Huzeyme’nin (r.a.) Sözü Neden İki Kişinin Şehâdetine Denk Sayıldı?

Huzeyme b. Sâbit (r.a.), alışverişe şahit olmamasına rağmen neden şahitlik etti? Allah Rasûlü onun şehâdetini neden iki kişinin şehâdeti yerine kabul etti? Cevabı sadâkatte ve sarsılmaz bir imanda gizli...

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir bedevîden at satın almıştı. Efendimiz, atı eve kadar getirmesini ve orada parasını almasını bedevîden ricâ etti.

ŞEHÂDETİ İKİ ŞAHİT YERİNE GEÇEN SAHABİ: HUZEYME b. SABİT

Kendisi biraz hızlıca önden gitti; bedevî ise ağır yürüdüğü için arkada kalmıştı. Bu esnâda bâzı kimseler bedevîye gelip at hakkında pazarlık yapmaya başladılar ve daha fazla fiyat teklif ettiler. Onu Peygamber Efendimiz’in satın aldığını bilmiyorlardı. Bedevî, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e seslenerek:

“–Şu atı alacaksan al, yoksa satıyorum!” dedi. Allah Rasûlü, bedevînin bu sözünü işitince ona dönüp:

“–Ben onu senden satın aldım ya!” buyurdu. Fakat bedevî:

“–Vallâhi ben onu Sana satmadım!” diye inkâr etmeye başladı. Efendimiz:

“–Bilâkis! Ben onu senden satın aldım.” dedi. Bu sefer bedevî:

“–Şâhit getir!” demeye başladı. Huzeyme bin Sâbit -radıyallâhu anh- hemen atılıp:

“–Ben şehâdet ederim, Siz onu satın aldınız!” dedi. 

Allah Rasûlü, Huzeyme’ye yaklaşarak:

“–Sen alışveriş esnâsında bizim yanımızda değildin, ne ile şehâdet ediyorsun?” diye sordu. Huzeyme -radıyallâhu anh-:

“–Sana olan tasdîkim ile, ey Allâh’ın Rasûlü!” dedi.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu engin sadâkati sebebiyle Huzeyme’nin şehâdetini iki kişinin şehâdeti yerine kabûl etti. (Ebû Dâvûd, Akdiye, 20/3607; Nesâî, Büyû, 91; Ahmed, V, 215-216)

Bir rivâyete göre Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Huzeyme’ye:

“–Sen alışveriş esnâsında bizim yanımızda değildin. Seni şâhitliğe sevk eden nedir?” diye sordu. Huzeyme:

“–Ben Siz’in getirdiğiniz (risâleti) tasdîk ettim, bildim ki, haktan başka bir şey söylemezsiniz!” dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü:

“–Huzeyme kimin lehinde veya aleyhinde şehâdette bulunursa, bu ona yeter, (iki şâhit değerindedir).” buyurdu.

İşte Allâh ve Rasûlü’ne sadâkatin şâhikası sayılabilecek misallerden biri…

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SIDK/SADÂKATİN DÜNYA VE ÂHİRET İÇİN ÖNEMİ VE HİKMETİ NEDİR?

Sıdk/Sadâkatin Dünya ve Âhiret İçin Önemi ve Hikmeti Nedir?

SIDK / SADAKAT İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Sıdk / Sadakat ile İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.