Ashabı Kiram Nedir?

Ashabı Kiram kimdir? Ashabı Kiram nedir? Ashabı Kiram'ın faziletleri nelerdir? Ashabı Kiram'ı öven hadisler nelerdir? Ashab-ı Kiram hakkından kısaca bilgiler...

Sahabe, sözlük anlamında Peygamber Efendimizi (s.a.v) görmüş ve onun sohbetinde bulunmuş Müslümanlar, ashap anlamına gelmektedir. Arapça lügatte “dost, arkadaş” anlamlarında kullanılan “sâhib” kelimesinin çoğulu “ashâb” tır. Ashabı Kiram, Peygamber Efendimiz'e iman etmiş, onun yolunda hizmet ve mücadele eden, İslam ümmeti içinde birer ilham kaynağı ve örneklik olan, Efendimizin (s.a.v) dostları, arkadaşları demektir.

Sahâbe ile birlikte ashâb da sıkça kullanılmaktadır. Bunun tekili sahâbîdir. Sâhip ve ashap kelimeleri Kur’ân-ı Kerîm’de birçok âyette geçmekte, Hz. Peygamber’in hicretinden söz edilirken onun yol ve can arkadaşı Hz. Ebû Bekir’e (r.a) (li-sâhibihî), “Üzülme, Allah bizimle beraberdir” dediği belirtilmektedir (et-Tevbe 9/40).

"İllâ tensurûhu fekad nasarahu(A)llâhu iż aḣracehu-lleżîne keferû śâniye-śneyni iż humâ fî-lġâri iż yekûlu lisâhibihi lâ tahzen inna(A)llâhe me’anâ(s)..." (et-Tevbe 9/40).

Eğer o Peygamber’e yardım etmezseniz, iyi bilin ki, Allah ona vaktiyle yardım ettiği gibi yine edecektir: Hani kâfirler onu Mekke’den çıkardıklarında, ikinin ikincisi olarak mağarada iken arkadaşına: “Üzülme, Allah bizimle beraberdir!” diyordu.

HADİS ALİMLERİNİN SAHABE TARİFİ

Hadis âlimlerinin sahâbe tarifi daha kapsamlıdır. İbn Hacer el-Askalânî sahâbîyi “Hz. Peygamber’e mümin olarak erişen ve müslüman olarak ölen kimse” şeklinde tarif etmiştir (el-İṣâbe, I, 6). Daha sonra cumhurun görüşü olarak benimsenen bu tarif ışığında muhaddislerin sahâbe anlayışı şöylece özetlenebilir:

1- Sahâbî olmak için Resûl-i Ekrem’i uyanık iken bir an bile görmek yeterlidir. Kendisiyle uzun zaman beraber olmak, yolculuk etmek veya gazâya gitmek ya da kendisinden hadis rivayet etmek şart değildir.

2- Abdullah b. Ümmü Mektûm gibi âmâ olduğu için Hz. Peygamber’i göremeyen, ancak ona mülâki olup sohbet edenlerle Mekke’nin fethi ve Vedâ haccında olduğu gibi kendisiyle doğrudan ilişki kurarak sohbet etme imkânı bulamayan, fakat Resûlullah’ın kendilerini gördüğü kimseler de sahâbîdir. Resûlullah ile görüşüp sohbet eden bir sahâbînin müslüman olarak ölmesi de şarttır.

3- Müslüman olmadan önce Hz. Peygamber’i görmekle beraber onun vefatından sonra İslâmiyet’i kabul eden kimselerle Resûlullah’ın huzurunda müslüman olduktan sonra irtidad eden ve bu hal üzere ölen kimseler sahâbî kabul edilmez.

4- Hanîf dinine mensup olup Resûl-i Ekrem’i peygamberliğinden önce gören ve o dönemde vefat eden Zeyd b. Amr b. Nüfeyl gibi Câhiliye devri muvahhidleri -farklı görüşler bulunmakla birlikte- sahâbî sayılmaz.

5- Câhiliye ve İslâm dönemini yaşayıp Hz. Peygamber hayatta iken müslüman olan, ancak onu görmeyen Selmân b. Rebîa el-Bâhilî, Ebû Osman en-Nehdî ve Ebû Recâ el-Utâridî gibi muhadramlar sahâbî değil tâbiîdir.

6- Sahâbî sayılmak için bulûğ çağına erişmek şart olmayıp temyiz kudretine sahip olmak yeterlidir. Kendilerini Resûlullah’ın gördüğü, yüzlerini okşadığı, ağızlarına bir şey verip yedirdiği ve kendilerine hayır dua ettiği küçük çocuklar temyiz çağına erdikten sonra onu yeniden görmemişlerse Yahyâ b. Maîn, Ebû Zür‘a er-Râzî, Ebû Hâtim er-Râzî ve Ebû Dâvûd gibi muhaddislere göre sahâbî sayılmazlar. Hz. Peygamber’i rüyada görmekle de sahâbî olunmaz.

