Ali Vefa Hazretlerinin Okuduğu Salavat

Ali Vefâ Hazretleri'nin okuduğu rivayet edilen salavatın Arapçası ve anlamı...

Ali Vefâ Hazretleri'nin okuduğu salavat...

  • Arapçası:

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى النُّورِ الْأَوَّلِ وَالسِّرِّ الْأَنْوَهِ الْأَكْمَلِ عَيْنِ الرَّحْمَةِ الرَّبَّانِيَّةِ وَبَهْجَةِ الْإِخْتِرَاعَاتِ الْأَكْوَانِيَّةِ صَاحِبِ الْمِلَّةِ الْإِسْلاَمِيَّةِ وَالْحَقَائِقِ الْإِيمَانِيَّةِ نُورِ كُلِّ شَيْءٍ وَهُدَاهُ وَسِرِّ كُلِّ سِرٍّ وَسَنَاهُ مَنْ فُتِحَتْ بِهِ خَزَائِنُ الْحِكْمَةِ وَالرَّحَمُوتِ وَمُنِحَتْ بِظُهُورِهِ أَنْوَارُ الْمُلْكِ وَالْمَلَكُوتِ قُطْبُ دَائِرَةِ الْكَمَالِ وَيَاقُوتَةِ تَاجِ مَحَاسِنِ الْخِلاَلِ إِنْسَانِ عَيْنِ الْمَظَاهِرِ الْإِلَهِيَّةِ وَلَطِيفَةِ تَرَوُّحَاتتِ الْحَضْرَةِ الْقُدْسِيَّةِ وَمَدَادِ الْأَمْدَادِ وُجُودِ الْجُودِ وَوَاحِدِ الْآحَادِ وَسِرِّ الْوُجُودِ وَاسِطَةِ عِقْدِ السُّلُوكِ وَشَرَفِ الْأَمْلاَكِ وَالْمُلُوكِ بَدْرِ الْمَعَارِفِ ف فِي سَمَاءِ الدَّقَائِقِ وَشَمْسِ الْعَوَارِفِ فِي عَرُوسِ الْحَقَائِقِ بَابِكَ الْأَعْظَمِ وَصِرَاطِكَ الْمُسْتَقِيمِ الْأَقْوَمِ بَرْقِكَ اللاَّمِعِ وِنُورِكَ الْسَّاططِعِ وَضِيَائِكَ الَّذِي هُوَ بِأُفُقِ كُلِّ قَلْبٍ سَلِيمٍ طَالِعٍ وَسِرِّكَ الْمُنَزِّهِ السَّارِي فِي جُزْئِيَّاتِ الْعَالَمِ وَكُلِّيَّاتِهِ عُلْوِيَّاتِهِ وَسُفْلِيَّاتِهِ مِنْ جَوْهَرِ وَعَرْضِ وَوَسَائِطِ وَمُرَكَبَاتِ وَبَسَائِطِ مَغْرِبِ أَسْرَارِ الذَّاتِ وَمَشْرِقِ أَنْوَارِ الصِّفَاتِ وَمَظْهَرِ أَنْوَارِ التَّجَلِّيَاتِ بِأَنْوَارِ السُّبُحَاتِ مِنْ سَنَا السُّرَادِقَاتِ بِأَرْوَاحِ التَّرَوُّحَاتِ الْمُصَلِّي فِي مِحْرَابِ جَامِعِ الْجَمْعِ بِأَحْمَدِ وَالْقَارِي بِقُرْآنِ الْفَرْقِ بِمُحَمَّدٍ الْقَائِمِ فِي الْمُلْكِ بِشَرْعِهِ وَجَلاَلِهِ وَالرَّاحِمِ فِي الْمَلَكُوتِ بِرَحْمَتِهِ وَجَمَالِهِ عَيْنِ غَيْبِكَ الْكَامِلَةِ وَخَلِيفَتِكَ عَلٰى الإِطْلاَقِ فِي مَمْلَكَتِكَ الشَّامِلَةِ صَلِّ اللّٰهُمَّ عَلَيْهِ صَلاَةً تُعَرِّفُنِي بِهَا إِيَّاهُ فِي مَرَاتَبِهِ وَعَوَالِمِهِ وَمَوَاطِنِهِ وَمَعَالِمِهِ حَتَّى أُشْهِدَهُ بِعَيْنِ الْعِيَانِ لاَ بِالدَّلِيلِ وَالبُرْهَانِ وَأَعْرِفُهُ بِالتَّحْقِيقِ فِي كُلِّ مَوْطِنٍ وَطَرِيقٍ وَأَرَى سَرَيَانَ سِرِّهِ فِي الأَكْوَانِ وَمَعْنَاهُ الْمَشْرِقِ فِي مَجَالِيهِ الْحِسَانِ وَاجْعَلِ االلهُ مَدَدِي