
Zulüm Ateşini Ne Söndürebilir?
Modern çağın karanlığına, şeytanın fısıltılarına ve nefsin tuzaklarına karşı Müslüman nasıl bir direniş göstermeli?
Şeytan insanı imansızlığa ve günaha çekmeye çalışan en büyük dessastır. Dini değiştirmek ve yozlaştırmak için, dinin kendisini kullanan en büyük düşmanımızdır. Şer güçler, sihir fısıldar, nefret tohumu eker, dostu düşman, düşmanı dost yapar, iradeyi sakatlar, imanı ve istikameti hırpalar, salih niyeti yok eder, birlik ve kardeşliği bozar ve insan doğru yoldan alıkoyar. Ebu İbrâhîm Buhârî'nin buyurduğu gibi; “Şeytan dinin perdesidir; onunla iyi geçinen her kimse dinini terk etmiştir.”
Şeytanın şer güçleri günümüz dünyasının senaryosunda başroldedir. Şeytanın hilelerine aldanmada ve onun isteklerini yerine getirmede günümüz insanı kadar hazır olan bir nesil daha gelmemiştir. İnsanların bu derece dalalete ve cehalete düştükleri olmamıştır. Modern insan bâtın boyutunu göz ardı ediyor. Bu yozlaşmalar modern toplumun son derece açık olduğu şeytanın fısıltılarının, vesveselerinin ürünüdür.
Daha önce görmediğimiz bir şekilde zirveye ulaşan zulüm ve şeytaniyetle karşı karşıyayız. İnsanoğlu bu ateş ile savaşıp, söndürmek zorundadır. Rahmaniyet ve şeytaniyet arasında, yozlaşma ve saflık arasında, yıkım ve kurtuluş arasındaki bu mücadele, Allah'ın nuruna ulaşabilmek için verdiğimiz bir savaştır.
ZULÜM ATEŞİNİ NE SÖNDÜREBİLİR?
Gazze'de yetmiş beş senedir durmadan akan kanı ve alevlendikçe yayılan ateşleri elbetteki kuru bir lanet çağrısı söndürmeyecektir. İçimizde alev alev yanmakta olan zulüm ateşini, yapacağımız içi dolu ameller ile söndürmedikçe, ne bu ateş durulur, ne de bu musibet terk eder bizi.
Hz. Âdem işlediği bir hatadan hemen pişmanlık duydu. 40 sene boyunca ağladı ve Kur'an'da buyrulduğu üzere şöyle dua etti: “Rabbimiz! (Biz) kendimize zulmettik, artık bize mağfiret etmez ve bize merhamet etmezsen, mutlaka hüsrâna uğrayanlardan oluruz.” (Âraf, 23)
Kur’an-ı-Azimüşşan şöyle buyurmaktadır: “Biz onlara zulmetmedik, onlar kendi kendilerine zulmettiler.” (Hûd,101) Kendi zulmümüzü kaldırmak; şeytanın şer güçlerini yenmek demektir, nefsani isteklerden kurtulmak demektir, benliğimizi, putlardan temizlemek demektir, nefsi emmareden kurtulmak demektir.
Muhammed İkbal’in şu muazzam sözleri çok önemli bir gerçeği ifade etmektedir: “Çok şükür Batı medeniyetinin ışığı benim gözlerimi kamaştıramadı. Çünkü benim gözüm Medine-i Münevvere sürmesiyle sürmelenmiştir. Evet, ben Avrupa'da yıllarca tahsil gördüm, uzun müddet o fırının içinde kaldım. Fakat çıkarken Hz. İbrahim'in Nemrut'un ateşinden çıktığı gibi tertemiz çıktım. Bütün etrafım, gül-gülistan oldu.”
Eğer bir buçuk milyarlık Müslüman toplumunun her biri kuş gibi ağzına birkaç damla su alıp Nemrut’un zulüm ateşini söndürmek için uçarsa, bütün dünyadaki ormanlar yansa bile hepsini söndürür. İnsanoğlu ne zaman bir ve ümmet olursa, Nemrut’un zulmünden kurtulup, gül bahçesine girecektir.
Muzaffer Ozak Hz. bu hususta; “Allah, o zulmü İmam Hüseyin’e reva görenlerin cezasını vermiş. Hz. İmam da makam-ı âlisini bulmuştur. Yezide kin besleyip lanet etmekle uğraşacağına önce kendi yezidine bak. Bugün sen bir Hüseyin’sin. Senin de bir Yezidin var. Senin vazifen kendi yezidinle uğraşmaktır. Unutma ki en büyük yezid kendi nefsindir. Önce kendi nefsini ıslah etmeye bak” demiştir.
