Leyla ve Mecnun Hikayesi

Leyla ile Mecnun hikayesi gerçek mi? Leyla ve Mecnun gerçekte kimdir? Leyla ile Mecnun hikayesi ne zaman yaşandı? Leyla ile Mecnun hikayesi nerede geçer? Leyla ile Mecnun hikayesi kısaca...

Leylâ ile Mecnun, bir Arap efsanesine dayanan klasik bir aşk hikâyesidir. Leyla ve Mecnun hikâyesi şöyle anlatılır:

Vaktiyle Necid’de (Hicaz’ın doğusunda çölleriyle meşhur bölge) bulunan Benî Âmir kabilesine mensup Kays ile Leylâ kabilelerinin hayvanlarını otlatırken birbirlerini severler. Büyüyüp aşklarının meydana çıkması üzerine Leylâ çadırda alıkonur ve Kays’a gösterilmez. Bunun üzerine Kays’ta aşkın ilk ıstırabı başlar; babasına Leylâ’yı istemesini söyler. Ancak aşkları sebebiyle kızın adı dillere düşüp namusu lekelendiği için bu teklif reddedilir ve Leylâ bir başkasıyla evlendirilir. (Mes‘ûdî, VII, 356-360; Dâvûd-i Antâkî, I, 97-128)

Leylâ, kocasından kendisini uzak tutmak için bir hikâye uydurur ve bir süre sonra adam ölür.

Leylâ’nın sevgisi ile mecnûn olan genç, halkın arasından ayrılır, yalnız yaşamağa başlar. Mâmur beldeleri bırakır, çöllerde vahşî hayvanlar arasına karışır. Halkın övmesini veya yermesini bir kenara iter, bunları duymaz olur. Onların konuşması ile sükûtunu fark etmez hâle gelir. Bir gün kendisine, yâni Mecnûn’a sorulur:

“–Sen kimsin?”

“–Leylâ!” der.

Yine sorulur:

“–Nereden geldin?”

“–Leylâ’dan…” der.

Yine sorulur:

“–Nereye gidiyorsun?”

“–Leylâ’ya…” der.

Mecnûn’un gözü ve gönlü, Leylâ’nın aşkının şiddetinden bütün âleme âmâ oldu. Kulakları da Leylâ’nın dışındaki bir kelimeyi duymaz oldu. (Abdülkâdir-i Geylânî, Fethu’r-Rabbânî, s. 284)

Bir gün Leylâ çölde onu bulur ama Mecnun onu tanımaz ve “Leylâ benim içimdedir, sen kimsin?” der. Leylâ, Mecnun’un ulaştığı mertebeyi anlar ve evine geri döner ve üzerinden fazla zaman geçmeden hayata gözlerini yumar.

Mecnun, bunu haber alınca gelip onun mezarına uzanır ve canından can gitmiş gibi hıçkıra hıçkıra ağlar. Yaradan’a feryat figan dualar ederek canını almasını, kendisini Leylâ’sına kavuşturmasını ister. Duası kabul olur, göklerin gürlemesiyle birlikte Leylâ’sına kavuşur âşıklar âşığı Mecnun.

İslam ve İhsan

LEYLA İLE MECNUN HİKAYESİNİN İNCELEMESİ

Leyla İle Mecnun Hikayesinin İncelemesi

İKİ AŞIĞIN HİKMETLİ HİKAYESİ

İki Aşığın Hikmetli Hikayesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Etkileyici ama biraz daha caba gosterilmeli

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.