Arşı Titreten Sessizlik

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan Cuma hutbesi yayımlandı. Bu haftaki hutbenin konusu, "Zulüm ebedi değildir" olarak belirlendi. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Cuma hutbesini Sultanahmet Camii'nde verdi. Görmez, hutbesinde mazlumlara dikkat çekerek, "Mültecilere sığınak, muhacire ensar olan aziz milletimiz, dünyadaki çığlıklara, zulümlere en azından sessiz kalmayarak yardım elini uzatmaya devam edecek inşallah" dedi.

Diyanet İşleri Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Cuma hutbesinin bu haftaki konusu "Zulüm ebedi değildir" olarak belirlendi. Hutbede İslam coğrafyasının çektiği sıkıntılardan bahsedilerek, "Bu vahşet ne kadar vahim ise, insanlığın bu zulme, bu katliama ses çıkarmaması daha da vahimdir" ifadelerine yer verildi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Cuma hutbesini Sultanahmet Camii'nde verdi.

Prof. Dr. Mehmet Görmez şunları söyledi.

"Asıl acı olan, bu katliamlara insanlığın sessiz kalmasıdır. O masum çocukların katledilmesine sessiz kalanları azap bulacaktır. Kıyamet gününde de zulmetlerle karanlıklarla karşı karşıya kalır.

Mazlumun bedduasından sakının. Mazlumla Allah arasında hicap yoktur, perde yoktur. Asıl acı olan işlenen bütün bu cinayetlerin bütün insanlığın gözünün önünde yapılıyor olmasıdır.

Asıl büyük felaket bütün olup bitenlerin BM'de tiyatro sahnesinde kalkıp inen parmakların arasında yaşanıyor olmasıdır. Masum kadınlar, masun çocuklar ölmeye devam ediyor. Asıl bir mümin olarak bütün bunlardan ağır gelen Müslümanların duyarsızlaştırmasıdır.

İnsanlar ilaç bulamazken, bir damla su bulamazken, bebekler vahşi bir şekilde katledilirken israf akmaya devam mı edecek? Zalimler zaferler devreşirken, mazlumlar tel örgüler önünde bekleşirken ey insanlık, ey Müslümanlar biz hep susacak mıyız? Dünya Müslümanları karşısında sadece yutkunup duracak mıyız? Ağlamakla, buğz etmekle mi yetineceğiz? Hayır. Hakkı ve hakikati söylemeye mütemadiyen devam edeceğiz. Mültecilere sığınak, muhacire ensar olan aziz milletimiz, dünyadaki çığlıklara, zulümlere en azından sessiz kalmayarak yardım elini uzatmaya devam edecek inşallah. "

7 NİSAN TARİHLİ CUMA HUTBESİ

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Yüce Rabbimiz, okuduğum âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: “İçinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.” (Enfâl, 8/25. 2)

Peygamber Efendimiz (s.a.s) de okuduğum hadis-i şerifte hepimize şu uyarıyı yapıyor: “İnsanlar bir zalimi görürler de onun zulmüne engel olmazlarsa Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.”(Tirmizî, Tefsiru’l -Kur’an, 5.)

Kardeşlerim!

İslam coğrafyası uzun zamandan beri adeta kara bulutlarla kuşatılmış durumda. Bir taraftan Afrika’da hüküm süren kıtlık ve kuraklık neticesinde on binlerce çocuk açlıktan ölürken, maalesef on binlerce insan ölüme doğru gidiyor. Diğer taraftan yanı başımızda yıllardır devam eden savaşta yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Bombaların, kimyasal silahların altında kadınlar, çocuklar, masumlar can vermeye devam ediyor.

Aziz Kardeşlerim!

Daha birkaç gün evvel Suriye’nin İdlib kentinde insaf ve vicdanı körelmemiş herkesin yüreğini derinden dağlayan bir katliama tanık olduk. Kimyasal silahların hedefi olan çocukların yürek yakan feryatlarına hüzünle şahit olduk. Ancak bu vahşet ne kadar vahim ise, insanlığın bu zulme, bu katliama ses çıkarmaması daha da vahimdir. Bu vahşeti durdurmak için hiçbir çaba harcamaması bundan daha ağır bir vebaldir. Şu bir gerçek ki, mazlumların hayatını kaybetmesinden daha acı olanı insanlığın vicdanını kaybetmesidir. Çekilen sıkıntılara, yaşanan acılara, işlenen zulümlere karşı her geçen gün duyarsızlaşmasıdır.

Kardeşlerim!

İslam’a inanmış müminler olarak bu dehşet karşısında insanlığımızdan utanıyoruz. Rahmet Peygamberi (s.a.s)’in, “Zalimin zulmünü önlemedikçe size de kurtuluş yoktur.”3 ikazı karşısında sarsılıyoruz. Mazlumlara karşı insanlık görevimizi, kardeşlik sorumluluğumuzu hakkıyla yerine getirememiş olmanın hicabını derinden yaşıyoruz. Ancak her hâlükârda biliyoruz ki; bize düşen, imanımızı, umudumuzu ve cesaretimizi yitirmeden tek yürek olarak mazlumun yanında yer almaktır, zalime karşı durmaktır.

Kardeşlerim!

Unutmayalım ki, kötülüğün sıradanlaştığı, şiddete aldırış edilmez olduğu vakit zulüm sadece mazlumu vurmakla kalmaz, bütün insanlığı kuşatır. Küresel zulüm günahından her insan nasibini alır. Bu yüzden haksızlığa şahit olan herkes, buna karşı durmalıdır. Üzülüp yanmakla, acınıp kederlenmekle yetinmeyip zulmü ortadan kaldırmak için

çalışmalıdır.

Kardeşlerim!

Bizler inanıyoruz ki; bu katliamlar, bu kuralsız ve karanlık savaş bir gün elbet sona erecektir. Bizler biliyoruz ki masumların kanları üzerine kurulu hiçbir hükümranlık ayakta duramaz, duramayacaktır. Gözyaşı ve kanın eksik olmadığı bu coğrafyada Allah’ın izniyle bir gün adalet ve hakkaniyet yeniden hayat bulacaktır. Zalimler bu dünyada da ahirette de hak ettikleri cezayı göreceklerdir. Zira Resûl i Ekrem (s.a.s) Efendimizin ifadesiyle; mazlumun bedduasıyla Allah Teâla arasında hiçbir perd eyoktur.4

Kardeşlerim!

Geliniz şu kutlu zaman diliminde, bu mübarek mabedde el açıp Yüce Rabbimize canı gönülden yakaralım: Allah’ım! Masum insanları, anaları, yavruları ezip geçen bu hayasızca akının bir an önce son bulmasını lütfeyle! İnsanlığa basiret ver, feraset ver, vicdan ve merhamet ver! Bizi kardeşliğimizi unutmaktan muhafaza eyle! Bizi zulme ve haksızlığa karşı suskun kalanlardan eyleme!

Allah’ım, Suriye’de ve dünyanın muhtelif bölgelerindeki katliamlarda hayatını yitiren kardeşlerimize rahmet eyle! Yaralanan kardeşlerimize acil şifalar ihsan eyle! Müslüman kardeşlerimize içinde bulundukları zor durumdan bir

an evvel kurtulmaları için yardımını lütfeyle! İnsanlığın vicdan yükünü omuzlayan aziz milletimizden yardımını, inayetini esirgeme!

3- İbn Mâce, Fiten, 20.

4- Buhârî, Zekât, 63.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

CUMA HUTBESİ (İŞARET DİLİ İLE BİRLİKTE) - VİDEO

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.