Yaşlılar Oruç Tutabilir mi?

Ramazan'da yaşlıların oruç tutup tutamayacağı en çok merak edilen soruların başında geliyor.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Geriatri Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Ülger, hangi yaşlıların oruç tutabileceğini ve yaşlıların oruç tutarken nelere dikkat etmesi gerektiğiyle ilgili açıklamalarda bulundu.

Oruç tutmanın hem dini hem de kültürel yönden toplumumuzda oldukça önemli yeri olduğunu belirten Ülger, “ Yaşlı insanlar da oldukça yüksek oranlarda oruç tutuyorlar. Yaşlıların bazıları oruç tutamayınca psikolojik anlamda kendilerini kötü hissedebiliyorlar” diye konuştu.

YAŞLI İNSANLAR ORUÇ TUTABİLİR

Oruç tutmaları sakıncalı olan yaşlıların iyi belirlenmesi gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Zekeriya Ülger, “Genel olarak şunu söyleyebiliriz, yaşlı insanlar da oruç tutabilir. Bunun için bir yaş sınırından bahsetmek mümkün değil, yeter ki gerekli doktor tavsiyeleri önceden alınsın ve eksiksiz uygulansın” dedi.

Doç. Dr. Ülger şöyle konuştu: “60-65 yaş üstü her yaşlının Ramazan ayı yaklaştığı zaman oruç öncesi bir kontrolden geçerek doktoruna oruç tutup tutamayacağını, tutacaksa nelere dikkat etmesi gerektiğini sorması gerekir. Doktorların önerisine göre hareket etmeleri gerekir.”

Oruç döneminde susuz kalmanın önemli bir risk oluşturabildiğini ifade eden Ülger, bu gibi durumlarda konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, huzursuzluk, aşırı sinirlilik görülebileceğini belirten Ülger, özellikle kalp, böbrek ve şeker hastalığı olan kişilerin susuz kalması durumunda ekstra sağlık sorunları yaşayabileceğine dikkat çekti.Ülger, “Kalp, böbrek ve şeker hastalığı olanlar başta olmak üzere tüm yaşlıların susuzluğa karşı dikkatli olması gerekiyor” dedi.

YAŞLILAR ENERJİ İHTİYAÇLARINI KARŞILAMALI

Sağlıklı bir insanın günde en az 2- 2 buçuk litre su içmesi gerektiğini söyleyen Zekeriya Ülger, “Ramazan’da oruç tutan kişilerin bu ihtiyacı karşılaması gerekir. Bunu karşılarken bu direkt saf su olarak düşünülmemeli. Su içeriği olan tüm içecekler bu sıvı ihtiyacının içerisinde değerlendirilebilir ”dedi. Ülger, “Özellikle maden suları, ayran, hoşaf, çorba gibi sıvılar da bol bol tüketilmeli. Bunun yanında suni şeker içeren içeceklerden ve yoğunlaştırılmış meyve sularından uzak durulmalı” şeklinde konuştu.

Su ihtiyacını özellikle sahurun son saatlerinde gidermeye çalışmak Ramazan’da sık yapılan yanlışlar arasında yer alıyor diyen Ülger,  “Yüksek miktarda suyu kısa sürede aldığınızda, bu su aynı şekilde kısa bir sürede vücuttan atılır. Bu açıdan oruç tutan kişilerin iftardan sahura kadar geçen tüm süre içinde su ihtiyaçlarını karşılamasını önerebilirim” ifadelerini kullandı.

Oruç tutan yaşlıların özellikle açlık noktasında güç kaybı yaşayabileceklerini belirten Zekeriya Ülger, yaşlıların bu noktada enerji ihtiyaçlarının karşılayacak gıdalar tüketmeleri gerektiğini söyledi. Sahurda fazla ve hızlı kan şekeri yükselmesi yapan tatlılar, hamur işleri ve gazlı içeceklerden uzak durulması gerektiğini kaydeden Ülger, “Uzun süre tokluk hissi veren protein değeri yüksek olan gıdalar tüketilmeli. Yumurta, kahvaltı malzemeleri, peynir, et, süt ve süt ürünleri gibi besinleri tüketilmeli” dedi.

KALP HASTALARINA RAMAZAN ÖNERİSİ

Doç. Dr. Zekeriya Ülger, kalp hastaları içinse şu öneride bulundu: “İftardan sonra akşam yemeğini çok hızlı tüketerek hızlı yemek sıkıntı olabiliyor. Bu nedenle iftar yemekleri yavaş yavaş yenmeli. Oruç açıldıktan sonra biraz ara verip sonra devam edilmesi doğru olacaktır” diye konuştu.

Doç. Dr. Ülger, Ramazan ayında yaşlıların ilaç kullanımına da dikkat etmesi gerektiğini vurguladı ve ekledi: “Yaşlılar gün içinde kullandıkları ilaçları yine doktorlarının bilgisiyle iftar ve sahurda alabilirler. İlaç kullanan yaşlılar doktorlarının önerilerine başvurmalı ve doktorların değerlendirmelerini harfiyen uygulamalı ve ısrarcı olmamalıdırlar.”

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.