Allah’a Yakın Olan Kulun Hâlleri

Allah’a yakın olmak ne demektir? Velîlerin kalplerinde hangi ilahi sırlar gizlidir? Bizim de böyle bir yakınlığa erişme umudumuz olabilir mi?

Ebû Hureyre -radıyallahu anh-’den mervîdir: “Allah Teâlâ ve tebâreke hazretleri buyurur ki; Benim evliyâma adâvet eden kimseye ben muhakkak îlan-ı harb eylerim.” Yani benim dostluğumda ve hıfz-ı emânımda bulunan dâimü’l-evkât taat ve ibâdet ile meşgul olan hâs kullarıma, evliyâma kim ki, adâvet ve onlara ezâ ve cefâ ederse o kimse bilmiş olsun ki ben onunla muhâribim ve onu mahv u helâk ve sonra da muazzeb eylerim ve onlara muhabbet eden kimseye de muhabbet eylerim, demektir.

VELÂYET VE MUKARRİBLİK: ALLAH’A YAKIN OLAN KULUN HÂLLERİ

“Hiç bir kul ona farz etmiş olduğum şeyden ziyâde sevgili bir şey ile bana mukarreb olamamıştır.” Yani ferâiz-i ilâhiyeyi bihakkın edâ ve nevâhîden ictinâb eden kimse veliyyullah ve mukarreb ilallah olur, demektir.

“Ve benim bazı kullarım ferâiz-i ilâhiyenin edâsıyla berâber nevâfili dahî icrâ ve edâda devam eder. Ta ki ben ona muhabbet ederim. Onu severim. Artık ben ona muhabbet edip ben onu ziyâde sevdikten sonra ben o kulumun sem’i olurum, öyle sem’i ki o her mesmûâtı o sem’i ile işitir. Ve dahî ben o kulumun basarı olurum ki, kulum her mübassarât ve mer’iyyâtı o basar ile görür. Ve ben o kulumun eli olurum ki, o kul her makbûzâtını o el ile ahz ü kabz eyler. Ve ben o kulumun ayağı olurum ki kulum her yerde onunla meşy u hareket eyler ve eğer kulum benden bir şey suâl ederse hakkâ ki derhal ben ona o şeyi îtâ eylerim ve kulum mehâviften, şeytandan ve sâireden bana istiâze ederse her halde ben onu iâze ve muhâfaza eylerim. Bir de benim yapacak olduğum şeyde bir mü’min-i kâmil kulumun rûhunun kabzında ettiğim tereddüdüm derecesinde hiçbir şeyde tereddüd etmemişimdir. Zîra o kulum ölümü kerih görüyor. Ben de o kulumun isâet ve teellümünü kerih görüyorum.” Yani kulumun nefsine acı ve ağır gelen şeyi sevmem, onun için tereddüt eylerim, demektir. (Zübdetü’l-Buhârî /1107)

Muhakkıkîn-i sûfiye indinde o mukarreb olan velî, fenâfillah ve bekâbillah olarak her şeyi Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretlerinden işitir. Her şeyi Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretlerinden görür. Fakat hulûl ve ittihad yoktur. Belki kendi enâniyeti, vücud-ı fânîsi ve zâtisi Zâtullah’ta, Vâcibü’l-Vücûd’da biiznillah ve bi tevfîkıhî fânî olur, dediler.

Ulemâ-i zâhire ise, bu hadîs-i şerîfin mânâsı ağır geldi. Hatta İmâm Buhârî hazretlerinin celâdeti olmasaydı bu hadîs-i şerîfi külliyen inkâr edecek idiler. Fakat mehmâ emken mânâsını te’vîl ve tahfîf ettiler. Yani “Ben o kulumu muvaffak ve müeyyed kılarım ve ona her hususta avn ü nusrat edip o kulum ef ’âlini ve harekâtını şer-i şerîfe tatbik edecek, her şeyi şerîat kulağı ile dinler ve her şeyi şerîat gözüyle görür. Ve her şeyi şerîat eliyle alır ve her şeye şerîat ayağıyla yürür.” diye te’vîl ettiler. Ve bazıları ise ben o kulumun havâyic ve mes’ûllerini itmâm etmekte mesmûâtın süratle işitilmesinde kulağından ziyâde sürat eylerim ve nazarda gözün süratinden ziyâde sürat eylerim ve ayağının meşy ü hareketinde olan süratinden ziyâde sürat eylerim, diye te’vîl ettiler. Ve bazı sûfiye ise, o kimse mazhar-ı Hak olur, dediler. Şöyle ki; o kimse kendi sıfât-ı zemîmesini mahv u ifnâ ederek onun üzerine sıfat-ı Hak zâhir olmakla mazhar-ı Hak olur, dediler ve bedenen hulûl ve ittihâd dahî lâzım gelmez. Çünkü -güneşin- zâtı hiç bir yere hulûl etmediği halde bilcümle dünyayı müstenîr eyler, dediler. Allah ve Rasûlü muhakkak en doğrusunu bilir. (Mahmud Sâmî Ramazanoğlu-Musâhabe-3, s.19- Erkam Yayınları)

Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı: 473

İslam ve İhsan

ALLAH’A YAKINLIĞIN DERECELERİ

Allah’a Yakınlığın Dereceleri

HAVAS KULLAR KİMLERDİR? ALLAH’A YAKIN KULLARIN VASIFLARI NELERDİR?

Havas Kullar Kimlerdir? Allah’a Yakın Kulların Vasıfları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.