Dostluk Fedakarlıktır

Yüzakı Dergisi, 162. sayısında "Dostluk Fedâkârlıktır" başlığını kapağına taşıyor.

Dergi sunuş yazısında okurlarına şöyle sesleniyor:

"Her şeyin gölgesiyle yetinir olduk. Aslına talip olmanın zorluğundan kaçarak, sahtesinin gölgesinde barınıyoruz. Fakat sonra; «Niye?» diye sorup duruyoruz:

Niye bu hâldeyiz? Niye evlâtlarımız bu hâlde? Niye hayallerimiz gerçekleşmiyor?

Aslında cevap gayet açık: Gereğini yapmak yerine, hayalini kurmakla yetindiğimiz için...

Esas hayat âhiret. Bu dünya, gölge varlık... O dünyanın eşiğinde, kıyâmet ve mahşer dehşetli bir geçit. Oradan sağ sâlim geçebilmenin tek şartı dostluk. Allah ile dostluğa erişebilenlere o gün ne korku var ne de hüzün!..

O hâlde dostluğun gölgesini değil kendisini elde etmeye bakmalı. Yoksa Necip Fazıl’ın îkaz ettiği gibi takılırız:

Gönlüm uçmak dilerken semâvî ülkelere; Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere...

Dostluk fedâkârlıktır.

Hazret-i İbrahim bu fedâkârlığın kadîm nümûnesi. Çünkü; İbrahim -aleyhisselâm- Malıyla, Canıyla, Evlâdıyla

Fedâkârlıkta Bulunarak Hak Dostu Oldu. Kıyâmete kadar onun milletindeniz. Onun dostluğundan bir hisse alabilmemiz için;

Maldan fedâkârlık gerek, gölgesinden değil... Dünya çapında mazlum kardeşlerimize imdâd olmalı fedâkârlığımız... Mahrumları sevindirerek sevinmek olmalı bayramımız... Candan fedâkârlık gerek, gölgesinden değil...

Tevhid dâvâsı için ateşe dalan Hazret-i İbrahim gibi...

“Bu zaferin kurbanı ben olayım yâ Rabbî!” diyen Murad Han gibi...

“Şehidlik sırası bizde!” sevinciyle surlara yürüyen Fatih’in müjdelenmiş askerleri gibi...

Tankların önüne atılan 15 Temmuz şehidleri gibi...

Evlâttan fedâkârlık gerek, gölgesinden değil...

Şöyle bir yaz kursuna göndermekten ibaret değil; evlâtları Halîlullah’tan, Murad Han’dan, Fatih ve askerlerinden gelen şuurla, yani İslâm karakter ve şahsiyetiyle yetiştirebilmek...

Gölge değil esas ölçülerle, Allah Rasûlü’nün ümmeti olabilmemiz...

Kurban Bayramı ve hac mevsimine tevâfuk eden Ağustos sayımızda, Hazret-i İbrahim’i bu tefekkürlerle dosyamıza taşımaya çalıştık.

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, dostluğun gerektirdiği fedâkârlığı, hayranlık ile formüle etti ve şöyle dedi:

“Ebedî kurtuluş; hayranlıklarımızı, her şeyden kurtarıp sadece Allâh’a yöneltmeye bağlı. Kendimizi Hakk’a kurban edecek seviyede bir hayranlık ve dostluğa bağlı. Hâsılı; kim neye hayransa, ancak ona dost. Kim kime dost ise ancak ona karşı fedâkâr ve kurban.”

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi, Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ve Hazret-i İbrahim -aleyhisselâm- başta olmak üzere bütün enbiyânın duâlarıyla, bir mü’minin duâ ufkunu kaleme aldı.

Mevlânâ Hazretleri’nden Sır ve Hikmetlerde; «Hâlis Niyet ve Sâlih Amel»in ehemmiyetine dair câlib-i dikkat kıssa ve nükteler yer aldı.

Muharrirlerimiz; Hazret-i İbrahim’in, İslâm ve Kur’ân ile âdeta yeniden ilân edilen mesajını enine boyuna işlediler.

  • Tevhîdi, cesareti, fedâkârlığı, vefâyı ve teslîmiyeti anlattılar.
  • Günümüz problemlerine Halîlullâh’ın hayatından çareler aradılar.
  • İbrâhimî dinlerin diyalogu safsatasını reddettiler.
  • Kurban etrafındaki yanlış anlamaları izâle ettiler.

Tecrübeli büyüklerden hâtıralar, güzel Türkçe sevdalılarına hatırlatmalar, tarihimizden sîmâlar ve nükteler, Anadolu kültürünün şifreleri her zamanki gibi mecmûamızda sizleri bekliyor.

Ve elbette şiir...

Sözün imbikten geçmiş bu zarif hâlini, tarihten süzülüp gelen en aziz takdim şekliyle sizlere arz etmeye devam ediyoruz..."

Ayrıntılı Bilgi: www.yuzaki.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.