Bütün İlimlerin Zirvesi

Bütün ilimlerin nihâî gâyesi ve zirvesi, mârifetullah’tır, “Allâh’ı kalben tanıyabilmek”tir. Bu cihan dershânesinde yapılacak esas tahsil de “Hakk’a kulluğun tahsili”dir.

Ayet-i kerîmede;

“Kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar Allah’tan (lâyıkıyla) korkarlar.” (Fâtır, 28) buyruluyor.

Demek ki Allah katında değerli olan ilim; kulu Rabbine karşı yüksek bir takvâ, haşyet, tâzim, hürmet ve edep hislerine götüren ilimdir. Yani bütün ilimlerin nihâî gâyesi ve zirvesi, mârifetullah’tır, “Allâh’ı kalben tanıyabilmek”tir. Bu cihan dershânesinde yapılacak esas tahsil de “Hakk’a kulluğun tahsili”dir.

Sâmi Efendi Hazretleri de sohbetlerinde bu hususu sık sık hatırlatırlardı. Bir gün ziyaretine gelenlerden biri, hem Hazret’in duâsını almak hem de yeğenlerini tanıştırmak istemişti. Huzûruna girip el öperken;

“–Efendim! Bu delikanlılar Amerika’da okuyup mühendis oldular. Duâlarınızı istirhâm ederiz!” diye takdim etti. Sâmi Efendi Hazretleri ise mânidar bir tebessümle onlara;

“–Fakir de Dâru’l-Fünûn mezunuyum. Fakat asıl tahsil, mârifetullâh’ın tahsilidir!” buyurdu. [1]

KURTULUŞA GÖTÜREN İLİM

Dünyevî tahsillerde herhangi bir branşa yönelen, uzun yıllar boyunca, o sahaya ait mâlumâtı okuyor. Fakat dünya, ondan ibaret değil. O sadece bir kırıntı. Bu kırıntı bilgiler; gâfillerde, fâsıklarda, zâlimlerde de var. Hattâ o zâlimler -iki uçlu bir bıçak gibi- hayra da şerre de kullanılabilen bu bilgileriyle daha büyük zulümler işleyerek ebedî hayatlarını mahvedebiliyorlar.

Demek ki o cüz’î ilimler, tek başına bir kıymet ifade etmiyor. Sırf zihne depolanan ve nefsâniyete âmâde kılınan bilgiler; kişiye son nefeste, kabirde, kıyâmette, hesapta, mîzanda, sıratta fayda vermediği gibi, bir de ebedî hüsran sebebi olabiliyor.

İMAN VE TAKVA İLE OKU Kİ KALBİNDE MARİFETULLAH AÇILSIN

Yunus Emre Hazretleri’nin buyurduğu gibi;

İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir,

Sen kendini bilmezsin,

Bu nice okumaktır?

Okumaktan mânâ ne?

Kişi Hakk’ı bilmektir,

Çün okudun bilmezsin,

Ha bir kuru emektir!..

Velhâsıl ilim, mârifetullâha bir basamak teşkil ettiği takdirde kulun ebedî kurtuluşu için bir fayda temin eder. Bunun için kul, her ilmi; Allâh’ın adıyla, hikmet nazarıyla, îman ve takvâ derinliğiyle okumalı ki, kalbinde mârifetullâh’a pencereler açılsın.

[1] Mustafa Eriş, Mahmud Sami Efendi'den Hatıralar, Erkam Yayınları

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 391

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.