Vasinin Azledilebileceği Durumlar

Vasinin azledilmesi mümkün müdür? Vasinin azledilebileceği durumlar nelerdir?

İslam hukukuna göre vasinin azledilebileceği durumlar.

VASİNİN AZLEDİLEBİLDİĞİ HALLER

  1. Vasînin, vasî tayin edenin ve hâkimin azli: Bir kimseyi vasî tayin edenin, dilediği zaman onu azletme yetkisi de vardır. Vasî de, vasî tayin eden hayatta iken veya onun ölümünden sonra bizzat vasîliği bırakabilir. Nitekim vekâlet de böyledir. Çünkü Vesayet akdi bağlayıcı değildir. İmam Ebû Hanîfe’ye göre vekâletin aksine vasî karar kendisine ulaşmadan da vasî tayin edenin azli ile azledilmiş olur. Hâkimin hükmü ile de azli gerçekleşir. Ancak hâkim bu konuda haksızlık yaparsa günahkâr olur.
  2. Vasîliği ifadan aciz kalmak veya hiyânet etmek: Hâkim vasînin görevini ifadan aciz kaldığını görse onu başkasıyla değiştirir. Görevini kötüye kullanan vasînin azledilmesi vâcip olur.
  3. Ölüm, akıl hastalığı veya fâsıklık: Vasînin ölümüyle tasarruf yetkileri sona ermiş olur. Akıl hastalığı veya fasıklık hâliyle de vasîlikte maslahat yönü kalmamış bulunur.
  4. Vesayetin hedefine ulaşması veya belirlenen sürenin sona ermesi: Belirli bir konu veya belirli süre için vasi tayin edilen kimsenin bu görevi, konu ve hedef gerçekleşince veya belirlenen süre bitince sona ermiş olur. Çünkü vasînin tasarrufları izne dayanır, izin süresi bitince de onun yetkileri sona ermiş bulunur.[1]

Sonuç olarak, gerek eksik ehliyetlileri ve gerekse vakıf veya beytülmal gibi toplum mallarını yönetme durumunda olan temsilcilerin satım, kira, değişim ve benzeri tasarruflarında “rayiç bedel ve ma’rûf” la sınırlı olduklarını görmekteyiz. Bunu kamu iktisadi teşebbüsü, emekli sandığı, sosyal sigortalar kurumu gibi büyük işletmelerin yönetiminde ve anaparalarının nemalandırılmasında akılcı ve verimli (rasyonel ve rantabl) yönetim olarak nitelendirebiliriz. Kasıt, kusur veya ihmal sonucu bu ölçülerin dışına çıkanlar fahiş gabin limitini aşan kayıplardan sorumlu olurlar. Ancak yöneticinin kasıt, kusur veya ihmali olmasa bile bu yetim, vakıf veya beytülmal emlâkini alan, kiralayan veya bunlara iş yapan, fahiş gabinin üstünde Standard dışına çıkarsa, akit batıl olur ve ortaya çıkan zararı da tazmin etmesi gerekir.

Dipnotlar:

[1]. İbn Âbidîn, age, V, 495; Şirâzî, age, I, 463; Zühaylî, age, V. 180, 181.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

VESAYET, VASİ VE KAYYIM NEDİR?

Vesayet, Vasi ve Kayyım Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.