ASHABI KİRAM'IN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

Fezâilü’s-Sahâbe, hadis ilimlerinden “ma‘rifetü’s-sahâbe”nin bir dalı olup genellikle ashap aleyhtarlarına karşı onların üstünlüklerini ortaya koyarak faziletlerini savunan ilmi ve bu alanda yazılan eserleri ifade etmektedir. Kaynaklarda yaygın olarak fezâilü’s-sahâbe şeklinde geçen bu tamlamanın “fezâilü’l-ashâb, menâkıbü’s-sahâbe, fezâilü ashâbi’n-nebî, ma‘rifetü’s-sahâbe” tarzında kullanıldığı da görülmektedir.

Ma‘rifetü’s-Sahâbe, sözlükte “bilgi” anlamındaki ma‘rife ile sahâbe kelimesinden meydana gelen terkip “sahâbîlerin hayatına dair nakledilen rivayetler, bilgiler ve sözler” mânasına gelmektedir. Ma‘rife kelimesi ilk dönemlerden itibaren hakkında bilgi edinilmek istenen kişi, yer ve konularla birlikte “ma‘rifetü’l-büldân, ma‘rifetü’l-kurrâ, ma‘rifetü’r-ricâl, ma‘rifetü ulûmi’l-hadîs” şeklinde kullanılmış, ma‘rifetü’s-sahâbe tabiriyle de ashaba dair bilgiler kastedilmiştir.

Aşere-i Mübeşşere, Peygamber Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- tarafından cennete girecekleri daha hayatta iken kendilerine müjdelenen on sahâbîden ibârettir. Aşere-i Mübeşşere hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Kur'an-ı Kerîm’in “insanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet” diye tanıttığı sahabîler (Âl-i İmrân, 3/110) ümmet içinde en değerli ve faziletli nesil kabul edilmektedir.

Cenâb-ı Hak ashâbı Kur’an’da;

  • Övmüş ve mûtedil bir ümmet olduklarını (Bakara, 2/143),
  • Allah ve resulüne iman edip tam teslimiyet gösterdiklerini ve büyük ecir kazandıklarını (Âl-i İmrân, 3/172, 173),
  • Allah’ın kendilerinden, kendilerinin de Allah’tan razı olduğunu ve ebedî kalacakları cennetin onlar için hazırlandığını (Tevbe, 9/100) bildirmiş;
  • Allah’a ve Resulüne yardım eden sâdık müminler olduklarını (Haşr, 59/8),
  • İhtiyaç içinde bulunmalarına rağmen başkalarını kendilerine tercih ettiklerini ve kurtuluşu hak ettiklerini (Haşr, 59/9),
  • Gerçek müminler olarak bağışlanacaklarını ve âhirette cömertçe rızıklandırılacaklarını (Enfâl, 8/74) haber vermiştir.

Hz. Peygamber Efendimiz (asm) de fedakârlıklarını birlikte yaşayarak gördüğü ashaptan bahsederken onları;

  • İnsanlık tarihinin en hayırlı nesli, (Buhârî, Fezailü ashabi’n-nebî, 1),
  • Ümmetin en hayırlıları, (Müsned, V, 350),
  • Cehennem ateşinin yakmayacağı kimseler, (Tirmizî, Menâķıb, 57),
  • Cennetlikler, (Müttakī el-Hindî, XI, 539) diye tanıtmış, ayrıca;
  • Ümmetin onlara ikramda bulunmasını, (Tayâlisî, s. 7),
  • İyilik etmesini (Müsned, I, 26)
  • Ve kendilerini çekiştirmemesini (Buhârî, Fezailü ashabi’n-nebî, 4) istemiştir.

Sahâbîlerin toplam sayısı tam olarak bilinemese de, Efendimiz aleyhisselâmın veda haccında 114 bin civarında Müslümanın bulunduğunu bildiren rivayetler vardır.

SAHABENİN PAYGAMBER SEVGİSİ NASILDI?

Enes -radıyallâhu anh- şöyle der:

“Ashâb-ı kirâm için, Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den daha sevimli başka bir kimse yoktu.” (Ahmed, III, 132, 250-251)

Câbir -radıyallâhu anh- da ashâbın Peygamber Efendimizʼe olan muhabbet ve hürmetinin seviyesini şöyle ifâde eder:

“Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onlara gözlerinden daha kıymetli ve sevimli idi. Efendimiz’e rahatsızlık veririz korkusuyla yanına iyice yaklaşamazlardı.” (Dârimî, I, 28-29; Ahmed, III, 397-398)

Bir seferden döndüklerinde önce Efendimiz’in yanına uğrar, Oʼnun mübârek yüzüne doya doya bakar, kendisine selâm ve hürmetlerini arz eder, daha sonra evlerine giderlerdi. (Tirmizî, Menâkıb, 19/3712; Ahmed, IV, 437-438)

Ashâb-ı kirâm, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den uzak kalmaya hiç dayanamazlardı. Birisi Efendimiz’i bir gün göremediğinde, dışarı çıkıp Oʼnu görünceye kadar arardı. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onlara herhangi bir istekleri olup olmadığını sorduğunda; onlar, kıyâmet günü Efendimiz’in yakınında olmaktan başka bir şey talep etmezlerdi.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yaşadığı evden daha yüksek bir yere çıkmak istemezlerdi.

SAHABELERLE İLGİLİ BENZE HABERLER

 

İslam ve İhsan

SAHABELERİN HAYATI

Sahabelerin Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • BİZE BU BİLGİLERİNİZİ PAYLAŞTIĞINIZ İÇİN SİZLERE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.