Dutun Faydaları

Dut nelere iyi gelir? Pekmezi, hoşafı ve reçeli de yapılan dutun faydaları.

Dut, antioksidan özelliğiyle yaşlanmayı geciktiriyor.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Karadeniz, dutun ‘beyaz’ ve ‘kara’ olmak üzere iki çeşidinin bulunduğunu her ikisinin de sağlık iksiri olduğunu, doğal antibiyotik özelliği taşıdığını belirtti.

DUT NELERE İYİ GELİR?

Dutun vitamin ve mineral değerinin yüksek olduğunu, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini aynı zamanda kansızlığa, ağız ve diş sağlığı sorunları ile canlı saçlar için de çok yararlı bir meyve olduğunu belirten Karadeniz, şöyle konuştu:

“Beyaz dutun meyveleri tatlı olup yenir ve C vitamini içerir. Dut meyvesi, dut pekmezi, dut hoşafı ve reçeli;

  • Kalp zayıflığının tedavisinde, mide-bağırsak hastalığının tedavisinde son derece faydalıdır.
  • Guatr hastalığına iyi gelir.
  • Siyah dut kan yapar,
  • Böbreklerin yağını besler,
  • Boğaz şişkinliğine,
  • Çiçek ve kızamık hastalıklarına şifalı gelir.
  • Mideyi ve bağırsakları güçlendirir,
  • İdrar söktürücü etki yapar.
  • Siyah dut suyu ile yapılan gargara ağız içi iltihaplarına,
  • Diş eti iltihaplarına,
  • Diş eti şişmesine,
  • Bademcik iltihaplarına ve
  • Boğaz ağrılarına iyi gelir.
  • Ağız içi yaralarının (aft) iyileşmesi için ekşi dut çiğnenir.
  • Ekşi dut usaresi şeker hastalığına iyi gelmektedir.
  • Beyaz dut mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.
  • Beyaz dut yaprakları kaynatılıp içilirse idrar söktürür, vücutta biriken suyu boşaltır.
  • Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak solucanlarını düşürür.
  • Dut, aynı zamanda yorgunluk hissinin azalmasına yardımcı olur.
  • En önemlisi de yaşlanmayı geciktirerek cildin daha taze ve diri kalmasını sağlıyor."
 

İslam ve İhsan

BALIN FAYDALARI NELERDİR?

Balın Faydaları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.