Enbiya Suresinin 94. Ayeti Ne Anlatıyor?

Enbiya suresinin 94. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Allah rızası için yapılan iyiliğin karşılığının verileceğini bildiren âyet; Enbiya suresinin 94. ayetinin Arapçası, meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Enbiya suresinin 94. ayetinde şöyle buyrulur:

Enbiya Suresi 94. Ayet Arapça:

فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِه۪ۚ وَاِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ

Enbiya Suresi 94. Ayet Meali:

Bu durumda her kim mümin olarak dünya ve ahiret için yararlı işler yaparsa çabası asla inkâr edilmez, biz onu yazmaktayız. (Enbiya, 21/94)

ALLAH RIZASI İÇİN YAPILAN İYİLİĞİN KARŞILIĞI

Bilgi:

Yüce Allah, insanı imtihan amacıyla yaratmış, imtihanının da kendisine hakkıyla kulluk etmek konusunda olduğunu beyan etmiş, ayrıca kulluğun nasıl yapılacağını öğretmek üzere peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Ayette, yaratılış gayesine uygun olarak Allah’ın gönderdiği buyruklara inanan ve inandıklarına uygun yaşama gayreti içinde olanlara müjde vardır. Onların bu çabaları göz ardı edilmeyecek, yaptıkları hiçbir iyilik zayi olmayacaktır. Çünkü Allah her şeyi bilmekte ve kaydetmektedir.

Mesaj:

  1. İnsan bu dünyada yaptığı her şeyden sorumludur ve yapıp ettiklerinden hesaba çekilecektir.
  2. Ameller ancak imanla birlikte gerçek değerini kazanır.
  3. Yapılan kötülükler yazıldığı gibi tüm iyilikler de yazılmaktadır.

Kelime Dağarcığı:

Sâlihât: Dine ve dünyaya yönelik faydalı işler.

Kâtib: Yazıcı, yazan.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

Enbiya Suresi 94. Ayet Tefsiri:

  1. Ne var ki, peygamberlerden sonra gelen insanlar, aralarındaki bu din bağını paramparça ettiler. Oysa, hepsi dönüp dolaşıp bizim huzurumuza gelecektir.
  2. Mü’min olmak şartıyla kim sâlih ameller işlerse, onun gayretleri karşılıksız kalmayacaktır. Çünkü biz bütün yaptıklarını onun hesabına yazmaktayız.
  3. Helâk ettiğimiz bir ülke halkının ise tekrar dünyaya dönmesi imkânsız olduğu gibi, mahşer günü bize dönmemesi de imkânsızdır.

Onların bir kısmı İslâm’ı kabul ettiği halde, büyük bir kısmı da kabul etmeyip kendi aralarında ayrılığa düşmüşlerdir. Müşrikler putlarını Allah’a ortak koşarak; Yahudiler Hz. Uzeyr’i (a.s.) Allah’ın oğlu kabul edip, Allah’tan bağımsız olarak haram ve helâli belirleme hususunda din âlimlerini rabler edinerek; Hıristiyanlar da Hz. İsa’yı (a.s.) Allah’ın oğlu sayıp tanrı edinerek tevhitten sapmışlardır. Buna göre İslâm dinini kabul edip, onun belirlediği çerçeve içerisinde iman ederek, bu imanla birlikte sâlih ameller, hayırlı ve güzel işler yapanlar Allah katında mükâfat göreceklerdir. Allah Teâlâ onların her türlü amellerini yazarak kayıt altına almaktadır. Bu sebeple yapılan hiçbir iyilikleri inkâr edilmeyecek, mutlaka karşılığı verilecektir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Ben, erkek olsun kadın olsun içinizden çalışan hiç kimsenin amelini boşa çıkarmayacağım.” (Âl-i İmran 3/195)

Diğer taraftan İslâm dinine teslim olmayıp, gayr-i İslâmî bir hayat süren fert ve toplumları Allah Teâlâ er veya geç helak edecektir. Fakat dünyada helak edilmekle onların işleri tamamlanmayacak, bir de meselenin âhiret boyutu ortaya çıkacaktır. Onların yeniden dünyaya dönüp hatalarını telâfi etmeleri mümkün olmadığı gibi, kıyamet günü yeniden diriltilip Allah’ın huzuruna çıkmamaları da imkânsızdır. Yani onlar mutlaka diriltilecek, Allah’ın huzuruna varacak ve İslâm dışı sürdükleri hayatın bedeli olarak ebedi cehennem azabına düçâr kalacaklardır.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

HER BİR İYİLİĞİN KARŞILIĞI KAÇ SEVAPTIR?

Her Bir İyiliğin Karşılığı Kaç Sevaptır?

İYİLİK İLE İLGİLİ AYETLER

İyilik ile İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.