Evlilikte Güzel Söz Söylemek Neden Önemlidir?

Evlilikte doğru sözün gücü ne kadar önemli? Peki ya, o doğru sözü söyleme şeklimiz, ilişkimize nasıl etki eder?

Evlilikte eşler birbirlerine söylenmemeli, söyleyebilmelidir.

Söylenmek, “amaçsızca” bir konuşmadır; muhatap için yapıcı olmaktan ziyade yıkıcıdır, yıpratıcıdır.

“-Söylemeye ne gerek var, biliyor zaten!” ya da:

“-Boş ver şımarmasın!” anlayışı bazen sessiz kalmaya yol açabilir.

Ama söylemenin, hem de usûlüyle güzelce ifade etmenin sihirli bir tesir gücü vardır.

EŞİNİZE GÜZEL SÖZLER SÖYLEYİN!

Güzel sözleri, şık latîfeleri söylemekten çekinmeyin.

İnsan, iyiliğe meyilli yaratılmıştır. İyilik ve güzellik, kötüyü bile dönüştüren, onun bütün tesirini boşa çıkaran sihirli bir yapıdır. Âyet-i kerîmede buyurulduğu üzere:

“İyilik ve kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel şekilde sav. O zaman bir de göreceksin ki, seninle arasında düşmanlık olan kimse, kesinlikle samimi bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 34)

Ne söylediğimiz kadar, onu nasıl söylediğimiz de önemlidir. Mesela asık bir surat ile söylenen güzel bir söz, değerini kaybetmiştir.

Göz göze bakmak, mümkünse dokunmak; kalpler arasında bir muhabbet doğmasına ve var olan muhabbetin daha da artmasına yol açar.

Kelimelerin gücünü artırmanın yolu, onları ses tonu ve beden diliyle desteklemektir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) öğrettiği üzere; “Sevdiğiniz kimselere, kendisini sevdiğinizi söyleyin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 113)

Bir evde ömür boyu hayat geçiren hanımlar ve erkekler! Sevgi sözlerini birbirinize karşı kullanmaktan çekinmeyin. Hayatın bin bir meşakkati içinde yorulan gönüllerinizi, güzel sözlerle dinlendirin. Güzel söyleyen, güzel düşünür. Sözler, kalbe giden yollardır.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Ya hayır söyle ya da sus!”[1] düsturu ile eşler ev içinde birbirlerine muhabbet kanallarıyla ulaşmalı; teskin eden, merhamet ve muhabbeti yansıtan temaslarla birbirlerine her vesîleyle dokunabilmelidirler.

Yüz ve göz, kalpteki sevgiyi yansıtan birer ayna gibidir. Kişinin eşine tatlı bir tebessüm etmesi, yüreğe dokunan, evliliği canlandıran bir dokunuştur.

“Mü’min kardeşini güleç yüzle karşılaman, fakire sadaka vermişçesine sana ecir ve sevap kazandırır.” (Tirmizî, Birr, 45)

“Karı-koca birbirlerine sevimli gözlerle bakarlarsa, Allah da onlara şefkat nazarıyla bakar; Kişi hanımının elini tutunca (musafaha edince) parmaklarının arasından günahları dökülür.” (en-Nebhânî, el-Fethü’l-Kebîr, I, 276)

Ancak bu bakış ve muhabbet, meşrû şartlarda ve ille de helâliyle olmalıdır.

Haram olan kadın ya da erkek karşısında, mahremiyet şartlarına dikkat edilmelidir. Gözlerin insanın yüreğine dokunan bir yanı vardır. Müslüman bir kişi; bakışlarının ölçüsünü bilen ve harama bakmayandır.

Cenâb-ı Hak, erkek ve kadınları şöyle uyarmaktadır:

“(Rasûlüm!) Mü’min erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mü’min kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbî kimseler yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey mü’minler! Hep birden Allâh’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.” (en-Nûr, 30-31)

Kadının eşine süslenmesinde, onun ilgisini çekecek hâl ve hareket içinde bulunmasında bir beis yoktur. Evler, mahremiyetin kaleleridir. Kadın ve erkeğin, evde bulamadığı ilgi, muhabbet ve sıcaklığı dışarıda aramaya başlamasının neticesi herkes için büyük bir felaketin habercisidir. Rabbimiz, muhafaza buyursun.

Dipnot:

[1] Buhârî, Edeb, 31, 85.

Kaynak: Esin Akdeniz Tüccar, Altınoluk Dergisi, Sayı: 471

İslam ve İhsan

GÜZEL SÖZ | SÖZÜ GÜZEL VE YERİNDE SÖYLEMENİN ÖNEMİ

Güzel Söz | Sözü Güzel ve Yerinde Söylemenin Önemi

GÜZEL SÖZ SÖYLEMEK VE GÜLER YÜZ GÖSTERMEK İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Güzel Söz Söylemek ve Güler Yüz Göstermek ile İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.