Zıhar Ne Demek?

Zıhar nedir, nasıl olur? Zıhar kefareti nasıl ödenir? Zıhar kefâreti ve hükmü.

Zıhar sözcüğü, sırt anlamına gelen “zahr” kökünden mastar olup, kocanın eşine, “sen bana anamın sırtı gibisin, yani bana anam gibi haramsın” diyerek onu kendisine haram kılmasını ifade eden bir boşama türüdür. Temeli câhiliye dönemine dayanan bu âdete göre, haramlık meydana geliyor, artık eşler birbirine dönemiyordu. Bu bir çeşit sürekli ayrılıktı. İslâm’da Medine döneminin dört veya beşinci yılında Havle binti Mâlik’e, Ensar’dan kocası Evs İbn Sâmit bir tartışma sırasında, “sen bana anamın sırtı gibisin” diyerek “zıhar” sürecini başlatmıştı. Havle kocasının yaşlılığını, yoksulluğunu, küçük kız çocuklarının perişan olacağını öne sürerek Hz. Peygamber’den buna bir çare bulmasını istedi. Allah’ın Elçisi, kendisine bu konuda bir emir gelmediğini ve amca oğlu olan Evs’e iyi davranmasını bildirdi. Ancak isteğinde ısrar eden Havle, Cenab-ı Hakk’a da şikâyette bulunarak, bu câhiliye geleneğinin kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine inen aşağıdaki dört âyet “zıhar” konusuna yeni bir düzenleme getirdi.

ZIHAR KEFÂRETİ AYETİ

“Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü elbette işitti. Allah, ikinizin konuşmasını zaten işitiyordu. Çünkü Allah her şeyi işitendir, görendir.”

“İçinizden, eşini annesine benzetme yoluyla (zıhar yapıp) haram kılanların karıları onların anaları değildir. Onların anaları, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. Kuşkusuz Allah çok affedicidir, bağışlayıcıdır.”

“Kadınlarından zıhar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla cinsel temastan önce bir köleyi hürriyetine kavuşturmaları gerekir, size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.”

“Buna imkân bulamayanların, eşiyle cinsel temasta bulunmadan önce aralıksız iki ay oruç tutmaları gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış yoksulu doyursun. Bu (hafifletme), Allah’a ve Rasûlü’ne iman etmenizden dolayıdır. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. İnkâr edenler için can yakıcı bir azap vardır.” [1]

Âyetler inince, Hz. Peygamber Havle binti Mâlik’i çağırarak, kocasının “zıhar kefâreti” ni yerine getirip, barışabileceklerini bildirdi. Ancak Havle, kocasının ne köle azadına, ne iki ay oruca ve ne de altmış yoksulu doyurmaya gücü yetmeyeceğini söyleyince, Allah’ın Rasûlü kendisine bir ölçek hurma vermiş, Havle de kendisinden bir ölçek katmış, böylece altmış yoksulu doyurarak, zıhar sürecini sona erdirmiştir.[2]

ZIHARIN HÜKMÜ

Bu âyetlerden de anlaşılacağı gibi zıhar kefâreti, oruç kefâreti ile aynıdır. Eşine karşı zıhar yoluna başvurmuş olan yükümlü bir erkeğin, kefâreti yerine getirmedikçe onunla cinsel temasta bulunması câiz olmaz. Zıhar yapan kimse yalan söylemiş, gerçekte kendisine helâl olan bir şeyi haram göstermiş olmaktadır.

Zıhar sürecini durdurmak isteyen koca, azat edecek köle bulamazsa, peş peşe iki ay oruç tutar. Eğer oruç tutmaya gücü yetmeyecekse altmış yoksulu doyurur. Bu sıranın gözetilmesi zorunludur.

Bir erkeğin eşine, “sen bana annem gibisin veya annemin benzerisin” sözünü kullanması halinde şu ihtimaller ortaya çıkar. Bununla eşinin iyiliğini kastetmişse bir şey gerekmez. Zıharı kastetmişse zıhar hükümleri uygulanır. Boşamayı kastetmişse bir bâin talak meydana gelir. Hiç bir niyet taşımamışsa, bu sözü ile bir hüküm meydana gelmez.[3]

Dipnotlar:

[1] Mücâdele, 58/1-4. [2] bk. Ebû Dâvud, Talâk, 17; A. İbn Hanbel, VI, 411; Şevkânî, Neyl, VI, 262; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, İstanbul 1995, s.442-445. [3] Mevsılî, age, III, 162, 163.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KEFÂRET ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Kefâret Çeşitleri Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.