Dokuz Asırdır Gizlenen Türk Kitâbesi

Mescid-i Aksa Camisi’nde bulunan ve 920 yılı aşkın süredir gizli tutulan Selçuklu kitabesi ortaya çıktı.

Tarih araştırmacısı Dr. Mehmet Tütüncü, Kudüs’teki Mescid-i Aksa Camisi’nde bulunan ve 920 yılı aşkın süredir gizli tutulan Selçuklu kitabesinin varlığını ortaya çıkardı.

‘‘SELÇUKLULAR’DAN KALAN TEK ESER’’

Mescid-i Aksa’nın batı duvarında yer alan ‘Mihrab-ı Zekeriya’ adlı bölmede gizlenen 4 satırlık Türk kitabesinin 2006-2007’deki restorasyon sırasında çekilen fotoğraflarına ulaşan Tütüncü, “Kutsal mekandaki Türk kitabesi 4 satırdan oluşuyor. Kitabe 920 yılı aşkın süredir üzeri kaplı halde gizli tutulmuş. Kudüs İslami Müzesi Müdürü Khader Salameh, 2006-2007 yılında tamirat yapılırken sökülen mermerlerin arkasında kitabenin farkına varıp fotoğrafların çekiyor. Bu fotoğraflara ulaşmayı başardık. Ancak Müze Müdürü Salameh, ortaya çıkan kitabeyi açıkta bırakmak yerine, kitabe yeniden karanlığa gömülüyor. Dışişleri ve Kültür Bakanlığı girişimlerde bulunarak Selçuklu dönemine ait tarihi esere sahip çıkmalı. Selçuklular’ın Kudüs’teki idaresinden elimizde kalan tek kültür mirası bu kitabe. Kitabede Sultan Melikşah ve kardeşi Suriye Meliki Tutuş’un ismi geçiyor” dedi.

‘‘MERMER YERLEŞTİRİLDİ’’

Tütüncü, eline geçen fotoğrafların kitabenin tek delili olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“2006-2007 yılında Zekeriya Mihrabı’nın tamiratı yapılıyor. Kudüs İslami Müzesi Müdürü Khader Salameh, 2007’deki incelemelerde restorasyonda sökülen mermerlerin arkasındaki duvarda bazı kazılmış yazılar bulunduğunu fark ederek fotoğraf çekiyor. Fotoğraf çekiminden sonra her nedense kitabenin önündeki mermerler tekrar yerine yerleştirilerek, Türk kitabesi gizleniyor. Asıl vahim olanı, Salameh, 920 yıllık geçmişe sahip olduğu tahmin edilen kitabenin açıkta bırakılarak sergilenmesi teklifini kabul etmemesi.”

Kaynak: Milliyet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.