Avrupa'dan Batı'dan Gelen Her Şeyi Alma Anlayışı Ailemizi Tehdit Ediyor

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşleyen, "Avrupa'dan, Batı'dan gelen her şeyi sorgusuz ve sualsiz alma anlayışı maalesef ailemizi tehdit eden en önemli unsurlardan bir tanesi." dedi.

Tarih boyunca önemli bir görev icra eden, her dönem insan ve toplum için vazgeçilmez öneme sahip olan aile kurumu ile ilgili çalışmalara katkıda bulunmak ve mevcut problemlere yönelik çözüm önerileri ortaya koymak amacıyla düzenlenen ‘Uluslarası Gelecekte Aile Sempozyumu’ Rize’de başladı.

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi işbirliği ile Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen, "Gelecekte Aile Sempozyumu"nun açılış bölümünde konuşan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen,  toplumda bir aile probleminin varlığının aşikar olduğunu söyleyerek "Avrupa'dan, Batı'dan gelen her şeyi sorgusuz ve sualsiz alma anlayışı maalesef ailemizi tehdit eden en önemli unsurlardan bir tanesidir." dedi

"Tedbirler almak gerekiyor."

İşliyen, aileyi tehdit eden birçok unsur olduğunun altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu: "Evlenme yaşı yükseliyor, evlenme oranları ise düşüyor. Boşanma oranları da yükseliyor. Elbette karamsar bir tablo çizmemek gerekiyor. Sağlıklı çözüm üretebilmek için sorunu ve problemi sağlıklı teşhis etmek gerekiyor. Batıdan gelen bir dalga var. Fransa'da evlilik dışı doğan çocuk oranı yüzde 60, Danimarka, Estonya ve Bulgaristan'da yüzde 59. Böyle bir vaka var. Avrupa'dan, Batı'dan gelen her şeyi sorgusuz ve sualsiz alma anlayışı maalesef ailemizi tehdit eden en önemli unsurlardan bir tanesidir. Dizilerle, magazin ve evlilik programları adı altında evlilik dışı birliktelikler artık neredeyse sıradan hale geldi. Koruyucu tedbirler almak gerekiyor."

Rize Vali Vekili Murat Öztürk ise toplumun yapı taşı olan aile anlayışının, kadim kültürden alınan güç ve bugünün dünyasındaki gelişmeler de göz önüne alınarak gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini vurguladı.

"Değişimi önce kendimizden başlatmalıyız."

"Değişimi önce kendimizden başlatmalıyız." ifadesini kullanan Öztürk, "Kendi yaşantımızdan başlatmazsak aile bireylerinden, çocuklarımızdan örnek davranışlar göstermesini de bekleyemeyiz. Biz aileyi toplumun nüvesi, kilit taşı ve mayası olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız." dedi.

Programa, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İbrahim Hilmi Karslı, Din Hizmetleri genel Müdürü Dr. Şaban Kondi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Nebi Gümüş ve Prof. Dr. Göktuğ Dalgılıç, Rize İl Müftü Vekili Abdülkerim Karabıyık, Müftü Yusuf Karali Dini Yüksek İhtisas Merkezi Müdürü Dr. Seyit Badır, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ali Kumaş, öğrenciler ve davetliler katıldı.

17 Kasım Cuma günü başlayan ‘Uluslarası Gelecekte Aile Sempozyumu’; “Çağdaş Düşünce ve İnanç Akımları Bağlamında Gelecekte Aile”, “Toplumsal Değişmeler ve Teknolojik Gelişmeler Açısından Aile”, “Kurumlar, Kuruluşlar ve Ailenin Geleceği”, “Yayın ve Medya”, “Cinsiyetsizleştirme”, “20 Yılında Aile ve Dini Rehberlik Hizmetleri” ve “Aileyi Tehdit Eden Diğer Bazı Faktörler” konuları ele alınarak 19 Kasım'da “Değerlendirme ve Kapanış” oturumuyla sona erecek.

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

AİLE HAYATININ ÖNEMİ

Aile Hayatının Önemi

İSLAM’DA AİLE HAYATI

İslam’da Aile Hayatı

AİLE HAYATINDA HUZURUN REÇETESİ

Aile Hayatında Huzurun Reçetesi

PEYGAMBER EFENDİMİZİN AİLE HAYATI

Peygamber Efendimizin Aile Hayatı

HUZURLU BİR AİLE HAYATI İÇİN NELER GEREKLİDİR?

Huzurlu Bir Aile Hayatı İçin Neler Gereklidir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.