Zenginin Şükrü Nasıl Olur?

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Zekat ve İnfak: İslam’ın Kardeşlik Köprüsü” başlığıyla yayınlandı.

“Zekat ve İnfak: İslam’ın Kardeşlik Köprüsü” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde, Rabbimizin bize lütfettiği her nimetin kendine has bir şükrü olduğu, “Zenginlik nimetinin şükrü de zekat ve sadaka vermek, infakta bulunmaktır” denildi.

Allah’ın kitabını okuyan, Resulullah’ın sünnetine uyan müminler, mallarını varlıkta ve darlıkta, gizliden ve açıktan, gece ve gündüz infak ederler. ayeti gereğince “Zekat, fitre, sadaka ve infakımızla, bir yetimin yüzünü güldürelim. Biçare bir yüreğe dokunalım. Bir yaraya merhem olmanın huzurunu yaşayalım.” tavsiyesinde bulunuldu.

CUMA HUTBESİ: “ZEKAT VE İNFAK: İSLAM’IN KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ”

15.04.2022 tarihli cuma hutbesi.

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve ayetlerimize inananlara lütfedeceğim.” [1]

Okuduğum hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah, zekatı ancak mallarınızın kalan kısmını temizlemek için farz kıldı.” [2]

Aziz Müminler!

Uçsuz bucaksız kainatı yaratan ve idare eden Yüce Allah’tır. O Malikü’l-mülktür, mülkün gerçek sahibidir. İnsanı en güzel biçimde var eden, imtihan için bu dünyaya gönderen ve sayısız nimetleri insanın önüne seren de O’dur. İnsanoğlundan beklenen ise yaratılış gayesine uygun bir hayat sürmektir. Yaratıcısına boyun eğmek ve samimiyetle kulluk etmektir. O’nun emir ve yasaklarına uymak, ihsan ettiği nimetlere şükretmektir.  

Kıymetli Müslümanlar!

Rabbimizin bize lütfettiği her nimetin kendine has bir şükrü vardır. Zenginlik nimetinin şükrü de zekat ve sadaka vermek, infakta bulunmaktır.

Zekat ve infak, Cenâb-ı Hakkın bize emanet ettiği mal ve serveti ihtiyaç sahipleriyle paylaşmaktır. Kimsesizleri, yetim ve öksüzleri koruyup gözetmek, zenginle fakir arasında gönül köprüleri kurmaktır. Malımızı ihtiyaç sahiplerinin haklarından arındırmak ve bereketlendirmektir. Şefkat ve merhameti yüklenmek, kin ve haset ateşini söndürmektir. Cimrilik hastalığından korunmak, cömertlik erdemine kavuşmaktır. Hırs ve tamah girdabından kurtulmak, kanaatkar ve diğerkam bir ruha sahip olmaktır. Hasılı mal ve servetin gerçek sahibini idrak etmek, kulluk bilincini diri tutmaktır.

Değerli Müminler!

Allah’ın kitabını okuyan, Resulullah’ın sünnetine uyan müminler, mallarını varlıkta ve darlıkta, gizliden ve açıktan, gece ve gündüz infak ederler.[3]  Mallarını helal yollardan kazanırlar. Zekatlarını verirken karşılığını yalnız Allah’tan beklerler. “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda infak etmedikçe iyiliğe asla erişemezsiniz.”[4] ayetinin sırrına taliptir onlar.  Bilirler ki, sadakayla mal eksilmez ve dar zamanda ihtiyaç sahiplerine el uzatmak, aslında kendilerinin ahiret azığıdır. Malın kötüsünü değil iyisini verirler. İnanırlar ki asıl servetleri, dünyada tükettikleri değil, ahiret yurdu için tasadduk ettikleridir.

Aziz Müslümanlar!

“Allah yolunda harcayın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.”[5] buyruğuna uyarak yapacağımız hayırlarla dünyevi ve uhrevi tehlikelerden korunalım. Zekat, fitre, sadaka ve infakımızla, bir yetimin yüzünü güldürelim. Biçare bir yüreğe dokunalım. Bir yaraya merhem olmanın huzurunu yaşayalım. Gönülden vermekle şükür kapısından girildiğinin, bir nimetin bin olacağının bilincinde olalım. Vermenin de bir adabı, infakın da bir ahlakı olduğunu unutmayalım. Bize emanet edilen serveti Allah yolunda harcarken başa kakma ya da gönül incitme gibi bir hataya asla düşmeyelim.

Kıymetli Kardeşlerim!

Ülkemizde pek çok vakfımız infaklarınıza vasıta olmaktadır. Türkiye Diyanet Vakfımız da yarım asırdır emanet ettiğiniz zekat, fitre, sadaka ve bağışlarınızı öncelikle yurt içinde olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahipleriyle buluşturmaya devam etmektedir. Bu vesileyle dünden bugüne iyiliğin yeryüzünde egemen olmasına vesile olanları rahmet ve minnetle yad ediyoruz.

Dipnotlar:

[1] A’râf, 7/156.

[2] Ebû Dâvûd, Zekât, 32.

[3] Bakara, 2/274; Âl-i İmrân, 3/134.

[4] Âl-i İmran, 3/92.

[5] Bakara, 2/195.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

ZEKÂT İLE İLGİLİ BİLGİLER

Zekât ile İlgili Bilgiler

ALLAH YOLUNDA İNFAK ETMENİN ÖNEMİ

Allah Yolunda İnfak Etmenin Önemi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.