Gaziantep’e Neden “Gazi” Unvanı Verildi?

Gaziantep niye “Gazi” unvanını aldı? Gaziantep'e “Gazi” unvanı ne zaman verildi? Kısaca Gaziantep'e “Gazi” unvanının verilişi.

1. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk olarak 17 Aralık 1918’de İngilizler şehre girdiler. Yaklaşık bir yıl süren işgalin ardından Fransızlar ile yaptıkları anlaşma gereği 5 Kasım 1919’da burayı onlara terk ettiler.

GAZİANTEP NEDEN “GAZİ” UNVANINI ALDI?

Gerek Fransızlar’ın gerekse onlarla birlikte hareket eden Ermeniler’in baskı ve zulümleri halkın direnişine yol açtı. Antep-Kilis hattında Şâhin Bey liderliğinde büyük bir müdafaa başladı. Onun şehit edilmesinden sonra bu defa Antep çatışmalara sahne oldu. Antep halkı, 1 Nisan 1920’den 7 Şubat 1921’e kadar Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum” diyerek Fransızlara karşı direniş gösterdi. Fransız kuvvetlerine karşı büyük bir mücadele verdi. Bu süre içerisinde yapılan kuşatma, Antep halkını açlık, sefalet ve mühimmat sıkıntısıyla karşı karşıya bıraktı.

İstiklal Savaşı sırasında “Antep Savunması” adıyla tarihe geçen bu mücadelede 6 bin 317 vatan evladı şehit, binlerce kişi de gazi oldu. Bunun sonucunda Antep’in direnişi kırıldı ve şehri savunan Türk kuvvetleri geri çekildi. Böylece Fransızlar 9 Şubat’ta şehirde duruma hâkim oldular.

GAZİANTEP’E “GAZİ” UNVANINI NE ZAMAN VERİLDİ?

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), kendi gücüyle işgale on ay dayanan ve düşmana geçit vermeyen Antep’e 6 Şubat 1921’de “Gazi” unvanı verdi. Böylece şehir “Gaziantep” adıyla anılmaya başlandı.

Fransızlar Ankara Antlaşması’nın ardından 25 Aralık 1921’de şehri boşalttılar ve Gaziantep iki yıl süren işgalden kurtuldu.

İslam ve İhsan

GAZİ NE DEMEK? GAZİ NEDİR, KİME DENİR?

Gazi Ne Demek? Gazi Nedir, Kime Denir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.