşını bütünlüğü bozulmamış olarak buldum. Cesetler arasından onunkini tanıdım. Benim için çok zor anlardı. Onu oradan çıkarıp başka yere ben naklettim."

İki kardeşi de öldükten sonra içine büyük bir hüzün çöktüğünü ve hiçbir şey yapamaz olduğunu, hayallerinden vazgeçtiğini ifade eden Husu, "Bu süreçte eşim beni akıl almaz bir şekilde destekledi. Onun sayesinde kameramı alıp olay yerlerini ya da çocuklar için düzenlenen etkinlikleri görüntülemeye başladım. Yavaş yavaş kendime olan güvenim geldi ve gazeteci oldum." dedi.

EŞİNİ KAYBEDEREK EN BÜYÜK DARBEYİ ALDI

Asıl darbeyi eşinin vefat etmesiyle aldığını ancak yıkılmadığını kaydeden Husu, şöyle devam etti:

"İşte o an güçlü olmam gerektiğini anladım çünkü artık bir dayanağım yoktu. Eşim ve kardeşlerimin vefatından sonra kendimden başka dayanağım olmadığının farkına vardım.

Gazze kadınları çocukları için güçlü olmalı. Benim bir oğlum var, onu başkasına bırakamam. Hamdolsun bütün zorlukları aştım ve işime devam ettim. Mesaideyken onun için endişeleniyorum, acaba bir şey oldu mu diyorum."

"GAZZELİ KADINLAR, 100 ADAMA BEDEL"

Yaşadıkları sıkıntıların Gazzeli kadınları yıkmayıp daha da güçlendirdiğini dile getiren Husu, "Gazze kadınları dünyanın en güçlü anneleridir. Biz hem anne olduk hem de baba. Birçok kadın dul kaldı ama çocukları ve sorumlulukları olduğu için ayağa kalkmaları gerekti. Kendileri ve evlatları için güçlü olmalıydılar. Kendi kendilerinin dayanağı olmalıydılar. Gazzeli anneler, 100 adama bedeldir." ifadelerini kullandı.

EŞİN YOKLUĞUYLA GELEN EKSTRA SORUMLULUKLAR

Vefa Ebu Ayta da savaşın başında eşini kaybettiğini, 5 çocuğuyla bir başına bir yerden diğerine pek çok defa göç ettiğini ve perişan olduğunu dile getirdi.

Büyük açlıklar çektiklerini ve hala da çekmeye devam ettiklerini paylaşan Ebu Ayta, "Yemek az ve çok pahalı. Eşlerini kaybeden anneler için durum çok zor. Benim de savaşta en zorlandığım şey eşimi kaybetmek oldu. Gelir olmadan bir sürü sorumluluğu yüklenmek çok zor." dedi.

Çocukların, Allah'ın anne ve babalara emaneti olduğunu hatırlatan Ebu Ayta, onlara iyi bakmaları ve iyi yetiştirmeleri gerektiğini söyledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.