1750’de Osmanlı’yı Gezen Avukat Guer Ecdâdımızın Kardeşlik Bilincini Anlatıyor

1750 yılında Osmanlı Devleti’nin topraklarını gezen Avukat Guer, seyahatnâmesinde ecdâdımızın kardeşlik mes’ûliyetini 9 maddede hayranlıkla anlatıyor...

1750 yılında Osmanlı Devleti’nin topraklarını gezen Avukat Guer, seyahatnâmesinde ecdâdımızın kardeşlik mes’ûliyetini şöyle anlatır:

“Kimi müslümanlar;

  1. Hapishâneleri gezer borç için yatan mahpusları kurtarır.
  2. Kimisi ihtiyaçlarını ifşâ etmekten utanan fakirlere dağıtmak üzere cami imamlarına para bırakır.
  3. Kimisi ölmüşlerinin ruhlarına Kur’ân-ı Kerim okunmak üzere vakıf tesis eder. Okuyanlara sadaka dağıtır.
  4. Kimisi cenâzeyi yıkayıp defnettikten sonra, fukarâya yiyecek dağıtır ve bu sûretle sağları, ölülere Kur’ân-ı Kerim okuyarak kabir ve âhiret azâbının dehşetinden kurtarmaya davet eder.
  5. Kimisi borcunu ödeyememiş bir merhûmun hesaplarını tasfiye ederek rûhunu rahat ettirir.
  6. Kimisi Allâh’a ibâdet için camiler yaptırır.
  7. Kimisi gençlerin dînî ve dünyevî ilimleri tahsil edebilmesi için medreseler yaptırır.
  8. Kimisi yolculara hanlar yaptırır.
  9. Kimisi hastalar ve mecnunlar için hastahâneler yaptırır ve her biri bunların her türlü ihtiyaç maddelerinin tevzîini temin eder.”

Demek ki;

Muhteşem mâzîmizde her fert, kendisini kardeşinden mes’ul görüyordu. Vakıf ve infak medeniyeti, toplumu bir ağ gibi ilmek ilmek örüyordu. Kardeşlik ve merhamet, bereket ve gönül huzuru hâlinde toplumu mesut ve bahtiyar eyliyordu.

Her medeniyet, kendi insan tipini inşâ eder. O insan tipi de, mensup olduğu medeniyetin vasıflarını taşır, karakteriyle âhenk arz eder.

İslâm medeniyeti ise, insanlık tarihinde bir kere ulaşılabilmiş bir zirvedir.

İslâm medeniyeti, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in inşâ ettiği bir fazîletler medeniyetidir. İnsanlık; merhamet, insaf, adâlet ve hakkāniyeti bu medeniyette temâşâ etmiştir. Harp hukukunu dahî dünyaya İslâm öğretmiştir.

Bir de şu anda Gazze’de sergilenen korkunç zulüm ve vahşeti düşünelim. Bu sefil câhiliyye zulmü, küfrün ve muharref bir dînin mahsûlüdür.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2024 Ay: Mart, Sayı: 229

İslam ve İhsan

İSLAM KARDEŞLİĞİ ŞUURU

İslam Kardeşliği Şuuru

İSLAM KARDEŞLİĞİ NASIL OLMALI?

İslam Kardeşliği Nasıl Olmalı?

İSLAM KARDEŞLİĞİNİN ÖNEMİ NEDİR?

İslam Kardeşliğinin Önemi Nedir?

İSLAM KARDEŞLİĞİYLE İLGİLİ 5 HADİS

İslam Kardeşliğiyle İlgili 5 Hadis

İSLÂM KARDEŞLİĞİNE ZARAR VEREN ŞEYLERDEN SAKINMALIYIZ!

İslâm Kardeşliğine Zarar Veren Şeylerden Sakınmalıyız!

İSLAM KARDEŞLİĞİNİN ÖNEMİ NEDİR?

İslam Kardeşliğinin Önemi Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.