Ailede Güzel Ahlâk

Sosyal hayatta hem eğitim-maîşet derdine düşüp çalışmak, hem eş-evlât ihtiyaçlarını temin edip çözüm bulmak zordur. Ama arkada anne-baba duâsı ve rızâsını alarak yaşamak, hem hayatı kolaylaştıracak, zorluklara dayanak olacak; hem de Allah'ın rızasını kazandıracaktır.

Şeyh Sâdî, “Gülistan” adlı eserinde bir kil parçasını anlatır. Hamamda temizlenmek için verilen kilden öyle bir râyiha yayılır ki, etrafındakiler:

“-Sen misk misin, amber misin? Bu güzel koku nereden geliyor?” diye sorarlar. Kil:

“-Misk de değilim, amber de... Bildiğiniz alelâde bir toprağım. Lâkin bir zamanlar, bir gül fidanının altında bulunuyor ve gül goncalarından süzülen şebnemlerle ıslanıyordum. İşte hissettiğiniz, gönüllere ferahlık veren râyiha, o güllere aittir.” der.

Âile, insan hayatının en önemli bakım ve hizmetinin geçtiği, kişilik ve eğitiminin temellendiği yerdir. Anne-baba-kardeş hakları, hiçbir zaman tam olarak ödenemeyecek dünya-âhiret değerleridir. Şairlere dahî ilham olmuş:

“Bir evlât pîr olsa da, anaya muhtaç imiş.” dedirtmiştir.

Binâenaleyh ne olursa olsun; evlâdın anne-babaya itaatsizlik yapması, sesini yükselterek konuşması, küsüp darılması doğru değildir. Özellikle evlenip yuvadan uçtuktan sonra sıla-i rahmi kesmek, büyük zulümdür. Nitekim evlât ne yaparsa yapsın, anne, çocuğunu her zaman çok sever, çok özler. Anneye küsmek-darılmak; şeytanın Allâh’ın emirlerine karşı gelmek için müslümanlara kurmuş olduğu sinsi bir tuzaktır. Mâlumdur ki, şeytan, cennetten kovulduğunda kendisine inanan kullarını da cennete sokmamak üzere ahdetmişti. Dînimizde bu hususta pek çok emir vardır. Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmelerde şöyle buyurmuştur:

Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «Öf!» bile deme. Onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle! Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanatlarını ger ve:

«Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de Sen olara (öyle) rahmet et!» diyerek duâ et.” (el-İsrâ, 23-24)

“Biz insana, anne-babasına en güzel şekilde davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme… (el-Ankebût, 8)

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kendisine mürâcaat edip müşrik annesine nasıl davranması gerektiğini soran gence:

“-Annene iyilik et!” diye emretmiştir.” (Buhârî, 5/410)

AKRABALIK BAĞINI GÜÇLENDİRMEK

Rabbimiz, bir âyet-i kerîmede de akrabalık bağlarına ihtimam göstermeyi (sıla-i rahmi) emretmiştir:

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riâyetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (en-Nisâ, 1)

Bir hadîs-i kudsîde şöyle buyrulmuştur:

“Ben akrabalık bağına riâyet edene iyilik ve ihsanda bulunurum. (Akrabalık bağını) koparanı da lütuf ve merhametimden mahrum bırakırım.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sıla-i rahmi kesmenin âkıbeti hakkında da şöyle buyurmuştur:

“Akrabayla ilgisini kesen, cennete giremez! (Buhârî, Edeeb, 11)

Sosyal hayatta hem eğitim-maîşet derdine düşüp çalışmak, hem eş-evlât ihtiyaçlarını temin edip çözüm bulmak zordur. Ama arkada anne-baba duâsı ve rızâsını alarak yaşamak, hem hayatı kolaylaştıracak, zorluklara dayanak olacak; hem de rızâ-i Bârî’yi kazandıracaktır.

Kaynak: Seher Küçük, Şebnem Dergisi, 154. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.