مِنْ شَمْسِ حَقِيقَتِهِ وَمِنْ نُورِ شَرِيعَتِهِ حَتَّى أَسْتَضِيءُ فِي لَيْلِ جَهْلِي بِأَنْوَارِ حَقَائِقِ مَعَارِفِهِ وَآنِسُ فِي غُرْبَةِ مِسْرَايِ بِإِينَاسِ لَطَائِفِهِ وَاحْمِلْنيِ إِلَى حَضْرَتِهِ الْقُدْسِيّةِ الْأَحْمَدِيَّةِ عَلٰى كَاهِلِ شَرِيعَتِهِ الْمُحَمَّدِيَّةِ وَعُمْرِ أَوْطَانِ نَقْصِي بِأَوْطَارِ كَمَالِهِ وَأَلْبِسسْنِي مِنْ خِلَعِ جَلاَلِهِ وَجَمَالِهِ وَأَفْرِدْنيِ فِي حُبِّهِ كَمَا أَفْرَدْتَهُ فِي حُسْنِه وَإِحْسَانِهِ وَخَصِّصْنِي بِخَصَائِصِ قُرْبِهِ وَاِمْتِنَانِهِ حَتَّى أَكُونَ وَارِثاً لَدَيْهِ وَنَاظِراً مِنْهُ إِلَيْهِ وَجَامِعاً لَهُ بِهِ عَلَيْهِ اَللّٰهُمَّ وَصَلِّ عَلَيْهِ صَلاَتَك الْأَزَلِيَّةَ الْأَحَدِيَّةَ فِي مَظَاهِرِكَ الْأَبَدِيَّةِ الْوَاحِدِيَّةِ مَا تَوَحَّدَ تَجَلِّيكَ وَتَكَثَّرَ الْفَرْدَ فِي الْعَدَدِ وَأَشْرَقَتْ أَنْوَارُ الصِّفَاتِ بِتَوَالِي الْمَدَدِ وَاتَّسَعَتْ رُبُوبِيَّةُ الْحَكِيمِ وَتَقَدَّسَتْ سُبُحَاتُ الْعَلِيمِ بِتَسْبِيحِ التَّمْجِيدِ وَالتَّكْرِيمِ بِلِسَانِ الْقِدَمِ فِي أَزَلِ اْلآزَالِ وَتَقْدِيسِهِ فِي صِفَتَيِ الْجَلاَلِ وَالْجَمَالِ وَسَلِّمْ عَلَيْهِ سَلاَمَ الْفَرْدَانِيَّةِ مَا تَعَدَّدَتْ مَرَاتِبُ الْعَدَدِيَّةِ فِي وَحْدَةِ مَرَاقِي دَرَجَاتِهِ الْعُلْوِيَّةِ فِي مَقَاماَتِ الْعُبُودِيَّةِ بِتَوَالِي شُهُودِ الرَّحْمَةِ الذَّاتِيَّةِ وَانْدِرَاجِ الأَنْوَارِ الصِّفَاتِيَّةِ فِي الْمَجَالاَتِ الْأَطْوَارِيَّةِ وَالْمَطَارَاتِ الْمَلَكِيَّةِ وَسَجَدَتْ لَهُ الْأَرْوَاحُ الرُّوحَانِيَّةُ فِي مِحْرَابِ الآدَمِيَّةِ فِي جَامِعِ حِيطَتِهِ الْأَحْمَدِيَّةِ الْمُحِيطَةِ بِالْأَنْوَارِ السُّبُّوحِيَّةِ الْكَاتِبَةةِ بِالْأَقْلاَمِ الْمَعْنَوِيَّةِ فِي الْأَلْوَاحِ الشُّهُودِيَّةِ بِالْأَسْرَارِ الْخَفِيَّةِ عَنِ الْإِدْرَاكَاتِ الْبَشَرِيَّةِ وَصَلِّ عَلَيْهِ صَلاَةً وَسَلاَماً يَتَقَدَّسُ بِهِمَا عَوَارِضِ الْإِمْكَانِ الْوُجُوبِ اِتِّصَافِهِ بِالْكَمَالاَتِ وَعُمُومِ عِصْمَتِهِ فِي جَمِيعِ الْخَطَرَاتِ مَا تَنَزَّهَ شَامِخُ عِزِّهِ عَنِ النَّقْصِ وَالسُّلُوبِ وَثَبَتَ رَاسِخِ مَجْدِهِ بِالذَّاتِ وَالْوُجُوبِ وَارْضَ عَنْ أَصْحَابِهِ أَئِمَّةِ الْهُدَى وَنُجُومِ الإِقْتِدَا مَا تَعَاقَبَتْ أَدْوَارُ الْأَنْوَارِ وَأَشْرَقَتِ الْأَسْرَارِ بِالْأَسْرَارِ وَسَلِّمْ تَسْلِيماً كَثثِيراً وَحَسْبُنَا اللهِ وَنِعْمَ الْوَكِيلْ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمْ

