Allah’ın İstediği Temizlik

Müʼmin, abdest alırken ağzını yıkayıp onu Kurʼân-ı Kerîm tilâvetine ve Cenâb-ı Hakkʼın zikrine lâyık bir zâhirî temizliğe kavuşturduğu gibi; yalan, gıybet, iftirâ ve benzeri günahların kirini-pasını; tevbe, istiğfar ve gözyaşı ile yıkayıp kalbini mânevî bir temizliğe tâbî tutmalıdır.

Câfer-i Sâdık Hazretleri, Kur’ân-ı Kerîm okumadan önce yapılan “istiâze”nin, yani “İlâhî rahmetten kovulmuş olan şeytandan Allâh’a sığınırım.” duâsının hakîkatini şöyle îzah buyurmuştur:

“(Gerçek) istiâze, Kur’ân kıraatine tâzîm olmak üzere, ağzı yalan, gıybet ve iftirâdan temizlemektir.”[1]

Müʼmin, abdest alırken ağzını yıkayıp onu Kurʼân-ı Kerîm tilâvetine ve Cenâb-ı Hakkʼın zikrine lâyık bir zâhirî temizliğe kavuşturduğu gibi; yalan, gıybet, iftirâ ve benzeri günahların kirini-pasını; tevbe, istiğfar ve gözyaşı ile yıkayıp kalbini mânevî bir temizliğe tâbî tutmalıdır. Zira Kurʼân-ı Kerîm, asıl kalp ile okunur. Kalbî temizlikle okunmayan Kurʼânʼdan, gerçek mânâda bir feyz ve rûhâniyet alınamaz.

ASLOLAN MADDİ VE MANEVİ TEMİZLİK

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- Vâlidemizʼin şu îkâzı ne kadar ibretlidir:

“Ne tuhaftır ki insan, Müslüman kardeşi için sarf ettiği çirkin sözden dolayı değil de, yediği helâl lokmadan dolayı ağzını yıkar!”[2]

Hakîkaten kalp, çirkin huylarla kirlenmiş olduktan sonra, bedeni ve dış görünüşü temizleyip süslemenin hiçbir mânâsı kalmaz. Nitekim eski bir İstanbul hamamının kitâbesinde şu mânidâr beyit yer alırmış:

Tıynetin nâ-pâk ise, hayr umma sen germâbeden,

Önce tathîr-i kalb et, sonra tathîr-i beden!..

Yani; “Kötü huylu ve bozuk karakterli bir kimse isen, hamamdan bir hayır umma! Tam bir temizlik istiyorsan, evvelâ kalbini, sonra da bedenini yıka!..”

İBRAHİM ETHEM HAZRETLERİNİN AĞZINI YIKADIĞI SARHOŞ

Büyük velîlerden İbrahim Ethem Hazretleri, bir gün, sızmış hâldeki bir ayyaşın pis kokulu ve bulaşık ağzını yıkamıştı. Bunu niçin yaptığını soranlara da:

“–Eğer yüce Allâh’ı zikretmek için yaratılan dili ve ağzı bulaşık olarak bıraksaydım, hürmetsizlik olurdu...” demişti.

Sarhoş ayıldığında ona:

“–Horasan zâhidi İbrahim Ethem senin ağzını yıkadı...” dediler. Bu durumdan mahcub olan ayyaşın gönlü de uyandı ve:

“−Öyleyse ben artık tevbe ettim...” dedi.

Bu tevbeye vesîle olan İbrahim bin Ethem Hazretlerine rüyasında Hak katından şöyle nidâ edildi:

“–Sen Biz’im için onun ağzını yıkadın; Biz de senin için onun kalbini yıkadık!..”

Dipnotlar:

[1] Bursevî, Rûhu’l-Beyân, X, 515, [en-Nahl, 100].

[2] Ahmed bin Hanbel, ez-Zühd, I, 59.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Cafer-i Sadık (rahmetullâhi aleyh), Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

İSLAM’DA TEMİZLİK

İslam’da Temizlik

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.