Cami ve Mescitlerin Önemi

Cami ve mescit ne demektir? Cami ve mescit arasındaki fark nedir? Cami yaptırmanın fazileti nedir? En faziletli mescitler hangileridir? İslam dininde cami ve mescitlerin yeri ve önemi.

Mescit, sözlükte, “secde edilen yer” demektir. Çoğulu “mesâcid”dir. Terim olarak Mescit, “içinde Allah’a ibadet edilen kutsal mekân”dır. Mescitlerin büyüğüne cami denir.

CAMİ VE MESCİTLERİN ÖNEMİ

İslam’da cami ve mescidin önemli bir yeri vardır. Allah’ın evi kabul edilen camiler, İslam’ın alameti sayılmıştır. Bir yerde bulunan cami, o yer halkının Müslüman olduğunu gösterir.

Peygamberimiz (s.a.v.), yeryüzünde Allah’a en sevimli yerlerin camiler olduğunu bildirmiştir. (Müslim, “Salât”, 53.)

Bunun içindir ki O, Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde daha Medine’ye ulaşmadan Medine yakınında Kuba Mescidini, Medine’ye geldiklerinde de Mescid-i Nebi’yi inşa etmiştir.

Peygamberimizin (s.a.v.) bu hareketini örnek alan Müslümanlar, özellikle Müslüman Türkler, gittikleri her yerde cami yapmışlar, kendi evlerinden daha çok ibadet edecekleri camilere önem vermişlerdir.

Cami yapmak, imanın ve dindarlığın göstergesidir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Allah’ın mescidlerini, yalnız Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve sadece Allah’tan korkan kimseler onarırlar. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (9/Tevbe, 18.)

Cami Yaptırmanın Fazileti

Peygamberimiz (s.a.v.), cami yaptırmanın fazileti hakkında şu müjdeyi veriyor:

“Kim Allah rızası için mescit yaparsa, Allah, benzerini onun için cennet’te inşa eder.” (Buhârî, “Salât”, 65, Müslim, “Zühd”, 3, İbn Mâce, “Mesâcid”, 1.) Müslim’in diğer bir rivayeti, “Allah cennette ona bir köşk yapar.” şeklindedir.

Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruyor:

“Bir mümine öldükten sonra amelinden ve yaptığı iyiliklerinden ulaşacak şeylerden biri de, yaydığı ilim, geride bıraktığı iyi evlat, miras olarak bıraktığı mushaf-ı şerif, yaptırdığı mescit, yolcular(ın barınması) için inşa ettiği ev, akıttığı su, sağlığı yerinde iken malından çıkar(ıp ver)diği sadakadır. Bunlardan hangisini yapmış ise öldükten sonra onun sevabı kendisine ulaşır.” (İbn Mâce, “Mukaddime, 20.)

Hadis-i şeriflerde, mescit ve diğer hayırları yapanlara ahirette büyük mükâfatlar verileceği müjdelenmiştir.

En Faziletli Mescitler

Mescitlerin en faziletlileri üçtür. Bunlar: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa’dır.

Mescid-i Haram: Kâbe’yi çevreleyen mesciddir. Buna “Mescid-i Haram” dendiği gibi “Harem-i Şerif” de denir.

Haram, saygıdeğer ve kutsal demektir. O’na karşı saygısızlık caiz değildir. Kâbe ile onu çevreleyen Mescitten başka Mekke-i Mükerreme’ye de “Belde-i Haram” adı verilmiştir. Harem dâhilinde kan dökmek, ağaç kesmek, av avlamak haram kılınmıştır.

Mescid-i Nebi: Peygamberimizin (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde inşa etmiş oldukları Mescittir. Peygamberimizin (s.a.v.) kabri de bu mescidin içerisindedir.

Mescid-i Aksa: Kudüs’teki “Beytü’l-Makdis” tir. Aksa çok ırak demektir. Mescid-i Haram’dan çok uzakta bulunduğu için bu adı almıştır. Bu mescid, Süleyman aleyhi’s-selam tarafından inşa edilmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) bu üç mescidin fazileti ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

“Namaz ve ibadet için hiç bir mescide yolculuk edilmez (yolculuk edilmesi doğru olmaz.) Yalnız şu üç mescid hariç, bunlara yolculuk edilir. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa.” (Buhârî, “Fazlu’s-salât fî mescid-i Mekke ve’l-Medîne”, 1, Müslim, “Hacc”, 74.)

Bu mescitlerin diğer mescitlerden üstünlükleri, bunların, Peygamberler tarafından yapılmış olmalarından dolayıdır. Bununla beraber Mescid-i Haram, aynı zamanda Müslümanların kıblesidir. Mescid-i Aksa da geçmiş ümmetlerin kıblesi idi.

Bunların en faziletlisi, Mescid-i Haram, sonra da Mescid-i Nebi’dir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

“Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hariç, başka mescidlerde kılınan bin namazdan daha sevabdır.” (Buhârî, “Fazlu’s-salât fî mescid-i Mekke ve’l-Medîne”, 1, Müslim, “Hacc”, 94.)

“Mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hariç, başka mescidlerde kılınan bin namazdan hayırlıdır. Mescid-i Haram’da kılınan bir namaz da diğer mescidlerde kılınan yüz bin namazdan daha faziletlidir.” (İbn Mâce, “Salât”, 195, Ahmed ibn Hanbel, II, 16-68.)

Fazilet itibariyle Kuba Mescidi, bu üç mescitten sonra gelir. Bundan sonra, en eski, daha sonra da en büyük olan mescitlerdir.

Bir kimsenin oturduğu mahallenin mescidinde namaz kılması, diğer mescidlerde namaz kılmasından daha çok sevabdır. Ancak kendi mahallesinin dışındaki bir mescitte görevli imam daha bilgili ve takva sahibi olursa o takdirde o camiye gidip namaz kılması daha sevab olur.

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.