
Enbiya Suresinin 37. Ayeti Ne Anlatıyor?
Enbiya suresinin 37. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? İnsanın aceleci olarak yaratıldığını bildiren âyet; Enbiya suresinin 37. ayetinin Arapçası, meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Enbiya suresinin 37. ayetinde şöyle buyrulur:
Enbiya Suresi 37. Ayet Arapça:
خُلِقَ الْاِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍۜ سَاُر۪يكُمْ اٰيَات۪ي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ
Enbiya Suresi 37. Ayet Meali:
İnsan, aceleci olarak yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim; benden acele istemeyin. (Enbiya, 21/37)
İNSANIN ACELECİLİĞİ
Bilgi:
Bu ayette, insanın tabiatındaki zayıf yanlarından birine işaret edilmektedir. İnsan, tabiatı gereği bir şeyin hemen gerçekleşmesini ister. Oysa doğru olan, teenni ile hareket etmek, yani ilerisini düşünerek davranmak ve acele işten kaçınmaktır. Ayette inkârcıların “Bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” şeklindeki alaycı ifadelerine cevap olarak “acele etmeyin, Allah’ın tehdidi haktır” uyarısı yapılmaktadır.
Mesaj:
- İnsan tabiatında acelecilik vardır, bu ise çoğu kere zararla sonuçlanır.
- Zarara yol açan acelecilikten sakınmak gerekir.
- Er ya da geç hakikat mutlaka tecelli edecektir.
Kelime Dağarcığı:
Âyet: Allah’ın varlığına, peygamberlerin doğruluğuna işaret eden delil ve mûcize; Kur’an-ı Kerim sûrelerinin belli bölümlerinden her biri.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
Enbiya Suresi 37. Ayet Tefsiri:
- Kâfirler seni her gördükleri zaman: “İlâhlarınızı diline dolayan adam bu mu?” diyerek seninle alay ediyorlar. Halbuki onlar, kendilerini merhametiyle sarıp sarmalayan Rahmân’ın anılmasına dayanamıyor, O’nun kitabını inkâr ediyorlar.
- İnsan öyle acelecidir ki sanki aceleden yaratılmıştır. Sabırlı olun; yakında size âyetlerimi, delillerimi göstereceğim. O halde benden azabın bir an önce gelmesini istemeyin.
- Onlar yine de: “Eğer doğru söylüyorsanız, peki bu tehdidiniz ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.
Müşrikler, her gördükleri yerde Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’i alaya alıyorlardı. Ona mecnûn, şâir, kâhin gibi yaftalarda bulunuyorlardı. Peygamberimiz (s.a.s.), tevhid akîdesini yaymaya çalışıp putları reddettiğinden, onların ne fayda ne de zarar veren cansız nesneler olduğunu söylediğinden bu onlara tapan müşrikleri kızdırıyordu. Şüphesiz kendi aralarında bunu tartışıyor, müzâkere ediyorlar, Efendimiz (s.a.s.)’i görünce de alayvârî bir şekilde: “İlâhlarınızı diline dolayan adam bu mu?” (Enbiyâ 21/36) diyorlardı.
Rivayetlerde belirtildiğine göre onlar, Allah Resûlü (s.a.s.)’e bundan başka çeşitli sözlü ve fiilî hakaretlerde bulunuyor, eziyetler yapıyorlardı. İşin hayret edilecek yönü şu ki, onlar, elleriyle yaptıkları putlara ve sahte ilâhlarına o seviyede bir muhabbet besliyorlardı ki, onlara karşı yapılan menfi en küçük bir şeye bile müsâmaha göstermiyorlardı. Hatta bu yüzden Allah Resûlü (s.a.s.) ile alay ediyorlardı. Buna mukâbil kendilerini yaratan, rızıklandıran, öldüren, dirilten Rahmân’ın adını, zikrini, O’nun indirdiği âyetleri duyduklarında aceleye kapılarak kibirleniyor; O’nu anmayı ve O’nun hatırlatmalarına kulak vermeyi bir tarafa bırakıyorlardı. İşte insanın aceleci bir yapıya sahip olması, o menfi vasfını yeterince tezkiye ve terbiye edememesi bu kötü neticenin doğmasına sebep oluyordu.
Üstelik bu inançsızlar, Peygamber’in kendilerini ikazda bulunduğu Allah’ın azabı, kıyâmet ve cehennem gibi tehditlerin hemen başlarına inmesini bekliyor; inkâr psikolojisi içinde aslında bütün bunların birer palavra olduğunu ve bunların vuku bulmayacağını söylemek istiyorlardı.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR