Gayrimüslim (Hristiyan veya Yahudi) Kadınların İddeti

Müslüman bir erkekle evli bulunan Hristiyan veya Yahudi kadının iddeti ne kadardır?

Müslüman bir erkekle evli bulunan Hristiyan veya Yahudi kadını iddet konusunda Müslüman kadın gibidir. Buna göre, Müslüman bir kadın evlilik sona erince hangi süre ve ölçülerde iddet beklerse Müslümanla evli bulunan ehl-i kitap kadın da aynı ölçüde iddete tabi bulunur.

İmam Ebû Hanîfe’ye göre, İslâm devletinin tebeası olan gayrimüslim erkeğin (zimmî) yine gayri müslim (zimmiye) olan eşinin, boşanma veya kocasının ölümü yüzünden iddet beklemesi gerekmez. Ancak kendi dinlerinde bu konuda öngörülen bir prensip varsa buna uyarlar. Delil şu hadistir: Allâh’ın elçisi şöyle buyurmuştur: “Onları (ehl-i kitabı) kendi dinleri üzere bırakınız.”[1] Ancak böyle bir kadın gebe olursa doğuma kadar iddet beklemesi gerekir. Doğumdan önce başka bir erkekle evlenemez. Çünkü nesebi sabit olan ceninin hakkını gözetmek gerekir.

İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise zimmet ehli gayrimüslim kadınların da Müslüman kadınlar gibi iddet beklemesi gerekir. Çünkü bunlar da İslâm ülkesinin tebeasıdır. Bunlar hakkında diğer bazı hükümler uygulandığı gibi, iddetle ilgili hükümler de uygulanır. Şâfi, Mâlikî ve Hanbelîlerin görüşü de böyledir. Ancak Mâlikîlere göre gayrimüslim kocadan ayrılan gayri müslim kadın iddet beklemeye zorlanamaz. Ancak iddet konusunda İslâm mahkemesine başvurmaları durumu müstesnadır.[2]

1917 tarihli Osmanlı Hukuki Aile Kararnamesinde gayrimüslim kadınların iddeti şöyle belirlenmiştir: “Musevîlerde mutlak olarak sahih veya fâsit evlilikte; boşanma, fesih veya kocanın ölümü durumunda kadına iddet gerekir. İddet süresi doksan bir gündür. Ancak gebe olan veya küçük çocuğu bulunan kadının iddeti çocuk iki yaşını tamamlayıncaya kadar devam eder. Çocuğun ölümü halinde iddet, vefat tarihinden itibaren doksan bir gündür” (Mad. 148), “İsevîlerde iddet süresi mutlak ayrılıktan itibaren bir yıldır. Ancak gebe olup doğum yapması durumu müstesnadır.” (Mad. 149)

Dipnotlar:

[1]. Mevsılî, el-İhtiyâr, Kahire, ty; Bilmen age, II, 384. [2]. Bilmen, age, II, 384.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KISACA İDDET NE DEMEK?

Kısaca İddet Ne Demek?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.