Torpille İşe Girenin Aldığı Maaş Helal midir?

Torpille işe girenin aldığı maaş helal midir? Bununla ilgili bir ayet var mı? Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor.

Torpil dediğimiz şeyin ne olduğuna dikkatlice bakmak gerekir. Eğer torpili haksız bir eylem olarak görüyorsak – ki Kur’an’daki kavramsal karşılığı "zulüm"dür – o zaman bir kimsenin hakkı olmayan bir şeyi alması veya hak etmediği bir yerde çalışması da zulüm sayılır. Kur’an-ı Kerim’de zulüm, birçok ayet-i kerimede açıkça reddedilmiştir. En net ifadelerden biri “Zulmedenlere meyletmeyiniz” ayetidir. (Hûd Suresi 113. Ayet) Yani sadece zulmetmek değil, ona yaklaşmak bile yasaktır. Allah zalimleri sevmez, zulme razı olmaz. Bu hakikat, Kur’an’da pek çok kez vurgulanır.

Bu noktada torpil konusundaki asıl meseleye gelelim. Diyelim ki bir işe alım ilanı yayımlandı ve iş için gerekli kriterler açıkça belirtildi. Eğer bu şartları taşımayan bir kimse, sadece hatır ya da gönül ilişkisiyle, yani liyakate dayanmadan işe alınırsa burada açık bir haksızlık, yani zulüm söz konusudur. Böyle bir durum, Allah katında da hoş karşılanmaz.

Ancak işin bir başka boyutu da vardır. Yine bir işe alım süreci olsun ve iki kişi başvursun. Bu iki kişi de belirtilen tüm şartları taşıyor olsun. Böyle bir durumda birinin önceki iş yerinden olumlu referans alması, onu tercih sebebi yapabilir. Çünkü insanlar tanıdığı, güven duyduğu, tavsiye edilen kişilerle çalışmayı daha rahat bulabilir. Bu tür referanslar, torpil olarak değerlendirilmemelidir. Zaten önemli görevlerde referans mektupları yaygın olarak istenir; bu, kişinin önceki performansını ve iş yapma yetkinliğini ortaya koyan bir uygulamadır.

Ne yazık ki toplum olarak adalet sistemini sağlamakta zorlandığımız için, bazen matematiksel ve ölçülebilir kriterlerle adaleti sağlamaya çalışıyoruz. Örneğin bir yere öğretmen alınacaksa, sadece akademik sınav puanlarına (matematik, fizik, biyoloji vb.) bakılıyor. Oysa kişi bu alanlarda çok başarılı olabilir ama öğretmenlik nosyonu taşımıyor olabilir; iki kelimeyi bir araya getiremeyen, ahlaki sorunları olan birini sırf yüksek puan aldı diye öğretmen olarak atamak, ciddi sorunlara yol açabilir.

Bugün karşılaştığımız en büyük problemlerden biri budur. İnsanlar birbirine güvenmediği için tamamen test usulüne dayalı bir sistem oluşmuş durumda. Oysa bir kişi sadece sınavda şansı yaver gidip yüksek puan alarak değil, aynı zamanda ahlaki, sosyal ve mesleki yetkinlikleriyle de değerlendirilmelidir. Özellikle öğretmenlik gibi hassas mesleklerde, sadece akademik başarıya odaklanmak yerine, öğrenciler üzerinde olumlu etki bırakabilecek, milli ve manevi değerlere sahip bireylerin tercih edilmesi daha doğru olur.

Maalesef bugün birçok meslek dalında da benzer sorunlar yaşanıyor. Genel sınavlarla, bazen alakasız bilgilerle kişilerin seçildiği bir sistem var. Örneğin, İngiliz müstemlekecileri Hindistan’da görevlendirme yaparken, algoritma cetvelini ezberlemeyi şart koşmuşlar. Bu tür uygulamalar kişilerin sosyal becerilerini köreltebilir.

Sonuç olarak, sadece test ve puan sistemine dayalı seçimler yerine; adalete, tecrübeye ve liyakate dayalı bir değerlendirme sistemi oluşturulmalıdır. Ayrıca kamu sektöründe çalışanlar, özel sektörde olduğu gibi performansla değerlendirilmelidir. Çünkü bugün kamuya bir kez giren kişi, emekli olana kadar orada kalabiliyor; verimli çalışsa da çalışmasa da fark etmiyor. Bu da sistemde ciddi aksaklıklara yol açıyor. Bu nedenle, kamu görevlilerinin de düzenli olarak performansa göre değerlendirildiği, verimliliğin esas alındığı bir yapının kurulması şarttır.

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN ADAM KAYIRMA İLE İLGİLİ HADİSİ

Peygamber Efendimiz’in Adam Kayırma İle İlgili Hadisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.