Afetler Karşısında Sorumluluklarımız Nelerdir?

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Afetler Karşısında Sorumluluğumuzun İdrakinde Olalım” başlığıyla yayınlandı.

“Afetler Karşısında Sorumluluğumuzun İdrakinde Olalım” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde sel, heyelan, yangın, deprem, kuraklık ve salgın hastalık gibi afetler karşısında can ve mal kaybımızı en aza indirmenin ancak gerekli tedbirleri almakla mümkün olduğu belirtildi.

Hutbede yangınlara sebebiyet verecek ihmalden ve sorumsuz davranışlardan uzak durmamız gerektiği ve ormanlarımızı bilerek yakan, vatanımıza göz diken, milletimizin canına kast edenlerin her iki âlemde de yaptıklarının cezasını çekecekleri vurgulandı.

İşte 30.07.2021 tarihli cuma hutbesi.

AFETLER KARŞISINDA SORUMLULUĞUMUZUN İDRAKİNDE OLALIM

Muhterem Müslümanlar!

Bizler, bir çevrenin içinde ve bir çevreye muhtaç halde yaratıldık. Çevremiz bizler için hayat demektir; hayatın rengi, ahengi, dirliği ve birliği demektir. Kâinat, Cenâb-ı Hakk’ın eseri ve insana emanetidir. Bu sebepledir ki yeryüzünün şerefli halifesi olarak bizler, bütün insanları, canlı cansız bütün mahlûkatı korumakla, onlara karşı şefkatli ve merhametli olmakla yükümlüyüz. Bu sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizde çevremizle birlikte bizler de ihya oluruz. Aksi halde zarar görecek olan sadece yeryüzü ve gökyüzü değil aynı zamanda hepimiz ve geleceğimizdir.

Aziz Müminler!

Son günlerde yaşadığımız afetler hepimizi derinden üzdü. Bir yandan sellerin açtığı yaraları sarmaya çalışıyoruz. Diğer yandan ciğerlerimizi dağlayan orman yangınlarıyla mücadele ediyoruz. Böylesi zor günlerde şunu bir kez daha hatırlamalıyız ki sel, heyelan, yangın, deprem, kuraklık ve salgın hastalık gibi afetler karşısında can ve mal kaybımızı en aza indirmek ancak gerekli tedbirleri almakla mümkündür. Zira tabiat olayları, sünnetullah yani ilahi düzen ve kanunlar gereği, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde meydana gelmektedir. Dolayısıyla bir mümin, sorumluluğunu ihmal edip göz göre göre afetlere kapı aralayamaz. Yeryüzünde dengeleri bozacak adımlar atamaz. Nitekim afetlerin kötü neticelerinin önemli bir kısmı insanoğlunun kendi hata ve ihmalleri sebebiyledir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.” (Rûm, 30/41.)

Kıymetli Müslümanlar!

Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Kendi kendinizi tehlikeye atmayın.” (Rûm, 30/41.) O halde sel, heyelan ve deprem riski bulunan bölgelerde tabiatın dengelerine, bölgenin gerçeklerine uygun, doğru ve sağlam adımlar atalım. Yangınlara sebebiyet verecek ihmalden ve sorumsuz davranışlardan uzak duralım. Ormanlarımızı bilerek yakan, vatanımıza göz diken, milletimizin canına kast edenlere gelince dünyada ve ahirette Allah’ın, meleklerin, insanların ve diri diri yanan bütün canlıların laneti onların üzerinedir. Onlar her iki âlemde de yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.

Değerli Müminler!

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Nerede olursan ol, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!” (Tirmizî, Birr, 55.) Öyleyse geliniz, üzerimize düşen sorumlulukların idrakinde olalım. Acı tecrübelerden ders alalım. Güvenli bir hayat için afetlere karşı hazırlıklı olalım. İçinde bulunduğumuz yaz günlerinde başta orman yangınları olmak üzere her türlü afet ve acil durum anlarında duyarlı olalım ve yetkili mercileri haberdar edelim. 

Bu vesileyle afetlerde hayatını kaybeden kardeşlerimize Rabbimizden rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZİN YANGIN TAVSİYESİ

Peygamber Efendimizin Yangın Tavsiyesi

AĞAÇ KESMEYİN, YAKMAYIN!

Ağaç Kesmeyin, Yakmayın!

AFETLERDEN KORUNMAK İÇİN OKUNACAK DUA

Afetlerden Korunmak İçin Okunacak Dua

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.