Rumi Hazretleri; “Ey kardeş! Sen Allah'ın emrine ve aziz Peygamberimiz 'in sünnetine uy da, ten Ebu Cehil'inden ve nefsani isteklerden kurtul” buyurmuştur.
Seyyid Kutub'un şu sözleri de çok anlamlıdır; “Zaferin ne zaman geleceği ile meşgul olmayın. Hak ile batıl arasında nerede duruyorsanız ona bakın!”
İnsan cihadı bir hayat tarzı haline getirebilme yeteneğine sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah: “Biz insanı zorluklarla mücadele edecek yetenekte yarattık” (Beled, 4) buyurmaktadır. İnsan, zulme karşı durma yeteneğine sahiptir. “Ateşi helâk eden müminin nurudur” diyor Hazreti Mevlâna. Bizler, Muhammedîler olarak, Hakk’ı büsbütün ortaya çıkarıp batılı yok edecek olan İslâm nurunun varisleriyiz.
Şeytan İslam'ın nuru karşısında felç olur. Yaşadığımız şu zamanda, yapılan tüm zulümlere ve işkencelere rağmen, Filistin halkı karşısında şeytanın nasıl felç olduğunu her gün yeniden müşahede ediyoruz. Şeytan Filistin halkı karşısında tamamen etkisiz kalıyor! Filistinliler şeytanın ruhlarına ve gönüllerine dokunmasına izin vermiyor.
Şeytan, iç yıkım yapıyor. İsrail dış yıkım yapıyor. İsrail bu dünya hayatını çalabilir, o da fâni ve batıl. Şeytan ise ebedî hayatları çalıyor, bakî ve hak olanı. İsrail insanları susuz ve aç bırakıyor; şeytan da insanlığı ruhun en temel gıdası olan imandan mahrum bırakıyor. İsrail'in insanların bedenlerine yaptıkları zulmü; şeytan ruha ve kalbe yapar, ruhu çırılçıplak soyar ve yalnızlığa sürükler.
İnfak ahlakı şeytanın üstesinden gelir. Secdenin kudreti şeytanı mahveder. Salavât ve Fâtiha-i şerîfe şeytanı felç eder. Muhabbet-i Muhammed şeytanı perişan eder. Dua, şükür ve zikir şeytanı eritir. Tevbe eden şeytanı çürütür. İhlaslı ibadet edildiğinde şeytan çıldırır.
Günümüzde Müslümanların asıl görevi; içimizdeki karanlığı, şer güçleri, nurla def etmektir. Böylece Gazze'deki Filistin halkına eşlik edebiliriz. Onlar zulüm ateşi içinde nübüvvetin nuruna eriştiler. Hiçbir güç onları esir alamıyor, hürriyetin en güzelini yaşıyorlar.
Biz de Allah'ın nuruna ulaşabilmek için nefsimizin zulmünü kaldırmaya ve cehalet ateşini söndürmeye çalışacağız. Gazze'den yansıyan imanın ve tevhidin nuru bize tesir etsin. İslam âlemi ve tüm insanlığa Filistin'den yansıyan nübüvvetin nuru ruhlarımıza dokunsun!
Amacımız; lanetlenmiş şeytandan, dünyanın cazibesinden, bedenin ağırlığından, nefsin isteklerinden Allah’a sığınmaktır. Allah’ın affını ve merhametini dilemektir.
Biz benliğimizi temizleyip oradaki tevhid nuruyla hayatlarımızı aydınlatmadan, dünyada Müslümanların yaşadığı zulümler bitmeyecektir. Canımızı ortaya koyacağız. Zulümden nura doğru içimizde hicret edeceğiz. Kendi zulmümüzü kaldırmaya, kalbde yer alan putları kırmaya, ruhumuzdaki perdeleri kaldırmaya gayret edeceğiz, iç mücadeleyi, ‘büyük cihadı' başarmaya çalışacağız. Sadrın genişlemesini, ilâhî farkındalık meyvesini tatmaya çalışacağız.
Böylece zulüm bulutları kendiliğinden dağılır ve güneşli günlere kavuşuruz. Alev alev yanan yerler rahmet yağmurları ile yıkanır ve yeşilliklere doğar. Ve bir gün İslam oluruz, Fetih iner kalplere... Kalplerden ruhlara... Ruhlardan birliğe...
Kaynak: Rabia Brodbeck, Altınoluk Dergisi, Sayı: 471
YORUMLAR