Yüzakı Dergisinin Mart 2024 Sayısı Çıktı

Yüzakı dergisinin 229. sayısı çıktı. Yüzakı dergisinin Mart 2024 sayısı “Fânî Hayatımızın Gerçek Zenginliği RAMAZÂN-I ŞERİF” kapağıyla yayınlandı.

“Fânî Hayatımızın Gerçek Zenginliği RAMAZÂN-I ŞERİF” başlığıyla çıkan Yüzakı dergisinin 229. sayısının sunuş yazısı şu şekilde takdim edildi.

FÂNÎ HAYATIMIZIN GERÇEK ZENGİNLİĞİ RAMAZÂN-I ŞERİF

İki Cihan Güneşi Peygamber Efendimiz buyurdu:

“Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur.” (Buhârî, Rikāk, 15; Müslim, Zekât, 130)

Zengin kelimesi; Farsçada (değerli) taştan yapılan yani kalıcı, kıymetli demekmiş. Hakikaten gerçek zenginlik, parmaklarınızın arasından akıp giden bir kum gibi olmamalı. Zaman içinde bozulan, eriyen, ufalanan, paslanan, çürüyen değil; asırlar geçse de parıl parıl parlayan bir kıymet olmalı. Hele ebediyet kapısı olan ölümden geçse de pörsümeyen bir zenginlik olmalı...

Dünyada bildiğimiz bütün maddî zenginlikler, ebediyet kapısında âdeta buharlaşıyorlar, taş gibi, cevher gibi olsalar da orada ufalanıyorlar. Fânî âlemin fânî dekorları âdeta... Sahnedeki hazine sandığını tiyatro binasının dışına çıkarsanız, sadece bir dekor değeri olur o kadar.

Bu dünyada nefsin hiç hoşlanmadığı ibâdetler, fedâkârlıklar, infaklar ve gayretler ise o kapıdan geçince müthiş bir servete, muazzam bir kıymete dönüşüyor. Çünkü ebediyet yurdunun mûteber tek akçesi, sâlih ameller...

Ramazân-ı şerif, o sâlih amellerle dolu bir hazine sandığı... Sevâbı sâbit bir ölçüye bile bağlanmayan, Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz cömertliğine bırakılmış olan oruçlar... Mâmur seherler, özlü tilâvetler, huşû dolu namazlar, bilhassa cömertçe infaklar, herkese ulaşan ikramlar, candan koparılan fedâkârlıklar...

Medeniyetimiz ve kültürümüz de o hazineden istifade çizgisinde zengin teâmüller oluşturmuş. Global kültür istîlâsı bari bu son hazinemizi almasa elimizden... Çünkü;

Fânî Hayatımızın Gerçek Zenginliği

RAMAZÂN-I ŞERİF

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; sahte zenginliklerin peşine düşen zâlimlerin yolun sonunda uğradıkları hüsrânı anlatarak, ilâhî adâlete dikkat çekti.

Önce Ramazân’ın değerini bilmek gerek. Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Ramazân-ı Şerîfi İdrak ve İhyâ» başlıklı makalesinde, bu mevsimin mâneviyat dünyamız için kıymetini ve Hak dostlarının onu nasıl ihyâ ettiklerini kaleme aldı.

Mevlânâ Hazretleri buyurur:

“Ramazan geldi, artık maddî yiyeceklerden elini çek ki, gökten mânevî rızıklar gelsin.

Bu ay, gönül sofrasının kurulduğu aydır. Gönlün, bedenin hatalarından kurtulduğu aydır.

Gönüllerin aşk ve îmân ile dolduğu aydır.”

«Ecdâdın Ramazân’ı ve Kardeşlik Mes’ûliyetimiz» başlıklı yazı ise, Osmanlı’nın Hazret-i Peygamber’e muhabbet ve nezâket dolu infak heyecanını dile getirmekte.

Yazarlarımız, bu hazineden en iyi şekilde istifade etmeye medâr olacak yazılar kaleme aldılar.

Dr. Ahmet Hamdi YILDIRIM Hocamız, Ramazân’ı hep beraber tutmak hakikatini anlattı.

Gitgide daha derin bir yaraya dönüşen Gazze hususunda İslâm dünyasının kaldığı yol ayrımı ve dünyanın sessizliği üzerine makaleler...

Tasavvuf fıkhı ve modernizm tenkitleri üzerine; hem ilmî hem anlaşılır incelemeler, tercümeler...

Kültürümüz, irfânımız, edebiyatımız ve şiirimizde gerçek zenginliğin yansımaları... 

Dergiye ulaşmak için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.