“Gazze’deki Kardeşlerimizin Sorunlarını Çözmek İçin Daha Fazla Çaba Göstermeliyiz”

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Müslüman devletlerin başta Filistin ve Gazze’deki kardeşlerimizin sorunları olmak üzere mazlum ve mağdur coğrafyaların sorunlarını çözmek için daha fazla çaba göstermesi gereklidir.” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde Riyad’da düzenlenen ve elliyi aşkın Müslüman ülkeden ilim adamının bir araya geldiği toplantıya iştirak etti.

Toplantıda konuşan Başkan Erbaş, İslam’ın aydınlık ilkelerinin tüm insanlıkla buluşturulması gerektiğini belirterek, Müslümanların birliğini, beraberliğini ve aralarındaki ortak çalışmaları güçlendirmenin gerekliliğine işaret etti.

Başkan Erbaş, Müslümanların fitne, tefrika ve kaosa sebep olan yaklaşımlardan, ötekileştirici, suçlayıcı, tekfir edici tavırlardan özenle kaçınması gerektiğini ifade etti.

Müslümanlar arasındaki tanışmanın, anlayışın ve iş birliğinin sağlanması için hac ve umre dönemlerini bir fırsat olarak gördüklerini ifade eden Başkan Erbaş, İslam dünyasındaki akademisyen ve entelektüellerin çözüm odaklı çalışmalarda daha çok bir araya getirilmesi gerektiğini, bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığının her türlü katkıyı sağlamaya hazır olduğunu belirtti.

Gazze’de yaşanan soykırıma ilişkin de Başkan Erbaş, “Müslüman devletlerin başta Filistin ve Gazze’deki kardeşlerimizin sorunları olmak üzere mazlum ve mağdur coğrafyaların sorunlarını çözmek için daha fazla çaba göstermesi gereklidir.” dedi.

Toplantıda, İslam ümmetinin birliği, Filistin ve Gazze’de yaşanan büyük zulüm, dini değerlere saygı, İslamofobi ve İslam düşmanlığına karşı birlikte hareket etme gibi konular ele alındı.

Toplantıda Başkan Erbaş’a, Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Remzi Bircan ile Mekke Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ahmet Oğuz da eşlik etti.

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.