  • Anlamı:

"Allah'ım! kendisi ile hikmet ve rahmet hazinelerinin açıldığı, zuhûru ile mülk ve melekut nurlarının bağışlandığı, kemâl dâiresinin kutbu ve güzel dost olmada tâcın yâkûtu, ilâhî mazharların hakîkati olan insan, hazret-i kudsiyyenin latîf esintisi, yardım edenlerin medetgâhı, cömertlerin cömerti, birlerin biri, süluk bağının vasıtası olan varlığın sırrı, meleklerin ve meliklerin teşrif ettiği kimse, dekâik semasındaki mârifetlerin dolunayı olan, hakîkatların adayları arasındaki âriflerin güneşi, rahmet-i rabbâniyenin aynı ve bütün varlığın neşesi olup, her şeyin nûru, hidâyeti ve her sırrın sırrı, İslam milletinin ve hakâik-i imâniyyenin sahibi, en mükemmel sırra ve ilk nura salât eyle.

O senin en yüce kapın, aydınlatıcı şefkatin ile dosdoğru yolun, parlayan nûrun, her selim kalp sahibinin ufkunda doğan aydınlığın, alemin cüziyyâtına, külliyâtına, ülviyyâtına ve süfliyyâtına nüfuz eden, cevher, araz, vasıtalar, mürekkepler ve basitlerden münezzeh sırrın, zat sırlarının mağribi, sıfat nurlarının meşrikı, latif esintilerin ruhlarıyla yüce otağın zirvesinden olan heybet ve haşmet nurları sayesinde, tecellî nurlarının mazharı, camiu’l-cem mihrâbında Ahmed ismi ile namaz kılan, fark makâmında Muhammed ismi ile Kur'ân okuyan, mülkde onun şer’ini ve celâlini yerine getiren, melekûtta rahmet ve cemâli ile rahmet edendir. O kâmil gaybının aynı ve memleket-i şâmilende mutlak olarak halifendir.

Allah'ım! onun mertebeler, âlemler, vatanlar ve yer gösterici olduğu yerlerde, beni kendisine tanıtacak şekilde ona salât eyle ki, kendisini delîl ve burhân ile değil de, apaçık bir şekilde müşâhede edeyim, her yer ve yolda kesin olarak onu tanıyayım, ekvândaki sırrını ve güzelliklerinin ortaya çıkıp doğduğu yerin manasını da hızlıca görebileyim.

Allah'ım! yardımımı onun hakîkatinin güneşinden ve şerîatinin nûrundan kıl ki, cehlimin gecesinde onun mârifet hakîkatlarının nûru ile aydınlanayım ve hüzünlerimin gurbetinden onun letâifi ile ünsiyet bulayım. Beni Muhammedî olan şerîatının sırtındaki Kudsiyye-i Ahmediyye’nin hazretine taşı. Onun kemâlini gâye edinmem sâyesinde noksonlıklarımı da tamir et. Onun celâl ve cemâl elbisesinden bana da giydir, güzellik ve ihsânında onu tek kıldığın gibi, beni de onun muhabbetinde tek kıl. Beni ona yakınlık ve mutmainlik husûsiyetleri ile ayrıcalıklı kıl ki, onun yanında bulunanlara vâris olabileyim. Ondan bekleyerek ona nazır olayım. Onun için, onunla ve onun üzerine bir araya gelebileyim.

Allah'ım! ebedî, vâhidî mazharlarında, ahadî ezelî salâtın ile ona salât eyle. Ki tecellîde tek, sayıda ise teki kesret yapmış, sıfatların nurları ardı ardına gelen medetler sâyesinde doğmuş, Hakîm'in rubûbiyyetini kuşatmış, Alîm olanın tenzîhi, ezellerin ezelinde kıdem lisanı ile tekrîm ve temcîd tesbihi ile mukaddes olmuştur." (Nebhânî, Saâdet, 264-266; Bu salâtın, salâtlar içinde en kapsamlı olduğu söylenmiştir. Bu salât irfan denizinden çıkan eşsiz bir cevherdir.)

Kaynak: Yrd. Doç Dr. Veysel Akkaya, Kalplere Şifa Salavat ve Dualar, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KUR’AN’DA GEÇEN DUALAR

Kur’an’da Geçen Dualar

HADİSLERDE DUA

Hadislerde Dua

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.